Avrupa'nın gözü İtalya seçimlerinde
Anketlere göre, pazar günü İtalya'da yapılacak parlamento seçimlerinin kazananı, Berlusconi'nin muhafazakar Forza İtalia'sı ile aşırı sağ partilerin yapacağı ittifak olabilir. Beş Yıldız Hareketi'nin en büyük parti olabileceği tahmin ediliyor. Köşe yazarları popülistlerin hükümete katılma olasılığı karşısında dehşete düşmüş durumda, ancak son dakikada ortaya çıkan bir isim, umutları da ateşliyor.
Popülizm aklanıyor
Il Manifesto'nun öngörüsü, popülistlerin her durumda hükümet sıralarında oturacağı yönünde:
“İtalya'da popülizm çok yaygın ve dikkatli bakıldığında bunun üç farklı çeşidinin olduğu görülüyor: Lega Nord ve İtalya'nın Kardeşleri partilerinin kripto-faşist ve ırkçı popülizmi, Beş Yıldız Hareketi'nin dijital-ezoterik popülizmi ve Berlusconi'nin iş dünyası ve medya ağırlıklı popülizmi. ... Sağ popülistler [merkez sağ ittifak] seçimlerden galip çıkamazlarsa tam da ilgili tarafların -her ne kadar artık kimse onlara inanmasa da- var güçleriyle karşı çıktıkları şey gerçekleşebilir. 'Acil durum'da iyi popülizm ile kötü popülizm arasında bir fark oluşturulacaktır -bunun ne kadar saçma olduğunu yazmaya bile gerek bulunmuyor. Diğer olasılık ise Berlusconi'nin aslında popülist olmadığına inanıp Renzi'nin onunla hükümet kurmasına yeşil ışık yakmak olacaktır.”
Avrupa'nın saatli bombası
Solcu yayıncı Jakub Majmurek, Gazeta Wyborcza'daki yazısında, İtalyan popülistlerin ciddi bir tehlike olduğu uyarısını yapıyor:
“Beş Yıldız Hareketi ve Lega Nord, [Avro Bölgesi'nden çıkmak için] istedikleri referandumu son aylarda gündeme getirmediler. Bu durum, bu fikrin bir daha dile getirilmeyeceği anlamına gelmiyor. Örneğin İtalya'da ekonominin bozulması durumunda bununla yine karşılaşabiliriz. Popülistlerin güçlü bir cephe oluşturduğu İtalyan parlamentosu tam da bu yüzden bütün Avrupa için saatli bir bomba. Çünkü İtalya'sız bir Avro Bölgesi'nin hiçbir anlamı yok.”
Tajani, doğru kişi
Avrupa Parlamentosu Başkanı Tajani, perşembe akşamı, üyesi olduğu, Berlusconi'nin Forza İtalia'sının seçimden en büyük parti olarak çıkması halinde İtalya'nın başbakanı olmaya hazır olduğunu söyledi. Diário de Noticias'a göre yerinde bir karar:
“Tajani'ye oynama, bu cepheye içerde ve dışarda duyulan güveni arttıracaktır. Göç ve sığınmacı karşıtı politikalarıyla 28 AB ülkesinin bazılarını çileden çıkaran Kuzey Ligi lideri Matteo Salvini, tam tersi bir etki yaratacaktır. ... AB'nin dördüncü (Brexit'ten sonra üçüncü) büyük ekonomisi olan İtalya'nın geleceği AB'nin yapılanması açısından çok önemli, dolayısıyla istikrarlı bir çözüm tercih edilmelidir. Varsın Berlusconi-Renzi koalisyonuyla istikrar gelsin.”
Henüz zarlar atılmadı
Siyasetbilimci Tana Foarta, Contributors'daki yazısında popülistlerin zaferini kesin olarak görmüyor:
“İtalyan seçmen sürpriz yapmaya alışkındır. Avrupa'ya kuşkuyla yaklaşan akımın tersine döndüğünü, (AB'ye her zaman karşı olan ve Avrupa Parlamentosu'nda Marine Le Pen'le flört eden) Lega Nord ile (Avro Bölgesi'nden çıkmak için referandum isteyen) Beş Yıldız Hareketi'nin, yakın zamandaki söylem değişiklikleri yüzünden cezalandırılması mümkün. Pek çok İtalyanın delicesine nefret ettiği, başka bir grubunsa her zaman seçtiği, şu ebedi Berlusconi bile partisi Forza İtalya'nın zaferini garantilemekten uzak. Kısacası, zarlar henüz atılmadı.”
