Kürt referandumu, Irak'ın sonu mu?
Referandumda Kuzey Iraklı Kürtlerin ezici çoğunluğu bağımsız bir Kürdistan'a oy verdi. Seçim kurulu halkın yüzde 91,8'inin evet dediğini açıkladı. Referandumun bağlayıcılığı olmasa da Kürtlerin başkanı Mesud Barzani'nin, Bağdat'la müzakerelerde elini güçlendiriyor. Gazeteciler referandumun görmezden gelinemeyeceğini ileri sürerken kimi yorumcular Irak'ın fiilen üçe bölündüğünü söylüyor.
Görmezden gelmek çözüm değil
Tages-Anzeiger'e göre Iraklı Kürtler iradelerini yanlış anlaşılmaya yer vermeyecek şekilde tüm dünyaya gösterdi:
“Devlet Başkanı Mesud Barzani, referandumdan önce hiç kimsenin arkasında durmayacağı bir şeyi, Irak'tan ayrılıp sonunda bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını hayata geçirmek üzere yapılacak müzakereleri yürütme yetkisi aldı. Barzani'nin daha azıyla yetinmesi mümkün değil artık. ... Komşu ülkeler de dahil herkesi mutlu edecek bir çözüm bulmak ciddi anlamda yaratıcılık gerektiriyor. Esnek bir devletler konfederasyonu, Irak'ın bütünlüğünü korur korumasına ama Kürtlere daha çok devletleşme olanağı sağlar. Ancak, referandumu görmezden gelenler, Irak sorununu asla çözemeyecektir.”
Çok şey kaybedildi
ABD'nin onlarca yıldır Irak'ta yürüttüğü savaşın ardından bu referandum, Irak devletinin sonu anlamına geliyor, diyor Reuters'ten Peter Van Buren Cyprus Mail'deki yazısında:
“Fiili olarak Irak devleti diye bir yapı yok. Onun yerini İran'ın etki alanında bir Şii devleti, fiilen kurulan yeni Kürdistan ve giderek küçülen Sünni azınlık aldı. Sünniler ya yok olmanın eşiğinde ya da yok olmamamaları için doğal koruma altına alınmaları lazım. ... Bugün fiilen üçe ayrılmış Irak için daha iyi bir çözüm fırsatı 2006 yılında kaçırılmış oldu. O günden bu yana hayatını kaybeden herkes (4 bin 424'ü Amerikalı olmak üzere yaklaşık bir milyon kişi), harcanan (milyarlar tutarındaki) her Dolar ve öngörülemeyen dehşet verici gelişmeler (IŞİD'in terör milisleri, Suriye Savaşı ve Türkiye'deki antidemokratik gelişmeler) gerçekten gereksizdi.”
Müzakerelere şans tanımak
Politiken, Irak devleti ile Kürtler arasında yapıcı müzakerelerin yapılmasını umuyor:
“Referandum, Bağdat ile sürdürülecek birkaç yılı kapsayan müzakerelerin başlangıcı olacaktır. Burada hem Kürtler hem de Iraklı Araplar, birbirilerine ne kadar bağımlı olduklarını görseler iyi ederler, çünkü içme suyu, petrol kaynakları ve ticaret gibi alanlarda anlaşmaya varmaları ve iç siyasette askeri istikrara kavuşmaları gerekiyor. Bu yüzdendir ki bu referandum, sonucundan bağımsız olarak müzakere, esneklik ve uzlaşma çağrısı olarak okunmalıdır. ... NATO üyesi Türkiye ile Arap Ligi'nin atacakları en iyi adım, referandum sonucuna (ister Kürtlerin bağımsızlığı olsun isterse özyönetimin devamı), askeri çatışma yerine karşılıklı teminatlar, ticaret anlaşmaları ve uzlaşma eşlik etmesi için müzakereleri desteklemek olacaktır.”
Petrol savaşları yeni çatışmalara mı gebe?
