Kitlesel gösteriler reform planlarına engel mi?
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un istihdam yasası reformunu salı günü yüz binlerce insan protesto etti. Sokaktaki gösteriler, planların hayata geçirilmesinin önündeki en önemli engel olarak görülüyor. Yorumcular bu direncin neden cumhurbaşkanını yolundan vazgeçiremeyeceğini açıklıyor.
Cumhurbaşkanının elindeki kozlar
El Periódico de Catalunya'ya göre, Fransa'nın en büyük sendikası karşısında Macron'un eli, öncülü Hollande'dan daha iyi:
“Reform Macron'un seçim programının önemli bir parçasıydı ve işçi temsilcilerinin büyük direnciyle karşılaşması kaçınılmazdı. Şimdiyse ilk göstergeleri görünse de, direnç belli sınırlar içinde kaldı. Büyük sendikalardan sadece biri protesto çağrısının altına imza atarken, sokağa çıkan göstericilerin sayısı, öncülü Hollande döneminde aynı nedenle yapılan gösterilerdekinden azdı. Macron'un bölünmüş bir izlenim bırakan sendikalar karşısında iki kozu var. İlki mutlak çoğunluk, ikincisiyse seçimlerle ilgilenmesini gerektirmeyen iki buçuk yıllık bir süre. İki koz da küçümsenecek şeyler değil.”
Grev Macron'u sarsmayacaktır
Tüm protestolara karşın Macron istihdam piyasası reformundan vazgeçmeyecektir, diyor The Independent:
“Son yıllardaki tüm cumhurbaşkanı ve başbakanlar halkın iradesine boyun eğmiş ve daha ilk grevde ya da en ufak bir biber gazı bulutunda önemli reformlardan vazgeçmiştir. ... Macron'un bu trende direnme şansı var. ... Büyük çatışmalar Macron için yeni ve istenmeyen bir sınav doğal olarak. Ancak bir 'Kara Salı'nın herşeyi geri dönülmez şekilde mahvetmesi mümkün görünmüyor.”
Reforma karşı direnç azalıyor
Macron yaz aylarında Fransız demiryolları holdingi SNFC çalışanlarına, demiryolları reformu planlarından söz etmişti. La Tribune'a göre SNFC çalışanlarının tepkisi, cumhurbaşkanının halkı daha fazla reforma hazır olması konusunda diretmesinin meyvesi:
“Özel emeklilikler, kamu şirketi statüsü, rekabete açık olma hali. Başka zaman olsa buna benzer ifadeler kamu taşımacılık sektörünün tamamına yayılan grevlere neden olmuştu bile. 'Tembeller, etrafındaki herkesi çıkarcı sananlar ve radikal marjinaller' [Macron'un ifadesi] istihdam reformunun yanı sıra demiryolları reformuyla da mücadele edecek olursa, Fransa'da hayat, tıpkı 1995 kışında olduğu gibi bir kez daha durma noktasına gelebilir. Ancak (henüz) burada değiliz, bu da yaklaşımların değiştiğini ve kamuoyunun artık reformların gerekliliğine ikna olduğunu, en azından bunları kabullendiğini gösteriyor.”
Macron Fransızları sokağa sürüklüyor
Reform paketlerine karşı protestolar, Macron'un kendi başına açtığı bir iş, diyor Der Standard:
“Macron, kantarın topuzunu kaçırmışçasına, yurttaşları için her geçen gün daha fazla aşağılayıcı ifadeler kullanıyor. Daha kısa süre önce 'Fransızların reformlardan nefret ettiği'nden şikayet etmiş, insanları kendi projesini protesto etmeye neredeyse kendisi çağırmıştı. Macron, reformlarını büyük olasılıkla geçirecek olsa da bunun bedeli ne olacak? İş piyasasının liberalleşmesinin gerçekten yeni istihdam yaratıp yaratmayacağı yıllar sonra görülecek. Daha da önemlisi, reformun psikolojik etkisi ve bunun tüm ülkede yarattığı harekete geçme hali. Ancak Macron sendikaların ardından memurları, emeklileri ve üniversite öğrencilerini de sokağa dökecek olursa şimdiki ivmeyi kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır.”
"Tembeller" kendilerini savunacak
Libération'a göre Macron, "tembeller" ifadesiyle çok sayıda insanın sokağa dökülmesini garantilemiş oldu:
“Vakitlerinin önemli bir kısmını el ilanı dağıtarak ve sigara dumanına boğulmuş odalarda toplantılar düzenlemekle geçiren tembel sendikacılar gelecek, aynı şekilde günlerini örgü örerek geçiren tembel memurlar da öyle. ... Haftada 35 saatlik çalışmanın tembelliğe mahkum ettiği işçiler ve ceplerini sosyal yardımlarla doldurduktan sonra sabah akşam özgeçmiş hazırlayarak keyif çatan tembel işsizler de bu güruha katılacak. ... Sayın cumhurbaşkanının ifadesiyle 'bir baltaya sap olamamış' herkes, yani beceriksizler, ezikler, yetenek yoksunları, olduğundan değerli görünenler, çökmüş olanlar ve aptallar güruhu, kısacası Macron'culuğun destansı hikayesine dahil olamayan herkes sokakta toplanacak. Bakıldığında oldukça büyük bir kalabalık bu.”
