Almanya'nın kararı: "Herkese evlenme hakkı"
Sosyal demokratların ve muhalefet partilerinin oylarıyla Federal Almanya Parlamentosu bugün eşcinsel evliliğin önünü açtı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, partisinin milletvekilleri için bu oylamada grup disiplinine uyma zorunluluğunu kaldırmıştı. Bundan sonraki adımların ne olacağını, Fransa örneğinde görmek mümkün.
Bir sonraki adım daha ihtiyatlı atılmalı
Le Monde, eşcinsellerin eşit haklara sahip olması sürecinde bundan sonraki tartışmanın suni döllenme etrafında döneceğini tahmin ediyor:
“ [Fransa'da] 2013 yılında eşcinsel evliliklere yasal izin çıkıp, eşcinsel çiftlere evlat edinme hakkı tanındığı zaman, sembolik bir adım atılmıştı. Eşcinsel kadınlara suni döllenmenin önünün açılması, bu hakkın genişletilmesi anlamına gelecektir. Bu konudaki araştırmalar, heteroseksüel ailelerin çocuklarıyla karşılaştırıldığında eşcinsel ailelerde yetişen çocukların özel sorunları olmadığını gösteriyor. ... Ancak önerilen bu adım 'antropolojik bir yenilik'. Bunun -özellikle çocuklar için- sonuçlarının dikkatlice değerlendirilmesi gerekiyor.”
Daha az norm, daha çok normallik
Tagesspiegel 'herkese evlilik' hakkının aile politikalarında zamanı çoktan gelmiş paradigma değişimini hızlandıracağını umuyor:
“Devlet hangi yaşam modelinin istendiğine, hangisinin istenmediğine karar verme cüretini gösteriyor, uygun bulduğu modelleri vergilerle ve sosyal yardımlarla destekliyor. Çok iyi gerekçelendirildiği takdirde bu yaklaşım temelde yanlış değil. Öte yandan erkek-kadın evliliklerinin ayrıcalıkları ideolojik temellere dayanıyor. ... Başbakanın herkes adına 'eşcinsel evliliğe hayır' yaklaşımından geri adım atmasının zamanı gelmişti. Yasa şimdi hemen geçsin parlamentodan! Ve sonra yola devam. Şimdi toplumsal normları değil, normal olanı dikkate alan bir aile politikası yapma zamanı.”
Merkel usulü popülizm
Lidové noviny gazetesi, Almanya'da o kadar sorun bulunmasına rağmen, seçim kampanyasına 'herkese evlilik' hakkının damgasını vurmasının nedenlerini açıklıyor:
“Bunun nedeni başbakanın her zaman yaptığı gibi bir gecede pozisyonunu değiştirmesi, ki bu da onun hükümet etme tarzıyla ilgili. Helmut Kohl'ün siyasi bir vizyonu vardı, ama hiç bir zaman sempati anketleri yaptırmıyordu. Merkel ise Kohl'ün tam tersi. ... U dönüş yapması çok mantıklı, çünkü Almanların yüzde 83'ü eşcinsel evliliklerden yana. Merkel böylece Martin Schulz'u şimdiden parlamento seçimlerinde yenilgiye mahkum ediyor. Merkel onun konularını elinden aldığı sürece, Schulz'un kendi farkını anlatması mümkün değil. Merkel'in anketlerde ve seçimlerde neden en favori isim olduğunu anladınız mı şimdi? Popülizmin sadece adı konmuyor, hepsi bu.”
Toplum eşcinsel lobisinin kıskacında
İnternet blogu Mozgástér'e göre, Hristiyan Birlik Partileri CDU ve CSU siyasi şantaj yüzünden köşeye sıkışmış durumda:
“Almanya'da şu anda eşcinsel evlilikten önemli bir konu yok. Konu sıradan Alman vatandaşının bile uykularını kaçırıyor. Sonuçta büyük kitleler eşcinsel evliliğin kabul edilmesini istiyor. Eşcinsel evlilik yoksa, Almanların, hatta Avrupa'nın da geleceği yok! ... 'Hıristiyan Demokratlar' Almanya'daki koalisyon baskısı yüzünden küçük bir taviz vermek ve solcuların klasik şantajlarına boyun eğmek zorunda kaldılar. Bu gibi durumlarda hep 'toplumun taleplerine' işaret edilir zaten. Ama gerçekte bu talepleri eşcinsel lobisi bizzat yarattı, hem de şantajla, tehditle ve iftirayla. Sonunda da eşcinsel evliliklere karşı olanların batılı toplumlarda homofobik olarak damgalanmasını başardı.”
Batı devletlerinin Hıristiyan köklerine ihaneti
Rzeczpospolita gazetesi eşcinsel evliliklerin parlamentoda oylanmasının önünü açan Angela Merkel'i eleştiriyor:
“Avrupa'nın Hıristiyan kimliği açısından kötü bir karar bu. Çünkü kiliselerin çoğunluğu eşcinsel evliliğe karşı. ... Bu karar Polonya için de kötü olacak, zira 'Eski Avrupa' ülkeleriyle daha da farklılaşacak şimdi. Polonya hem kürtaj, hem de eşcinsel evlilik konusunda Hıristiyan köklerine Batılı ülkelerden çok daha sadık bir ülke. Bu durumun bize karşı kullanılacağından hiç kuşkunuz olmasın. Ama bu yüzden bizi onlardan daha kötü olduğumuza inandırmalarına da izin vermeyelim. Aksine belki de şimdi Hıristiyanlıkla gurur duyduğumuzu göstermenin ve 'Katolik Onuru' yürüyüşleri düzenlemenin tam zamanı.”