AKP'nin seçim kampanyası tartışmaları sertleşiyor
Erdoğan, Türk siyasilerin Almanya toplantılarının iptali üzerine çıkan tartışmada, Alman devlet kurumlarını Nazi tutumuyla suçladı. Bazı gazeteciler Erdoğan'ın provokasyonlarına karşı uyarıp Türk cumhurbaşkanının gemi azıya aldığını söylerken, hükümete yakın Türk gazeteleri Almanya'nın AKP'li siyasetçilerin konuşmalarını göstermelik gerekçelerle engellendiği görüşünde.
Türkiye'ye karşı psikolojik savaş
AKP'nin Almanya'daki seçim kampanyası çalışmalarını engellemek için Berlin'e her yol mubah, diyor Star gazetesi:
“Türkiye’nin Adalet ve Ekonomi Bakanlarına-, miting alanlarını ve salonları kapatmak şeklindeki psikolojik savaş taktikleri daha geliştirilerek süreceğe benziyor. ... Almanya veya diğer ülkeler eğer, kendi iç güvenlik meselelerini gerekçe göstererek ve herkesi içine alacak şekilde, her türlü miting veya siyasî toplantılara bazı sınırlamalar getirselerdi, bu çabaları belki mâzur görülebilirdi. Ama, bir takım terör örgütlerinin veya Erdoğan muhalifi kesimlerin yaptıkları ‘Hayır!‘ konulu toplantılara izin ve destek verilirken, sadece ‘Evet!' konulu toplantılar için, ‘filan salonun yangından korunma tedbirlerinde aksaklıklar olduğu görülmüştür,‘ gibi komik iddialarla ve konunun sorumluluğunu belediyelerin üzerine atmaları, muhatabı anlamaz yerine koyan ve hiç de kurnaz olmayan çok kaba bir saldırganlık örneğidir.”
Burada kim faşist acaba?
Phileleftheros gazetesi Erdoğan'ın Almanya'ya yönelik sert eleştirilerini ve Nazi suçlamalarını son derece yakışıksız buluyor:
“Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmamalı, diyor bir atasözü. Almanya'yı faşist eylemlerden sorumlu tutan Erdoğan'ın tavrı küstah, kışkırtıcı ve uygunsuz. Muhaliflerle dolup taşan Alman cezaevleri değil, Türk cezaevleri. Gerçekleri söylemeye cesaret edenlerin susturulduğu yer Almanya değil, Türkiye. Ülke güçlü bir lider istediği için anayasası değişen ülke de Almanya değil, Türkiye. Türk Cumhurbaşkanı istediği her şeyi elde etmeye ve bir kabadayı gibi davranmaya alışmış. Tehditlerle ve boş laflarla her şeye ulaşacağını sanıyor, ama karşındakinin bir hukuk devleti olduğunu unutuyor. Varsın Almanya'yı Nazilikle suçlasın, gerçekte kendi ülkesi her geçen gün otoriterliğe ve faşizme kayıyor.”
Ankara'dan çifte standart
İnternet haber sitesi Artı Gerçek, bakanların konuşmalarının iptali etrafında dönen tartışmada Ankara'nın tutumunu son derece ikiyüzlü buluyor:
“Erdoğan'ın pazar günü yaptığı konuşmada ‘Nazi’ sözcüğünü kullanması diplomatik anlamda bir skandal. ... Adalet kültürü alanında çok donanımlı olmadığını ayrıca çifte standart konusunda uzmanlığını her açıklamasında faş eden Adalet Bakanının, Türkiye’de rutin olarak gerçekleşen ancak bu sefer Almanya’da cereyan eden bir uygulamayı, ‘faşist’ olarak nitelemesi de bir başka felaket oldu. Almanya’da toplantı salonu talep ederken, Bakan’ın konuşma yapacağını gizleyenler, Tek Adam propaganda toplantısını Özay Gönlüm Anması diye yutturmaya çalışanlar, yalanları ortaya çıkınca sinirlendi. ... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Alman devletini terörizme yardım ve yataklıkla suçlayan ve yargılanması gerektiğini iddia eden açıklaması, siyasi bir açıklamadan çok, galiba Freudien bir kayma olarak algılandı.”