Yapılan referandum bölgedeki petrol rezervleri için yürütülen mücadelenin bir parçası, diyor Daily Sabah:
“Kürdistan Özerk Bölgesi, OPEC ülkeleri arasındaki ikinci büyük petrol üreticisi olan Irak'ın petrol rezervlerinin yüzde 20'sini kontrolü altında tutuyor. Kürdistan Özerk Bölgesi, referandumda tarif edilen sınırlar dahilinde bağımsızlığını ilan edecek olursa OPEC'in ilk on petrol üreticileri arasında yer alacak. Dolayısıyla, tartışmalı bölgeleri hariç tutsa bile petrol piyasasının önemli aktörlerinden biri konumuna yükselmiş olacak. Ancak daha fazla kan dökülmeden bu mümkün olabilir mi? ... IŞİD'le mücadele başladığından bu yana tartışılan temel sorular, geri alınan toprakların kimde kalacağı ve bu yüzden Irak'ta yeni bir çatışmanın yolunun açılıp açılmayacağı.”
Kürtler bağımsızlığı hak ediyor
Latvijas avīze, yaşananları Letonyalıların bağımsızlık mücadelesine benzetiyor:
“Bir halk bağımsız bir devlet kurmak istediğinde, bunu bileğinin hakkıyla elde eder ve hedefine önünde sonunda ulaşır. Onlarca yıldır ana dilini konuşma, bir kafede oturup rahatsız edilmeden sevdiği müziği dinleme hakkını elde edebilmek için silahla savaşmış bir halk, uluslararası düzeyde kabul gören bir bağımsızlığa ulaşmak için her fırsatı kullanacaktır. Burada Letonya'yla benzerlikler görüyoruz. Irak'ta bir tür özerkliğe sahip Kürtler, Letonyalıların 3 Mart 1991'de yaptığını yaptı. Letonyalılar da o tarihte 'demokratik ve bağımsız bir Letonya ister misiniz?' sorusunu oylayan bir referanduma katılmıştı. O zamanlar nüfusun yüzde 74'ü evet oyu kullanmıştı. Altı ay içinde Letonya bağımsızlığını elde etmişti. Kürtlerin yüzü niye gülmesin?”
Temkinli beklentiler
Delo'ya göre Kürt lideri Mesut Barzani, Irak Kürdistan'ında siyasi ve geleneksel olarak aşiretlere bölünmüş toplumu birleştirmeyi başardı:
“Hala Irak Kürdistan'ı olarak bilinen bölgenin başkanı Barzani'nin, ayrılma süreci için iki yıllık bir süre vermiş olması da birleştirici etki yarattı. Burada yaşayan insanlar savaşlara ve diğer korkunç olaylara alışık ve büyük beklentilerin zaman ve mekan kavramlarının anlaşılmadığının işareti olduğunu biliyorlar. İnsanlar bir yurtseverlik ve direniş dalgasıyla, yarının yeni bir gün olacağını bilerek sandığa gitti. Yeni bir gün yeni bir savaş da getirebilir. Yeni bir gün, barışçıl bir Kürdistan'a merhamet etmeyebilir -ne de olsa burası coğrafi, siyasi, stratejik ve özellikle de ekonomik olarak son derece hassas ve neredeyse tamamen petrol fiyatlarına bağlı topraklar.”
Kürtler müttefiklerini kaçırıyor
Kürtlerin agresif şekilde gündeme taşıdığı bağımsızlık çabası, kendileri için hayati öneme sahip uluslararası desteğe mal olacaktır, diye uyarıyor The Daily Telegraph:
“Tüm bunlar etnik gerginliklere neden olacaktır; nitekim Kürdistan Bölgesel Yönetimi, bağımsızlık çabalarını herkesin kafasına vura vura dayatmayı sürdürürse karşılaşmayı bekleyeceğimiz şiddetin ilk işaretleri daha şimdiden görülmeye başlandı. Kürtler uluslararası düzeydeki neredeyse tüm müttefiklerini kaçırıyor. Bu davranışları, kalkınmaya muhtaç ekonomilerinin acilen gereksindiği yatırımlara mal olacaktır. Nitekim ticaret de bundan olumsuz etkilenecek. ... Kürt Peşmergeleri, IŞİD'le mücadeleye önemli katkı sağlamış milisler, eğitim için olsun silah ve hava saldırıları için olsun daima uluslararası desteğe muhtaç olmuştur.”
