Veto hakkı: AB serbest ticarette frene mi basıyor?
Avrupa Adalet Divanı, ulusal parlamentoların, AB'nin serbest ticaret anlaşmaları konusunda veto hakkı olduğu yönünde karar verdi. Mahkemenin kararı, Avrupa ticaret politikasının felç olacağı endişesini taşıyan AB Komisyonu için ciddi bir darbe anlamına geliyor. Bazı köşe yazarları benzer bir görüşü savunurken, diğerleri kararın şeffaflık ve daha fazla katılım getireceğinden övgüyle bahsediyor.
İcraat gücü felç olur
Avrupa Birliği Adalet Divanı (EuGH) kararının Brexit müzakerelerinde AB'nin ayağına dolaşacağından endişe ediyor Der Standard gazetesi:
“AB için ağır bir darbe. Gelecekte muhalifler yeteri kadar şamata yaparlarsa ve tek tek ülkeler veto haklarını hileli ticaret lehine kullanırlarsa her antlaşmaya itirazlar olacaktır. Böylece AB'nin icraat gücü ciddi biçimde daralacak, ikili anlaşmaların müzakereleri zor geçecektir. Bu durum AB'yle yapılacak bir antlaşmayla yumuşatılması düşünülen Brexit için de olumsuz olur. Brüksel Londra ile böylesi bir antlaşma imzalamak için yeterli güce sahip değil. Somut ödünler söz konusu olduğunda Britanya ile ilgili şu andaki uzlaşma çok çabuk yok olabilir. Avrupa'nın jeopolitik açıdan yeni bir engeli kaldıracak gücü kalmadı.”
Daha fazla demokrasi ve şeffaflık kararı
Süddeutsche Zeitung önemli ve doğru bir karar alındığı için mutlu:
“Gelecekteki serbest ticaret anlaşmalarının ancak AB müzakerecileri hedeflerini ve içerikleri önceden açıkladıkları ve itirazları ciddiye aldıkları sürece kabul edilme şansı var. ... Böylece müzakereler sırasında tüketici ve çevre yasalarının yumuşatılması ya da tahkim mahkemelerinin yatırımcıları ölçüsüz bir şekilde öncelemesi halinde, önceden eleştirilmesi, sorgulanması ve gerektiğinde değiştirilmesi mümkün olur. Yine ABD ile imzalanması planlanan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) gibi antlaşmalarda çevrilen gizli dolaplar engellenebilir ve böylece bu türden sözleşmelerin kabul görme şansı ciddi biçimde artar. Çünkü gelecekte imzalanacak antlaşmaların hedefi, herkesin yararına olanı ve hiç kimsenin dışlanmadığı adil bir serbest ticaret olmalı. Bunun da en önemli ön koşulu, daha çok şeffaflık ve daha çok katılımdır.”