İtalya'nın dayanışmamıza gereksinimi var
Yüzbinlerce sığınmacıya kapılarını açmış bu ülke, Avrupa'nın kendisiyle dayanışmasını hak etmiştir, diyor La Croix:
“İtalya'da alışık olduğumuz üzere, en kötüsü henüz yaşanmadı. Ülkenin siyasi yaşamı öylesine karışık, öylesine öngörülemez ki, merkez sol cepheden gelen başbakan, yarından sonra yapılacak seçimin ardından iktidarda bile kalabilir. Bu durumda İtalya'nın Avrupalı partnerleri rahat bir nefes alacaktır. Ancak bununla yetinirlerse büyük bir hata yapmış olurlar. Çünkü İtalya'nın, hepimizin bu ülkeyi sevmemizi sağlayan karakter özelliklerine, yani heyecanlı ve neşeli hale dönmesi için Avrupa Birliği üyesi diğer ülkelerin desteğine gereksinimi var.”
Cinnet hali devam ediyor
Yazar ve yorumcu Hugo Camps, De Morgen'daki yazısında Silvio Berlusconi'nin İtalya siyasetine başarılı dönüşünü, İtalyanların affetmeyi bilmesiyle açıklamış:
“Bir dizi davada hüküm giymiş olması artık gündemde bile değil. Genç fahişelerle düzenlediği 'bunga-bunga' partileri, vatanın kurtarıcısı rolüne zarar vermedi. Aksine, İtalyan testosteron çetesi, başlarındaki büyük düzücünün erkek eğlenceleriyle sonuna kadar gurur duydu. ... Başka hiçbir Avrupa ülkesinde siyasetçiler ülkenin kültür, sanayi, moda, tasarım ve ürün zenginliğini bizdeki gibi sistematik biçimde harcamamıştır. Bankalar, Pisa Kulesi gibi yamulmuş durumda. ... Şimdi de 81 yaşındaki sahtekar bir palyaço yeniden iktidara getirilecek, öyle mi? Cinnet devam ediyor.”
Sıtmayı, ölümü gösterip Berlusconi'ye razı etmek
Daily Sabah, Berlusconi'nin neden kötünün iyisi olduğunu açıklıyor:
“Berlusconi'nin hayatını zorlaştıran iki partinin biri kötü polisse, diğeri daha da kötü polis. İlki 31 yaşındaki Luigi di Maio'nun liderliğindeki Beş Yıldız Hareketi [Movimento 5 Stelle]. Kağıt üzerinde yolsuzlukla mücadele hareketi olarak bir komedyen ve taksirle adam öldürmeden hüküm giymiş (ve bu yüzden seçimlere katılamayan) bir suçlu tarafından kurulan parti, zaman içinde Trumpizmin İtalya şubesine dönüştü. ... Daha kötü polis ise Matteo Salvini lilderliğindeki Kuzey Ligi [Lega Nord]. ... Salvini, Mussolini'den bu yana İtalyan'ın gördüğü en modern faşist. ... Pazar günkü seçimlerde faşizm İtalya'ya geri mi dönecek? Muhtemelen hayır, ama masada mutlaka onların da bir sandalyesi olacak.”
Önemli konular gündeme gelmiyor
La Vanguardia, seçim kampanyasının ülkenin gerçek problemlerin üstünü örttüğünden şikayetçi:
“Gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 130'u kadar borcunun yanı sıra bankacılık sistemi tehdit altında olan bir ülkede yurttaşlar, seçim kampanyasında bu sorunlara çözüm önerilerinden söz edileceğini umar. Oysa popülizm yapan siyasi partiler sayesinde seçim kampanyalarının en önemli konularından biri göç olduysa, diğeri de gerçekçi olmadığı kadar sansasyonel ekonomik vaadler oldu. Bu vaadlerin öncelikli amacı, anketlere göre kararsız olan yüzde 30'luk bir seçmen kitlesini ikna etmek.”
