Felaketin suç ortakları
Yazar Antonio Scurati, La Stampa'daki yazısında klonlama teknolojisinin hiçbir zaman insani amaçlarla kullanılmayacağını ileri sürüyor:
“Yaradılışçı görüşün temsilcilerine gün doğdu. ... Bunu etik sebeplerle, gelecekteki hayvan deneylerinde hayvanların eziyet çekmemesi için yaptıklarını iddia ediyorlar. Ama yalan söylüyorlar. ... Yalan, çünkü etiğin 'insani' bir kriterine sesleniyorlar: Sadece insan adlı canlı, başka türlerin yaşam koşullarıyla ilgileniyor. Ancak insan üstü teknolojik gelişim düzleminde hareket etmeye başladığı için, eylemlerimizi ve bunların olumlu ve olumsuz sonuçlarını değerlendiren ilkenin üzerinde konumlandırdık kendimizi. ... Buna ilişkin tüm yanılsamalar, varlığın dönüştürülmesinin acımasız teknolojik gücünün neden olabileceği ve olacağı felaketin suç ortağı yapacaktır bizi.”
Paniğe kapılmayalım
Der Tagesspiegel, Çin'in klonlamadaki başarısı karşısında fazla hezeyana kapılmama uyarısında bulunuyor:
“Doğru, Macaca fascicularis, primatlar ailesinden geliyor ve bu özelliğiyle Homo sapiens'e, araştırmacıların bu güne dek klonladığı diğer 23 memeli hayvan türünden daha yakın. Ancak bu artık -hemen yarın- insanların klonlanmasının an meselesi olduğu anlamına gelmiyor. 'Birileri insan klonlamayı gerçekten istemişse, bu çoktan gerçekleşmiştir,' diyor Münihli klonlama uzmanı Eckhard Wolf. Aslında insan klonlamak için mantıklı bir neden de bulunmuyor. Organ donörü olarak kendinizden bir kopyayı bir kenarda tutmak mı? Böyle bir şey olsa olsa korku edebiyatının eseri olabilir. Gerçekçi olmaktansa çok uzak.”
Araştırma yasakları gözden geçirilmeli
Etik kaygılar klon araştırmalarını engellerse araştırmacılar da başka ülkelere gider, diyor Le Temps:
“Kendi görüşünde ısrar etmek, araştırmaların başka ülkelere kaçmasını sağlamanın en iyi yolu. Nitekim 2016 yılında İsviçre'nin Lozan kentindeki Eidgenössische Technische Hochschule'den Grégoire Courtine'in maymunlar üzerinde bir çalışma yapmak üzere Çin'e gitmesi de buna benzer bir olaydı. Pekin'deki özel laboratuvarın kucak açtığı Courtine ve ekibi burada omuriliği kesilmiş primatların yeniden yürümesini sağladı. Onun araştırmaları günümüzde büyük umut veriyor. Kimse de bunları yasaklamaya cesaret edemiyor.”