Berlin Konferansı'ndan sonra Libya nereye gidiyor?
Berlin'deki Libya Konferansı'nın katılımcıları pazar günü aldıkları kararla 2011 yılından kalma silah ambargosuna uyulmasını ve ülkeye müdahale edilmemesini kararlaştırdılar. Ateşkesin kabulü ve denetimini sağlayacak önlemlerin Başbakan es-Serrac ve hasmı Hafter'le müzakere edilmesi gerekiyor. Avrupa basınında planların uygulanması için hangi faktörlerin etkili olacağı tartışılıyor.
Libya: Önce de mayın tarlasıydı, şimdi de
Berlin'deki Libya Zirvesi'nin "atılım" olarak kabul edilmesi, Hospodářské noviny için abartılı:
“Kapı biraz aralandı, ancak bu kapının ardında mayın döşenmiş bir oda bulunuyor. İlk sınav Libya'da savaşan tarafların temsilcilerinin ay sonunda ateşkesi müzakere edecekleri zaman verilecek. Paramiliter milisler gerçekten silahsızlandırılacak mı? Ateşkesi kim denetleyecek? AB üyesi ülkeler bölgeye asker gönderecek mi? Bunların arasında, tarihsel nedenlerden dolayı yurtdışında askeri bir misyona pek de hevesli olmayan Almanya da olacak mı? ... Elbette, güvenlik durumu çok gergin, dolayısıyla sakinleşmek ve uzlaştırmak için yapılan her girişim takdir edilmelidir. Hele de zirveyi düzenleyen Almanya'nın küresel çatışmaların çözümünde son zamanlarda pek göze batmayan bir ülke olduğu düşünüldüğünde.”
Barışın anahtarı petrol
Hakim askeri mantık ancak petrol gelirlerinin adil bir şekilde dağıtılmasıyla kırılabilir, diyor Handelsblatt:
“Çünkü yıllardır dünya kamuoyu tarafından büyük ölçüde bastırılmış olan bu iç savaş tümüyle petrolle ilgili. Sonunda milyarlık bir ödül olmasa, Rusya, Fransa, Türkiye, İtalya ve diğerleri Libya'da çatışmaya pek ilgi duymayacaktı. General Hafter şimdi petrol limanlarını ablukaya alarak Trablus'taki hükümeti ekonomik olarak çökertmeye çalışıyor. ... Bu çatışma ancak petrol konusunda adil bir çözüm bulunduğu takdirde çözülebilir. Petrol çıkan ülkelerde çatışmalar her zaman özellikle kanlı geçiyor. Ekonomi burada bir kez daha politikanın anahtarı olabilir.”
Fransa ikili oynuyor
Libya'daki vahşi iktidar mücadelesinin Berlin'de yapılan konferansta sona erdirilememesi, Fransa'nın da suçu, diyor Le Monde:
“Çatışma, sadece bölgedeki güçlerin jeopolitik arzuları ve petrole olan susamışlıklarıyla değil, Fransa gibi ülkelerin çelişkili tutumlarıyla da besleniyor. Fransa bir yandan resmi olarak es-Serrac hükümetini desteklerken, diğer yandan gizlice Libya'nın güneyini barışa kavuşturacak tek kişi olduğunu iddia eden General Hafter'i güçlendiriyor. ... Çok sayıda destekçisi sayesinde güçlenen isyancı lider Hafter uluslararası arabuluculuk girişimlerini başarısız kılıyor ve şimdi de Trablus'u tehdit ediyor. ... Fransa, Avrupalı partnerleri tarafından paylaşılmayan ve dolayısıyla Avrupa Birliği'nin konumunu zayıflatan tavrını sona erdirmeli.”
Türkiye için bir kısmet
Berlin'deki konferans sonucunda Türkiye'nin Libya'ya askeri müdahalesi artık sözkonusu değil, diyor T24:
“Libya’ya dış güçlerin müdahalesinin sonlandırılması ve silah ambargosu uygulamasının takibinin karara bağlanması, Türkiye’yi sonu belirsiz bir maceraya girişmekten kurtarmış oldu. ... Birincisi Türkiye’nin de desteklediği Trablus’daki meşru yönetimin ömrü uzadı ve Libya’daki siyasi belirsizliği bugünden yarına çözmek mümkün olmadığı için, Serraj hükümetiyle yapılan Akdeniz sınır anlaşması şimdilik garantide görünüyor. İkincisi, ... Türkiye, masadaki yerini böylece garantiye alıp, sağlamlaştırmış oldu. Erdoğan’ın Türkiye açısından felaketle sonuçlanabilecek hamlesi, beklenmedik bir şekilde olumlu sonuç verdi.”