Uyumlu Türkler propagandaya karşı durabiliyor
Alman siyaseti toplantı yasaklarını tartışacağına Almanyalı Türklerin topluma uyumunu hızlandırsın, diyor Neue Zürcher Zeitung. Gazeteye göre bunun nedeni paralel bir toplumda yaşadıkları için Erdoğan açısından potansiyel seçmen olmaları:
“Erdoğan'ın otoriter gücünü daha da arttıracak anayasa reformunun yapılmamasını istemek için pek çok neden var gerçi. Ama bu kararı etkilemek Almanya'ya düşmez. Anayasa açısından sorunlu yasaklardan ya da mahalli bazda kedi-fare oyunlarındansa uyum siyasetinde ilerleme kaydetmek daha ümit verici olur. Böylesi bir uyum Türk göçmenlerin özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi değerlerle özdeşleşmesini kolaylaştırır. Böylece yurtdışındaki otoriter bir hükümdarın istenmeyen etkileme çabalarına karşı bağışıklık kazanırlar. ”
Yasaklayarak değil, kanıtlayarak mücadele
AKP'li siyasetçiler Hollanda'da da seçim kampanyası için miting yapmak istiyor. NRC Handelsblad, Türkiye Dışişleri Bakanı'nın toplantı yapmasını engelleyecek hukuki yolları araştıran Hollanda hükümetini eleştiriyor:
“Düşünce özgürlüğü ve toplantı hakkı Hollanda anayasasının bir parçasıdır. Türkiye'de anayasayı değiştirmek isteyenlerin söyledikleri hoşumuza gitmeyebilir, ama bu onların Hollanda'da toplantı yapmasına yasak getirmeyi gerektirmez. Tek gerekçe kamu düzeninin tehditi olabilir. ... Hala AB üyeliği adayı olan Türkiye gibi bir ülkede demokrasinin gittiği yol kuşkusuz çok endişe verici. Ama bu konuda yapılacak şey kanıtlar, argümanlar üretmek olmalı, demokratik haklara suni yasaklar getirmek değil.”
Konuşma yasağı Erdoğan için bir nimet olur
Der Standard gazetesi, Avrupalı demokratların Türk bakanların toplantı yapmasına tahammül etmesi gerekir, diyor:
“Kendi anayasamızdan yola çıkarak, yasalar ihlal edilmediği sürece konuşma ve fikir özgürlüğü hakkı tanımamız gerekir. Ve bunu yaparsak, ne kadar kötü olursa olsun sonuçlarına katlanmak zorundayız. Karınağrısı da yapsa, başımızı da ağrıtsa, buna izin vermek zorundayız. Elimizde en azından işleyen bir hukuki sistemi var. AB çapında yeni bir toplantı yasağı Ankara'nın tek tek ülkelere -örneğin Almanya'ya- yaptığı baskıyı yok etmeyecek, aksine AB'nin bütününü zayıflatacaktır. Çünkü Türkiye'ye yönelik bir yasak sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yarar. Böyle bir yasağı kendine ve milletine saldırı olarak algılar Erdoğan. AB'nin hukuk devletini savunduğunu, ama kendisi söz konusu olduğunda o kadar da önemsemediğini söyleyecektir Böyle bir yasak Erdoğan için bir nimet olacaktır. ”
Almanya'daki Türkler beşinci kol mu?
