İsrail ile BAE antlaşması barış getirir mi?
İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Salı günü Washington'da karşılıklı diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde bir antlaşmayı imzaladı. Antlaşma için arabuluculuk yapan ABD Başkanı Trump, Ortadoğu'ya artık barış geleceğini söyledi. Avrupa basını, antlaşmanın söylendiği kadar tarihi bir öneme sahip olduğundan emin değil.
Hiç sürpriz olmadı
Polityka'ya göre antlaşma, kapalı kapılar ardında zaten geçerli olanın tasdik edilmesinden ibaret:
“Bu antlaşmalar gökten inmedi. İsrail -İran'a duyulan antipati temelinde- resmi diplomatik ilişkiler bulunmamasına rağmen pek çok Körfez ülkesiyle yıllardır gizlice temas halindeydi. Birleşik Arap Emirlikleri'ne arka kapıdan neredeyse bir adım atmıştı; önce 2015'te Abu Dabi'de Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'nda bir ofis açtı. Bunu, dönemin Kültür Bakanı Miri Regev'in (Abu Dabi'deki) Büyük Camiyi ziyareti, BAE'ndeki bir judo turnuvasında İsrail'in aldığı bir altın madalya ve Dubai'deki Expo 2020'ye davet takip etti.”
Etkisi sınırlı olur
Český rozhlas, bu anlaşmanın çok önemli bir sembolik değeri olduğunu düşünmüyor:
“Hem Birleşik Arap Emirlikleri hem de Bahreyn, (İsrail'in barış antlaşması yaptığı) Mısır ve Ürdün'den çok farklı ülkeler. Bunlar İsrail ve Filistin yönetiminden uzakta, küçük, zengin ülkeler. İsrail'in komşusu değiller, İsrail'le toprak anlaşmazlıkları yok, İsrail'le doğrudan savaşmadılar. Bu ülkeler için 'siyonizmle' mücadele her zaman daha ziyade Pan Arapçılık dayanışmasının bir parçası oldu, bu yüzden de onlar için bu siyasi programdan vazgeçmek daha kolay. Öte yandan bu ülkelerle yapılacak bir barış antlaşması -İsrail'in Mısır ve Ürdün'le yaptığı antlaşma gibi- bütün bölge için önemli bir sembol teşkil edemez. Hele de İsrail ile Suriye, Irak veya Suudi Arabistan arasında yapılacak bir barış antlaşması gibi önemli olması mümkün değil.”
Filistinliler zaman kazandı
ARD Tel Aviv muhabiri Benjamin Hammer Deutschlandfunk'ta yaptığı yorumda, Filistinliler için de yeni bir fırsat doğduğunu söylüyor:
“İsrail işgal altındaki Batı Şeria topraklarını muhtemelen ilhak etmek üzereydi. AB İsrail'i engelleyemeyecek ve bağımsız bir Filistin devleti nihai olarak mümkün olmayacaktı. Filistinliler ihanet kokusu alıyor. Ama İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı antlaşmayla ilhaktan şimdilik vazgeçme taahhüdü verdi. Böylece en azından zaman kazanılmış oldu. Şimdi her şey buna bağlı: Filistin hükümetinin yeniden harekete geçerek daha somut öneriler getirmesi ve pazarlığa girişmesi gerekiyor.”
Siyasi sorunlar talileşti
Bu antlaşma öncekilerden farklı, diyor La Repubblica:
“Camp David'i (1978) ve bir yıl sonra [Mısır devlet başkanı] Enver Sedat ile [İsrail başbakanı] Menahem Begin'i, gururla aralarında duran Jimmy Carter'la birlikte Washington'daki imza töreninde hazır olda gösteren fotoğraflar nihayet tarih oldu. Keza [İsrail başbakanı] İzak Rabin ile [FKÖ lideri] Yaser Arafat'ın Oslo Anlaşması'nı (1993) imzaladıktan sonra Beyaz Saray'ın bahçesinde, Bill Clinton'ın kibirli gülümsemesi eşliğinde el sıkışmasını gösteren fotoğraflar da. Bugünkü antlaşma Arap finans dünyası ile İsrail teknoloji dünyası arasında imzalanmış bir antlaşmadır. Yani ekonomi ile zeka arasında. Filistin sorunu da dahil olmak üzere siyasi konuların tali olduğu bir antlaşma... .”