İnsanlar güvence kaybından korkuyor
Macron ile çok sayıda işçi arasında derin bir zihinsel uçurum açıldı, diyor De Volkskrant'ın Fransa muhabiri Peter Giesen:
“Macron'un analizi akılcı ve kimi ekonomistler tarafından da destekleniyor. Ancak birçok yurttaş, işçilerin kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalacağı bireysel bir yolu seçmediği gibi, güvence ve kolektif bir korunma hissinin eksikliğini hissediyor. İşsizlik oranının yüksekliği sadece işsizler için kötü olmakla kalmaz, o ülkenin enerjisini ve özgüvenini de düşürür. Thatcher ve Schröder, yorgun ülkelerine yeni bir dinamizm kazandırmayı başarmıştı. Bu nedenle geride bıraktıkları mirasları da hiç sorgulanmadı. Macron'un da izlemek istediği yol bu.”
Yeni bir Fransa'ya doğru
Le Figaro Macron'un reform çabalarından umutlu:
“Fransa'nın, 30 yıldır dünyadaki gelişmeleri umursamamasına ve artık sadece adı itibariyle sosyal olabilen bir modele dört elle sarılmasına neden olan 'kendi kendine eziyet etme' düşüncesinden artık vazgeçmesinin zamanı gelmedi mi? Bu soruya kesin bir yanıt vermek için henüz çok erken. Ancak sendika çevrelerinden verilen şaşırtacak ölçüde ılımlı yanıtlar bu ülkede bir şeylerin değişmeye başladığını gösteriyor. ... Macron bu 'yeni dünyayı' temsil ediyor ve bu yüzden rakipleri karşısında -seleflerinin aksine- asla geri adım atmamalı. Rakipler ne kadar azsa, sesleri o kadar yüksek çıkacaktır. Bu iş istihdam yasası reformuyla sınırlı kalmamalı. Fransa'da her şeyin yenilenmesi gerekiyor.”
Kimse vermiyor, kimse almıyor
Libération gazetesi, Çalışma Bakanı Pénicaud'un açıkladığı beş düzenlemenin neden sosyal bir gerileme anlamına geldiğini açıklıyor:
“En gelişmiş ülkeler, teftiş kurullarına daha çok temsilci sokarak sendikaları şirketlerin çalışma mekanizmalarına dahil etmeye çalışıyor. Tabii Pénicaud'un projesinde bunlara yer yok. Keza Macron'un 'yeni dünyasında' da üretim merkezlerinin taşınması kolaylaşacak. ... İstihdam piyasasında kimi zaman belli konularda esnek davranarak bu sayede başka konularda iyileşmeyi güvence altına almak, gerçek bir ilerleme olurdu. Yürülükteki reform paketinde karşılıklı fikir alışverişine ya da karşılıklı verilecek ödünlere yer yok. İşveren sendikaları birliği buna bağlı olarak reformu göklere çıkarırken işçi sendikaları, kimi az kimi daha çok da olsa reformu lanetliyor.”
Başarılı strateji
L'Opinion, hükümetin yenilikçi ve tamamlayıcı reformunun meyvelerini vermesinden övgüyle söz ediyor:
“[Başbakan] Eduard Philippe'nin [Çalışma Bakanı] Murial Pénicaud'la birlikte açıkladığı düzenlemeler yeni bir anlayışa işaret ediyor: Reformda şirketlerin sorunları öncelenmekle birlikte, çalışanların hakları da gözardı edilmemiş. Sendikaların, sol cenahtan yükselen komik seslerin aksine çoğunlukla ılımlı tepki vermesinden de anlıyoruz bunu. ... İşverenler ve çalışanlar arasında geçtiğimiz yıllardaki gibi bir hesaplaşma arzu edilmesine rağmen, hükümet bu kez taraflar arasında güvene dayalı bir ilişkiyi tercih etti. Bütün meslekler ve bütün işletmeler için geçerli düzenlemeleri çeşitlendirerek ekonomik ortamın gereğini yerine getirmiş oldu.”
Sorunun merkezinde sendikalar var
Fransız reformu, kesinlikle Almanya'nın [sosyal ve çalışma yasaları reformu] 'Gündem 2010'u takip ettiğini söyleyen Il Sole 24 Ore, uygulanmada önemli bir fark olduğunu dile getiriyor:
“Temsil gücü yüksek, kuvvetli sendikalar ve [Almanya'daki] tarihi düzenlemelere borçlu olduğumuz yönetime katılım anlayışı sayesinde büyük ve orta ölçekli şirketlerin teftiş kurullarında sendikaların koltukların yarısına sahip olması. ... Fransız sendikaları ise temsil güçleri zayıf olmasına rağmen büyük bir güç oluşturuyor. ... Dolayısıyla buradaki sorun, yasanın parlamentodan geçmesi değil, uygulanma biçimi. Üstelik de sendikaların, reformun gerektirdiği zihniyet dönüşümünü kesinlikle kavrayamadığı bir ortamda.”