Lidové noviny gazetesi Türk siyasetçilerin Almanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde toplantı ve konuşma yapmasını engellemek, konuşma özgürlüğünün kısıtlanması mıdır, diye soruyor ve şu sonuca varıyor:
“Doğru, ama Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu özgürlük adına konuşup, Almanya'yı Nazi gibi davranmakla suçlamasından biraz kuşkulanmamız gerekir. Erdoğan belki de 'göçle gelen insanlara' karşı zaafı olan çokkültürlülük taraftarı elitlere oynuyordur. Temel mesele, özgürce konuşma hakkıyla egemen bir devletin topraklarında izinsiz kampanyalar düzenlemek arasındaki sınırın nerede olduğu. ... Erdoğan yüzünü potansiyel seçmenleri olarak gördüğü Almanyalı Türklere döndüğü sürece, onları -ve genel olarak Müslümanları- bir tür militan olarak gördüğü yönündeki Avrupaların düşüncelerini güçlendirecektir. ”
Merkel Erdoğan'ın avucunda
Almanya'nın Erdoğan'ın provokasyonlarına neden kararlı bir tavırla karşı çıkmadığını ele alıyor, Večernji list:
“Merkel Türkiye'den gelen Nazi suçlamalarını umursamıyor. Onun endişesi daha çok, Erdoğan'ın her an Türkiye'deki 3,5 milyon mülteciyi Avrupa'ya gönderme ihtimali. Yeni bir mülteci dalgası Merkel için seçimde bir yenilgiye, AB içinse çöküşe mal olabilir. ... Erdoğan şimdi Almanya'da toplantı yapmak istiyor . Bu isteği engellenirse, Merkel'i, Almanya'yı ve AB'yi istikrarsızlaştırmak için elinden geleni ardına koymayacaktır. Almanya ve AB belki de bu yüzden Türkiye'deki insan hakları ve basın özgürlüğü için ciddi bir girişimde bulunmuyor. ... Avrupa'nın korkaklığı ve isteksizliğiyle, Erdoğan'ın kurnazlığının ve küstahça kararlığının birleşimi bize çok pahalıya mal olabilir. ”
Uçurumlar büyüyor
AKP'li bakanların Almanya'da miting düzenlemelerini yasaklamak doğru önlem değil, diyor Deutschlandfunk düşünceli bir tonda:
“Türkiye içindeki çatışmalar çoktan buraya da sıçradı, çünkü Almanya'da Türkiye kökenli çok sayıda insan var. Elbette bunların arasında yer alan birçok demokrat, Türkiye'deki hakim otoriter yapıların daha da yayılmasını sağlayacak bu mitinglerden rahatsız olacaktır. Ancak bu yapıların da taraftarı var ve siperler derinleşirken, bir de Almanya'nın miting yapmak ve yasaklamak konusunda taraflı davrandığı izlenimi doğacak olursa buradaki çatışma da tırmanacaktır. ... Federal Almanya hükümeti geçtiğimiz aylarda konu ne zaman Türkiye'ye gelse kaçak güreşti. Ama hükümet sözcüsü Steffen Seibert bir konuda haklı: Türkiye'deki ifade özgürlüğünün kısıtlanmasını eleştirenler, adalet ve yasalar çerçevesinde bu özgürlükleri özellikle koruyup kollamalıdır.”
Diyalog yerine yabancı düşmanlığı
Hükümete sadık Star gazetesi, Türkiye adalet bakanının Gaggenau'da yapacağı konuşmasının iptalinin, Berlin yönetiminin seçim kampanyasında sağa kaydığını ifade ediyor:
“Kontrolsüz göç, ‘en zengin ülke’ olarak Almanya’ya akıyor. Bu durum, hem ekonomik olarak Almanya’yı tüketme tehlikesi barındırıyor, hem de ülke içindeki ‘aşırı milliyetçilik ve yabancı-göçmen karşıtlığı’nı büyütüyor. ... Merkel, buna karşı özellikle göçmen konusunda Türkiye ile birlikte çözüm üretmeyi deneyebilir; AB’nin mali ve insan kaynakları konusunda Türkiye’nin üyelik sürecinden iki tarafa da yararlı sonuçlar üretebilir. Ancak bunu yapmıyor. Aksine, yeni bir yol bulmak yerine, yükselen aşırı milliyetçiliğe, içe kapanmaya ve korumacılığa yönelerek, aşırı milliyetçi Almanya için Alternatif Partisi (AfD) oylarını kendine çekmeye çalışıyor. Böylece AfD daha şimdiden zihniyetini iktidara taşımış oluyor. Rakibi Schulz da ‘sol’ kanatta aynı yöntemi deniyor.”
Erdoğan'ın yöntemlerini kullanmadan...