Beklenen bir gelişme
Batı dünyası, Kürtleri özerk bir devlete hazırlamış olan Barzani'nin yürüttüğü siyasete şaşırmamalı, diyor La Repubblica:
“Ne Avrupa başkentlerindeki ne de Atlantik'in diğer yakasındaki liderler, Kürtleri IŞİD'le mücadele için silahlandırıp da bugünün geleceğini düşünmediklerini iddia edebilir. Time dergisi, 'yılın kişisi' seçimi için aday olarak gördüğü Barzani'yi daha birkaç yıl önce 'oportünist' olarak tarif etmişti. Avrupa, IŞİD'le mücadele etmesi için Barzani'nin silah ve mühimmat depolarını doldururken Alman basını kinayeli bir ifadeyle, [IŞİD lideri] El-Bagdadi döneminin ardından Ortadoğu'nun dengelerini bozmaması için Erbil'e gönderilen silahlara 'yakında dolacak bir son kullanma tarihi basılmasının' faydalı olacağını yazmıştı.”
Referandumu kimse desteklemiyor
Iraklı Kürtler referandum talepleriyle her cephede göze batıyor, diyor Le Monde:
“Bu halk oylamasına herkes karşı. Öncelikle de söz konusu referandumun, 2005 yılında Iraklıların çoğunluğunun oyladığı federal anayasaya aykırı olduğu tespitinde bulunan Bağdat merkezi hükümeti. Irak'ın yeniden inşa sürecinde bulunduğu bu dönemde daha da zayıflamasını arzu etmeyen başta ABD olmak üzere, Batılı Kürt dostları da aynı şekilde. Ruslar da referandumu pek heyecanla bekliyor gibi değiller. Irak Kürtlerinin komşuları olan ve bugüne kadar onları destekleyen Türkiye ve İran ise, referanduma kesinlikle karşı olduklarını açıkça gösteriyor.”
Türkiye kendi Kürtleri için bir şey yapsın
Türkiye yurtdışındaki Kürtlerle kavgaya tutuşmak yerine kendi sınırları içindeki insan haklarına odaklanmalı, diyor internet gazetesi Diken:
“Kürtler devlet kurmak istiyorlarsa kendi bilecekleri bir iş, bizim konumuz değil. Çünkü bizim için esas olan kendi ülkemiz. ... Türkiye enerjisini dışarıdaki Kürtlerle, komşularıyla kavgaya değil kendi Kürtlerine ve tabii ki toplumun tamamına insan gibi bir yaşam sunmaya ve toplumsal bütünlüğü güçlendirmeye harcamalı. İçeride huzuru, güveni, eşit yaşam koşullarını temin ederek, dışarıdaki gelişmelerin bize olumsuz etkisini en aza indirmeye çalışmalı. Çevremizde olup bitene daha sakin, daha barışçı, daha sağduyulu bir politikayla yaklaşmalı.”
Doğru zamanlama mümkün değil
Kathimerini, tüm zorluklara rağmen referandum için gerekli koşulların nispeten uygun olduğunu ileri sürüyor:
“IŞİD tarafından yaratılan cehennem nedeniyle Kürt savaş gücü özel bir rol oynamaya başladı. Çektikleri acıları ve elde ettikleri başarıları göz ardı etmemek gerek. Yaşanan kargaşalar nedeniyle Kürtler Kerkük üzerindeki kontrolü ele geçirmeyi başardı. Kerkük Kürtlerin başkenti olmakla beraber aynı zamanda büyük gerilimlerin hakim olduğu bir kent, çünkü petrol açısından zengin yerleşimde Arap ve Türkmenler de yaşıyor. Barzani'nin, referandum sonrasında bu konuların ele alınacağı sözünü vermesi, akıllıca bir adım olacaktır. Barzani'nin yapamayacağı ise daha iyi bir zamanın gelmesini beklemesi olacaktır. Koşullar hiçbir zaman mükemmel olmaz, olsalardı devrimlere gerek kalmazdı.”
