1918'in kadın ve erkekleri sayesinde
Bugünkü Litvanya'nın temeli yüz yıl önce atıldı, diyor ekonomi gazetesi Verslo žinios:
“1918'de devlet bütçesi yoktu, sınırlar çizilmemişti, bir anlamda Litvanya'nın yazılı bir dili bile yoktu. 1990'da ise devlet bütçesi neredeyse tamtakırdı ama en azından dünya [1940-1990 tarihleri arasında] yaşadığımız işgali asla tanımadı. Ama bizim artık kendi kültürümüz, kurallarıyla bir Litvanyaca yazı dilimiz ve bilim ve ekonomide büyük bir potansiyelimiz vardı. Bütün bunlar için 1918'deki kadınlara ve erkeklere minnettarız. ... Şöyle bir etrafımıza bakalım: Litvanya'nın 100. doğum gününde her gün, her saat, güzel, canlı ve enerjik Litvanya'yı yeniden keşfediyoruz. Şimdi önemli olan, bu duyguyu yitirmemek ve tekrar tekrar hissetmek.”
Bir başarı hikayesi
Helsinki Sanomat Litvanya'nın 1989'dan bu yana başardıklarının bir bilançosunu çıkarıyor:
“Litvanya Sovyetler Birliği'nin yıkılmasında önemli bir aktör oldu. Finliler, Ağustos 1989'da Tallinn'den Vilnius'a uzanan iki milyonluk insan zincirine hayran kalmıştı. ... O yıllarda kim derdi ki Litvanya 2013'ün ikinci yarısında AB Konseyi dönem başkanlığını yürütecek. Litvanyalılar bağımsızlıklarını yeniden kazandıktan sonra ülkelerini büyük bir sabırla kalkındırdı. Şu andaki acil sorunlar sadece güvenlikle kısıtlı değil, ülkeden göç de büyük bir soru işareti teşkil ediyor. Ama neyse ki Litvanya büyük çabalarla hem tek başına hem de başkalarıyla işbirliği içinde ülkenin geleceğini şekillendirmeyi başardı.”
Baltık birliği efsaneden ibaret
Litvanya ve Estonya bir hafta arayla kuruluşlarının 100. yılını kutluyor. Ortak pek çok yanları olmasına rağmen bir Baltık birliğinin kurulması sadece bir efsaneden ibarettir, diyor Latvijas avīze:
“Baltık ülkeleri, yirminci yüzyılda ortak bir kaderi paylaşmış, yaşıtlardan meydana geliyor. Bu yüzden Avrupa'da pek çok insanın Litvanya, Letonya ve Estonya'yı karıştırmasına şaşırmamak gerek. ... Bu ülkeler ilk bakışta Baltık Denizi kıyısında üç kardeşe benziyor. Ama gerçekte Krilov'un 'turna balığı, kuğu ve yengeç' fablındaki gibi herkes başka yöne gitmek istiyor. Tıpkı kardeşler arasında olduğu gibi Baltık ülkeleri arasında da sadece dayanışma ve dostluk değil, kıskançlık ve rekabet de var.”