İtalya bu kez de dört ayak üzerine düştü
Die Presse'ye göre seçimin ardından oluşacak belirsiz çoğunluklar karşısındaki korku yersiz:
“Geçmişte buna benzer koşullara sıkça rastlanılmıştı (en son 2013'te) ve tüm bunlar için yaratıcı çözümler var. Bu amaçla geçiş hükümetleri kurulabilir, ezeli düşmanlarla ittifak kurulur, parti değiştirenler üzerine oynanabilir. Bıçak kemiğe dayandığındaysa -tıpkı ülkenin neredeyse iflasın eşiğine geldiği 2011'deki gibi- genellikle teknokrat hükümetler acil önlemlerle yangını söndürür. Öncesinde biraz kargaşa ve gürültü çıkacak, ancak İtalya yine dört ayak üstüne düşecektir. İtalyan tarzı istikrarsızlık, uçurumun kenarında beceriyle durmayı başaran bu tuhaf hastanın durumu, AB başkentlerinde müstehzi bir tebessümle karşılansa da birçok genç İtalyanın gözünde bu kargaşa o kadar da sevimli değil. Çoğu, toparlanamayan ülkelerine sırtını dönüyor.”
Trajedinin eşiğindeki İtalya
Sol ve yeşil siyasetçi, tarihçi Rui Tavares'in Público'daki yazısı ise iyimserlikten çok daha uzak:
“İtalyan seçim yasası, koalisyonların kurulmasını kolaylaştırıyor. Bu nedenle sol partilerin oylarını birleştirmeyi istememesi fiiliyatta Berlusconi'yi, hatta daha kötüsü Berlusconi'nin müttefiklerini iktidara getirecektir. Dış dünya daha birkaç yıl öncesine kadar bu seçimi Avrupa'nın geleceğini belirleyecek bir seçim olarak endişeli bir heyecanla izlerdi. Ama bugün marazi bir merakla bir ülkenin nasıl dönüp dönüp aynı şeyleri yaptığına bakıyoruz. Oysa tarih asla aynı şekilde tekerrür etmez. Hegelci felsefeye göre bir kez trajedi olan şey, ikinci sefer farsa dönüşebilir. İtalya'daysa bunun tam tersi olabilir: Berlusconi ile fars dönemini yaşadık. Şimdi sıra trajedide.”
Bir popülist tüm popülistlere karşı
NRC Handelsblad ise Silvio Berlusconi fenomeniyle ilgili:
“Çok sayıda seçmen, durağanlaşmış ekonomi, düş kırıklığı yaratan siyaset, siyasi seçkinler sınıfı ve yüksek göçmen sayısı nedeniyle öfkeli. Bu öfke de köktenci alternatiflerin desteklenmesine yansıyor. ... Silvio Berlusconi ay başında, iktidardaki Demokrat Parti'nin gördüğü desteğinin azalması nedeniyle [İtalya'da] siyasi bir maceranın karşısındaki tek engelin kendisi olduğu mesajıyla Brüksel'e gitti. ... Ne büyük paradoks ama: Tam da 1994'te popülizmin tanımı olarak siyasete atılan adam, şimdi aynı popülistlere karşı kendini siper etmekten söz ediyor.”
Beş Yıldız, sistemin bir parçası oluyor
Movimento 5 Stelle [5 Yıldız Hareketi] Partisi, planladığı gölge kabinenin listesini salı günü cumhurbaşkanına gönderdi. La Repubblica tuhaf bulduğu bu yaklaşımın ardında, yerleşik bir parti olma niyetini görüyor:
“Beş Yıldız Hareketi, Grillo ve baba Casaleggio'nun kurduğu zamanki gibi sistem karşıtı bir parti olmadığını göstermek istiyor. Şimdi biraz daha farklılar, en azından farklı olmak istiyorlar. Aslında ne olmak istedikleri belirsizliğini korusa da. ... En açık olan konuysa zamanında bir sardalya konservesini açar gibi parçalarına ayırmayı taahhüt ettikleri siyasi-kurumsal sisteme bugün dahil olmaya çalışmaları. Devrim başladıysa bile çoktan sona ermiş durumda.”