Devrimcilere kulak veren yok
Macron, kendi reformunu Fransız ekonomisinin Kopernik Devrimi olarak nitelendirdi. NRC Handelsblatt'a göre Macron başarılı olursa, Avro Bölgesi'nin inşaasına başlanabilir:
“Macron, Avro Bölgesi sorununa eğildiği ve Fransa ve Almanya arasındaki rekabet gücü uçurumunu azalttığı ölçüde iyi niyetini ve güvenilirliğini kanıtlamış olacak. Buna rağmen kuşkular yok değil. ... Fransa cumhurbaşkanının açıkladığı reformları gerçekleştirebilmek için geniş bir tabana ihtiyacı var. ... Macron Fransa'nın güneşin etrafında döndüğünü düşünedursun, asıl mesele, onun çığır açan düşüncelerinin halkın çoğunluğu tarafından benimsenip benimsenmediği.”
Mini reform solda hayal kırıklıklığı yarattı
Neue Zürcher Zeitung Fransa muhabiri Nikos Tzermias'a göre, Macron'un şaşaayla açıkladığı yeni çalışma yasası hayal kırıklığı yarattı:
“Yeni reform hiç kuşkusuz kimi ilerlemeler içeriyor, ama sadece küçük ve radikal olmayan şeyler bunlar. Aşırı solcu popülistlerin ve eski cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Mélenchon'un, yeni hükümeti sosyal darbe yapmak ve Fransız sosyal devletini yıkmakla suçlaması son derece tuhaf. Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Pierre Gattaz ise, fazla diplomatik bir dille de olsa, reformun doğru yolda sadece önemli bir adım olduğunu ve çalışma yasasını sadeleştirmeye devam edilmesi gerektiğini söylemekte haklıydı.”
Kriz ülkesinde kaçan fırsatlar
Salzburger Nachrichten gazetesine göre Macron'un istihdam reformunun ciddi bir dönüşüm yaratacağına dair en ufak bir işaret yok:
“Bir önceki hükümetin büyük zahmet ve hilelerle hayata geçirdiği esnek istihdam piyasasını ivedilikle daha da geliştirmek gerekirken şimdi bundan kaçınılıyor. 60 olan emeklilik yaşına dokunulmuyor ve ekonominin ihtiyacı olan milyarlar buraya akıtılıyor. Almanya ve Avusturya'nın aksine Fransa, küreselleşmede sınıfta kaldı. Bu işin başarı reçetesi, değerli ürün ve hizmetlere yoğunlaşmak ve böylece kitlesel üretimin, ücretlerin düşük olduğu ülkelere kaymasının üstesinden gelebilmekti. Oysa olanı muhafaza etmeye çalışan bir ekonomi bunu beceremez. Bu siyasetin sonuçları bugün Fransa'yı bir krizler ülkesine dönüştürdü.”
Asıl sorunlar ortadan kaldırılmıyor
Macron önerdiği reformla istihdam piyasasında önemli gelişmeleri göz ardı ediyor, diyor Alternatives Économiques'in yazı işleri müdürü Guillaume Duval:
“Brüksel'in, tasarruf politikasını biraz esnetmesinden ve Avrupa Merkez Bankası'nın çekinmeden kolları sıvamasından bu yana ekonomi yeniden dönmeye, yeni istihdam alanları doğmaya başladı. Artık sorun güvencesiz iş koşulları ve çalışan nüfusun yoksulluğu. ... İstihdam yasasında bir kez daha reform yapılacağı için, genç ve modern cumhurbaşkanımızdan çeşitli iş kollarındaki 'Uberleşme'ye ['Uber' markasının temsil ettiği, belli mesleklerin serbest çalışan platformları tarafından üstlenilmesi] el atmasını ve memurların sosyal haklarıyla ilgilenmesini beklerdik. Aynı şekilde serbest meslek sektörünün kontrolsüz şekilde gelişmesinin neden olduğu çok sayıda çarpıklığı da düzeltmesini umuyorduk. Ama maalesef. Belki bir sonraki sefere.”
Cumhurbaşkanı rotadan sapmamalı
Helsingin Sanomat, Macron'un ekonomide çizdiği rotaya sadık kalması gerektiğini söylüyor:
“Siyaset kültürünü değiştirmek istiyorsa, bu yeni kültürün içinden eski siyaset çıkmamalıdır. Yeni hükümet iş başına geçer geçmez kimi bakanların ekonomik skandalları ile tökezledi. Macron'un bir taraftan tasarruf talep ederken diğer taraftan toplantı ve konuşmalarında güneş kral mizansenine girmesi de hoş bir görüntü değildi. Ancak Macron'un temel hedefleri doğru. Önerdiği tasarruf politikaları ve reformlar, Fransa ekonomisi ve istihdam piyasası için gerekli.”