Almanya hem Türkiye'den basın ve toplantı özgürlüğü isteyip, hem de Türk Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını yasaklayamaz, diyor Deutschlandfunk:
“Ankara'nın otokratına karşı kendi yöntemleriyle değil, demokratik bir dürüstlükle yanıt vermek lazım. Umutlarımızı referandumda hayır diyeceğini açıklayan Almanya'daki Türk toplumuna bağlayabiliriz. Başbakan Angela Merkel'den de fazla bir şey bekleyemeyiz. Merkel Erdoğan'la yaptığı göç anlaşmasını tehlikeye atmamak için elinden geleni yapacaktır. Türk Cumhurbaşkanını çok açık bir şekilde eleştirmeyeceği de kesin. ... Buna rağmen Merkel'den beklentiler var: Almanya'daki Türklerin dışlanmasını ve yıldırılmasını, hükümet muhalifi gazetecilerin burada da tehdit ve ihbar edilmesini kabul etmesi mümkün değil. Bu noktada sözlerden daha fazlasını yapmak lazım. Erdoğan'ın konuşmasına razı olmalı, ama diktatör elbisesini giyen bir üçkağıtçının gösterisine izin vermemeliyiz.”
Erdoğan gelmesin
Bild gazetesi Erdoğan'ın Almanya'da meydanlara çıkacak olmasından hiç memnun değil:
“Cumhurbaşkanı Türkiye'yi otoriter bir devlete dönüştürmek istiyor. İstediği olursa başbakanlık kaldırılacak, parlamento güçsüzleşecek ve Erdoğan daha da güçlenecek. Demokrasi dediğimiz şeyin tam tersi, Türkiye'yi giderek Avrupa'dan uzaklaştıracak bir durum. Erdoğan Almanya'da bunun reklamını yapamaz! Tıpkı başka devlet başkanlarının burada vatandaşlarına yönelik seçim kampanyası yürütemeyeceği gibi. Türkiye'nin iç sorunlarının çözüleceği yer burası değil. En iyisi Erdoğan'ın evinde kalması ve ülkesinin sorunlarıyla ilgilenmesi. Çünkü bu sorunların sayısı oldukça kabarık.”
Alman ürkekliği utandırıyor
Almanya hükümetinin çekingen tutumu, Erdoğan ve Yıldırım gibi siyasetçilerle hiç bir ilgilerinin olmasını istemeyen Almanyalı Türklere atılmış bir tokattır, diyor Deutschlandfunk öfkeyle:
“Federal Almanya hükümeti, Türkiye hükümeti karşısında ne olduğu belirsiz bir ürkeklik sergilediği sürece Almanya'da yerleşik olan, buranın yurttaşı olmuş Türkler nasıl olup da Almanya'nın yanında durduklarını rahatça ifade edecek, kendilerini bu toplumun bir parçası olarak görecek ve burada hangi siyasi görüşe inanacak? Oberhausen'da konuşan Binali Yıldırım, ... Almanya'ya gelip testosteron ve basmakalıp sözlerle dolu bir gösteri sunan ilk AKP'li siyasetçi değil. Şimdi bize düşen, bunun son perde olmasını ummak ve bu yolda çaba göstermek.”
Berlin'den 'evet' kampanyasına boykot
SPD'li Adalet Bakanı Heiko Maas, Almanya'daki düşünce özgürlüğünden faydalanmak isteyenlerin, hukuk devletine ve basın özgürlüğüne saygı duymaları gerektiğini söyledi. Türk hükümetine yakın Daily Sabah gazetesi bakanın referandumda hayırcılara evetçilerden daha hoşgörülü olmasını eleştiriyor:
“Bakan özellikle Saarland eyaletinde yasaklı PKK yandaşlarının, PKK'ya yakın HDP ve ana muhalefet partisi CHP milletvekillerinin, 'hayır' kampanyalarına göz yumuyor. Adalet bakanıyla birlikte başka siyasetçiler de Almanya'da 'evet' kampanyalarını engellemeye çalışırken, 'hayır' sesleri kimseyi rahatsız etmiyor. Almanya'da 'evet' propagandası için yapılacak bilgilendirme amaçlı toplantıların yasaklanması insanların demokratik haklarından mahrum edilmesi demektir. Referanduma anti-demokratik yöntemlerle burnunu sokmaktan başka bir şey değil bu.”