Gerginlik şimdilik önlendi
Almanya zirveyi hanesine tümüyle bir başarı olarak yazabilir, diyor Badische Zeitung:
“Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Dışişleri Bakanı Heiko Maas, konferans katılımcılarını Libya için umut verici anlaşmalar imzalamaya zorlayarak görkemli bir biçimde dünya sahnesine geri döndüler. ... Bu yeni iyimserliğin saman alevi gibi bir kez parlayıp sönen bir diplomasiye dönüşmemesi için de, bu buluşmayı izleyecek başka toplantılar da yapılması konusunda mutabakat sağladılar. Diplomasinin uzun vadede başarılı olmasının garantisi yok, ... ancak savaşa giden bir gerginlik şimdilik önlendi.”
Anlaşmayı kim uygulayacak?
Adevărul'un anlaşmaya uyulup uyulmayacağı konusunda şüpheleri var:
“Konferansa katılan ülkeler, ancak dışarıdan yardımla iktidarda tutulan iki önemsiz aktöre etkili ve acil bir formül dayatmak için BM Antlaşması'nın akla gelebilecek bütün yasal araçlarına sahipler. Dışarıdan yardım derken, barış görüşmelerinde masada oturan ve kendilerinin ateşledikleri yangını şimdi göz boyayarak söndürmeye çalışan aktörlerden bahsediyoruz tam olarak … Varılan anlaşma, benzer şekilde daha önce bu tür yüzlerce belgenin kabul edildiği klasik bir çerçeveden başka bir şey değil. Alınan sonuçlar da hiçbir zaman ulvi hedeflere ulaşamadı. Çünkü asıl sorun, hala savaşın belirlediği bir ortamda tüm bu iyi dileklerin yaşama geçirilmesini kimin kontrol edeceği.”
Bu böyle işlemez
Haber sitesi Capital, Berlin'de anlaşmaya varanların, Libya'daki çatışmanın önemli tarafları olduğundan şüphe ediyor:
“Toplantının sonucu, Libya'da çatışan taraflar sürece dahil edilmeden ya da bunların karşılıklı görüşme imkanı olmadan sadece uluslararası topluluğun anlaşmış olduğunu yansıtıyor. ... Deneyimli Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Berlin konferansını ileriye doğru küçük bir adım olarak tanımlarken, tam da bunu göz önünde bulundurdu. Ne kadar ayrıntılı hazırlanmış olursa olsun, hiçbir barış planı, çatışmanın doğrudan taraflarının katılımı olmadan işleyemez.”
Dış müdahale yangına körükle gitmektir
Yapılan bu konferans, uluslararası anlaşmazlıkların faturasının Libya halkına çıkartılmasına son verilmesinin ilk adımı olabilir, diye umut ediyor La Croix:
“Başka ülkelerin müdahalesinin çatışmanın genel çerçevesini giderek kötüleştirdiğini yeterince kavrayamadık. ... Bu anlaşmazlıkların Libya halkının kaderiyle kısmen pek ilgisi bulunmuyor. Örneğin Basra Körfezi ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar ya da Yunanistan ile Türkiye arasındaki, Fransa ile İtalya arasındaki anlaşmazlıklar. BM'nin himayesinde pazar günü Berlin'de düzenlenen uluslararası konferansta tüm bu müdahalelerin sona erdirilmesine çalışıldı. ... Hem Libyalıların yararına, hem de Akdeniz'de barış için.”
Hafter gücü paylaşmaktan yana değil
Der Standard, Libya'da çatışmalar sürerken, Libya konferansında alınan sonuca büyük bir umutla yaklaşmanın yersiz olduğunu söylüyor:
“Berlin'deki konferans sonrasında her şeyin bir anda değişmesi beklenmiyor. Cumartesi günü Hafter'e ait güçler sanki bu konferansa hazırlık yapar gibi doğu ve güney Libya'daki petrol ihraç limanlarını, petrol sahalarını ve boru hatlarını bloke etti: Meselenin ekonomik güç olduğunu gösteren bir işaret. Kara güçlerinin müzakere olasılığı ile hala maksimum güç göstermek istedikleri yeni bir şey değil. Ancak Hafter'ın geçen Nisan ayında Trablus'a yönelik saldırısının, tam da planlanan bir ulusal diyalog konferansından hemen önce başladığını unutmamak lazım. Hafter henüz iktidarı paylaşmak istediği izlenimini vermiyor.”