İnsan Hakları İzleme Örgütü HRW Türkiye'yi işkenceyle suçluyor
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye'de emniyet güçlerinin 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasından sonra tutuklu ve gözaltındakilere işkence uyguladığını öne sürdü. Hükümetin darbe girişiminden sonra ilan ettiği OHAL bugün hala yürürlükte. Yorumcular Türkiye'de bir korku havasının estiğinden ve Avrupa Birliği'nin buna karşı yeterince baskı yapmadığından şikayetçi.
İktidar bir korku ortamı yaratıyor
Hükümet karşıtı Cumhuriyet gazetesi avukatların bile müvekkillerine yapılan işkenceye karşı susacak kadar sinmiş olmasını eleştiriyor:
“İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün işkence raporunu okuyanlar ve tıpkı daha önce bu ülkede, 70’lerde, 80’lerde, 90’larda defalarca olduğu gibi 15 Temmuz sonrası da bir avukatı bile sindiren dehşetin boyutları üzerine düşünenler, eskisinden daha da çok korkacak ve sinecekler. Düne kadar susmayanların sığındığı kaleler, domino taşları gibi yıkılıyor teker teker. ... Hukuku tamamen ortadan kaldırırsanız, gözaltı sürelerini uzatırsanız, avukat görüşmesini yasaklarsanız, nihayetinde herkes sizden korkar. Bu tecrübeyle sabit. Faşizmin hüküm sürdüğü tüm ülkelerde avukatlar, yanlarında dayak yiyen müvekkillerinin hakkını aramaktan korkar, susarlar. ... İşte faşizm bu suskunlukta büyür, serpilir. Ve kalabalıkların sessizliği hızla kurbanların sessizliğine dönüşür.”
Öfke baskıya dönüşmeli
taz gazetesi, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı suçlamalara tepki verirken doğru ölçüyü bulması gerektiğini vurguluyor:
“Türkiye'de hükümet, Fransa'yla karşılaştırma yaparak, olağanüstü halin teröre karşı Avrupa'nın da başvurduğu olağan bir önlem olduğuna vurgu yapıyor. Pazartesi günü Ankara'yı ziyaret eden Fransa dışişleri bakanı buna karşı çok zayıf bir tepki gösterdi. Bu kesinlikle yetersiz bir tepki. Avrupa Birliği ve tek tek birlik üyesi ülkeler idam cezasının gündeme getirilmesi karşısında nasıl sert tepki gösterdilerse, işkenceye karşı da aynı tepkiyi göstermeleri gerekiyor. Ancak bu, Türkiye'yle görüşmeleri kesmek anlamına gelmemeli. İşte tam bu noktada ne yazık ki sağ partiler ve bazı solcuların görüşleri kesişiyor. Somut olarak Hıristiyan Sosyal Birlik CSU ile Sol Parti'nin görüşleri. CSU Türkiye'yi hiç bir zaman AB üyesi görmek istemediği için, Sol Parti de bu konu kendilerini gerçekten öfkelendirdiği için. Ancak öfke, arkasından baskı yapılamadığı zaman bir işe yaramaz. Ve baskı da ancak görüşmelere devam edildiği ve gerektiği zaman elde bir koz olduğu sürece yapılabilir.”