Lukaşenka Putin'e güvenebilir mi?
Rusya Devlet Başkanı Putin ve Belaruslu mevkidaşı Lukaşenka geçtiğimiz hafta sonu Soçi'de ülkeleri arasında ekonomik işbirliğini görüştü. Görüşülen konular arasında 500 milyon dolarlık bir kredi diliminin Haziran ayı sonuna kadar ödenmesi de vardı. Bunun dışında önemli kararlar alındığına dair bir bilgi yok. Köşe yazarları Minsk'in Moskova'nın desteğine hala güvenip güvenemeyeceğini mercek altına alıyor.
Putin beklemede
Deutschlandfunk'a göre, zirvenin mütevazı sonuçları tarafların yekvücut oldukları izlenimi yaratmıyor:
“Adı geçen kredi, Minsk diktatörüne ancak iki ay yeter. ... [Bu da gösteriyor ki], anlaşılan Putin komşu ülkenin diktatörüne canı gönülden inanmak konusunda hala tereddüt ediyor. ... Putin karar vermek için en azından ABD Başkanı Joe Biden'la görüşeceği 16 Haziran'ı bekleyecek gibi görünüyor. Biden Cenevre'de Belarus'u da görüşmek istediğini açıklamıştı. Putin, Lukaşenka'ya verdiği desteği ya da ona sırt çevirmeyi pazarlık konusu yapabilir.”
Lukaşenka her durumda kaybetti
Der Standard'a göre Lukaşenka'nın Moskova'ya teslim olmaktan başka çaresi yok:
“Lukaşenka'nın Rusya ile Batı arasında yıllarca gelgit yaparak ustaca yürüttüğü politika çıkmaz sokağa girdi. Putin bu sokağın başında kollarını açmış onu bekliyor. Lukaşenka'nın bu kucaklaşmadan hoşnut kalacağı şüpheli. Putin, Belarus'u Rusya'nın nüfuz alanı ve AB ile Nato arasında tampon bölge olarak görüyor. Lukaşenka buraya ancak Putin'in izin verdiği ölçüde egemen olabilir. Bu kural artık her zamankinden çok geçerli. Lukaşenka açısından koltuğuna bu kadar yapışmış olması trajik bir ironi olabilir, ama tam da bu yüzden o koltuğu şimdi Moskova'ya kaptırıyor.”
Denge bozuldu
Polityka da Lukaşenka'nın giderek köşeye sıkıştığını düşünüyor:
“Lukaşenka en azından 2018'den beri giderek kan kaybetmeye başladı. Kremlin o dönemde mali destek koşulu olarak entegrasyonun derinleştirilmesinde gösterilecek ilerlemeyi öne sürmüştü. Lukaşenka'nın manevra alanı yavaş yavaş küçülüyor ve Batı ile Rusya arasındaki o meşhur denge unsuru olma rolünü giderek kaybediyor.”
Çıkmaz sokak
Diena'ya göre ikilem yaşayan daha çok Batı dünyası ve yaptırımlar bu ikilemi daha da büyütebilir:
“Yaptırımlar arttıkça Belarus rejimi -Çin, İran ya da Türkiye gibi- Rusya'yla ya da Batı'nın diğer düşmanlarıyla yeni bir ilişki modeli geliştirebilir. Bunu engellemenin tek yolu, Belarus'ta bir iktidar değişikliği. Ama yakın zamanda böyle bir şey yaşanacakmış gibi görünmüyor. Yaşansa bile hiç kimse Lukaşenka'nın yerine Moskova'ya yakın olan muhalefetin yerine Batı yanlısı bir muhalefetin geçeceğini garanti edemez.”
Ana kucağına geri dönün
Jutarnji List de zirvenin Rusya ile Belarus dışında da etkili olabileceğini söylüyor:
“Lukaşenka iki ülkenin sadece ekonomi, savunma, güvenlik ve kültürde entegrasyonundan söz etmekle kalmayıp, (SSCB'nin dokuz devletinden oluşan bir tür Rus Milletler Topluluğu olan) Bağımsız Devletler Topluluğunda birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi gerektiğini de söyledi. ... Lukaşenka'ya göre BDT'nin güçlenmesi, ABD'nin nüfuzunu azaltacak ekonomik ve siyasi bir potansiyele sahip. Bu yüzden de Gürcistan ve Ukrayna gibi kayıp çocukları ana kucağına geri dönmeye çağırdı Lukaşenka.”