Dünya mülteciler gününün düşündürdükleri
Salı günü kutlanan 2017 uluslararası mülteci gününde, dünya çapında 65 milyondan fazla insan yerinden, yurdundan olmuş durumdaydı. Yorumcular, süreli hale gelen bu trajik durumun, sözde geçici bir kriz olarak adlandırılması karşısında uyarıyor ve hükümetlerden daha çok sorumluluk bekliyor.
"Kriz" sözcüğü ölümcül bir örtmece
Deutschlandfunk'a göre bunu geçici bir fenomen olarak görmeye devam etmek yalancı ve ölümcül bir tutum:
“Kriz sözcüğü, bir şeylerin eninde sonunda bir şekilde hallolacağı, iyi günlerin kapıda olduğu ve yakında her şey geçeceği için bu zor zamanlarda diş sıkmak gerektiği izlenimini yaratır. ... Örneğin ne olduğu belirsiz kişileri Libya sahil koruma gücü olarak belirlemek ve Avrupa'nın kirli işlerini halletmeleri için onları silah ve teknelerle donatmak tam da böyle bir tutum. Ancak burada söz konusu olan kirli işler değil, bizzat insanlar. ... Dünyanın dört bir köşesinde yaşanan gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde, toplam 65 milyon mültecinin bir kısmının da şansını Avrupa'da denemeleri son derece normal. Normal olmayansa, bu yılın başından bu yana neredeyse 2 bin kişinin yine Akdeniz'de boğulmuş olması. Göç denen olguyu kriz diye adlandırırsanız, olacak olan bu.”
Mülteciler toplumu diri tutar
Uluslararası Af Örgütü'nden Nadia Boehlen, Le Courrier için kaleme aldığı yazısında, yabancıları kabul eden ülkelerin büyük bir yükün altına girdiğini ifade ediyor:
“Kimilerimiz daha fazla mülteci alamayacağımızı söylüyor. Bunun ardında kendimize de yetemediğimiz endişesi yatmıyor mu? Daha az zenginlik, daha az iş, daha az ev, çocuklarımız için daha niteliksiz okullar. İyicene tartıp biçtiğimizde görüyoruz ki, mültecilerin ülkeye kabulü ve uyumuyla bağlantılı üstlendiğimiz yük sadece içimizdeki en zayıf halkaları değil, eğitim ve kentleşme politikalarını, sosyal politikaları ve kamu yönetimi mekanizmalarının da iyileştirilmesini gerektiriyor. Özetlemek gerekirse: Mültecileri kabul etmek rekabet gücümüzü arttırıyor!”
Polonya sorumluluk üstlenmeli
Polonya'nın mülteci politikası konusunda AB'yi haklı yere eleştirdiğini ileri süren Gość Niedzielny, ülkenin insani bir alternatif bulması gerektiğini de ekliyor:
“Savaştan kaçıp ülkemizde yaşamak isteyen insanlara, sırf Brüksel mültecilere yardımı, insan onurunu zedeleyen bir zorunlu göçle karıştırdığı için kapılarımızı kapatamayız. ... Polonya Brüksel'in şantajına karşı çıkmakta haklı olsa da, aynı anda yabancı düşmanlığına teslim olması büyük bir hata olacaktır. Polonya önemli hedefleri ve Hıristiyan geleneği olan büyük bir ülke olduğu için, AB kotaları ve zorunlu göç dağıtımı karşısında insani bir alternatif sunabilmeli.”