AB Kürtler için devreye girmeli
Avrupa, planlanan referandumu ve bir Kürt devletinin kurulmasını sırf kendi çıkarları için bile olsa desteklemeli, diyor News.bg:
“Kürtler ağırlıklı olarak laik yönelimli bir ulus ve Avrupa'nın da kendi çıkarlarını hayata geçirebilmek için Ortadoğu'da laik bir müttefike gereksinimi var. Tüm bölgede yıkıma neden olan dini çatışmaların gölgesinde Tel Aviv ile Erbil arasında dünya işleriyle ilgilenen, dostane bir hattın oluşması, Avrupa'nın çıkarına olacaktır. Bunun demokratik bir hat olacağını iddia edemeyiz, ancak Avrupa Ortadoğu'daki kaos nedeniyle faydacı, hatta bencilce bir yaklaşım sergilemeli, idealistçe değil.”
Tehlikeli girişim
Akşam'a göre Barzani ateşle oynuyor ve sonunda her şeyi kaybedebilir:
“Yapılan iş basit değil; bir ülkenin sınırlarını değiştirmek söz konusu. Barzani, eğer mevcut tutumunda ısrar edip Irak’ı bölmeye kalkarsa, kendisini bir anda Esed gibi yalnız ve saldırı altında bulabilir. Barzani, içerideki sıkışmışlığını Irak’ı bölerek aşacağını düşünüyor olabilir, bunun için de “bağımsızlık” macerasına atılmış olabilir. Fakat sonuçta kalkıştığı iş o kadar basit bir iş değil, Kerkük’ü alayım derken, Erbil’deki iktidarını da kaybedilir. İşin ucunda bu da var. Barzani şunu unutmamalı; Esed için de işler bir günde değişti; iç savaş patladığında geriye dönüş imkansız olur, hele kontrolü sağlamak tümden imkansız hale gelebilir.”
Kürt cumhurbaşkanının niyeti meşru değil
Delo'ya göre, referandumun ardında Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin benmerkezci planları var:
“Referandum yapılmasının ardında, meşru olmakla birlikte asla siyasi, toplumsal, 'tarihi' ya da devletin bekasını korumaya yönelik nedenler yok. Düşük petrol fiyatları ve sayısız yanlış yatırım yüzünden 'Orta Doğu'nun İsviçresi' olma hayalini yok eden son beş yıldaki ekonomik krizin ardından şimdi Mesud Barzani'nin günbegün otoriterleşen iktidarını pekiştireceği korkusu var. Erbil parlamentosu iki yıldır etkin değil. Son seçimler ise çok geride kaldı.”
Ankara sakin kalmalı
MHP lideri Devlet Bahçeli, referandumu Ankara'nın savaş açması için bir neden olarak değerlendiriyor. Hürriyet Daily News'a göreyse Bahçeli bu tehdidi bir kez daha gözden geçirmeli:
“Türkiye böyle bir referandumu engelleyebilir mi? Maalesef hayır. Türkiye, devlet egemenliğini kabul ya da red edecekleri bir halkoylamasına katıldıkları için Iraklı Kürtlere savaş açabilir mi? ... Kendi güvenliği için bir tehdit oluşması durumuna karşı önleyici tedbirler almanın dışında Türkiye ne bir müdahale yapmalı ne de bu konuda tek bir söz bile söylemeli. ... Türkiye'nin çıkarları komşusuna savaş ilan etmek değil, ilişkilerin normalleşmesi olmalı.”
Kendi kaderini tayin etmenin demokratik yolu
Kürt referandumu insan haklarına karşılık geliyor, diyor Evrensel gazetesi:
“Genelde kabul edilen, 'kendi kaderini tayin etme'nin zor yoluyla, silah zoruyla olamayacağı ve uluslararası sistemin de bunu kabul etmediğidir. O nedenle referandum demokratik bir usuldür. İspanya’da, İskoçya’da ya da dünyanın başka demokratik ülkelerinde bu yola başvurulmuştur. Söylediğimiz gibi, burada kritik olan, şiddete başvurmanın kabul edilemeyeceğidir. ”