Merkel ziyaret etme zahmetine katlanmıyor
Mladá fronta dnes, medya ve siyaset dünyasının Chemnitz olaylarına hatalı yaklaşmasını eleştiriyor:
“Alman medyası ve onu örnek alan Batı medyasının çoğunluğu, sokağa çıkan halkı radikal, milliyetçi ve Neo-Nazi olarak tanımlıyor. Başbakan da Müslüman azınlığın yanında yer alırken protestocularla duygudaşlığını gösterme ihtiyacı pek hissetmedi. Hele de Chemnitz'e gitmek aklının ucundan bile geçmedi. Tüm bunlar da, mevcut siyasi seçkinlerin ülkenin öfkeli yurttaşlarının gözlerinin içine bakamamasından kaynaklanıyor.”
Siyaseten doğrucu genellemeler
Chemnitz'teki sağcı gösterilerin ulaştığı boyutların bir sorumlusu da medya, diyor Kurier:
“Son günlerde medyanın bu olumsuz havaya isteyerek (ya da istemeyerek) katkısı oldu. Çünkü Saksonya'da bu kargaşa tarafında yer alan herkes Nazi değil. ... Üç yıl önce 'savaştan kaçanlar' başlığı altında yardım edilenlerin hepsi de sütten çıkmış ak kaşık değildi. Sözde bir 'siyaseten doğruculuk' ile bu insanları yok saymak, yok olduklarını yazmak yerine, karşılıklı anlayış gösterilse ve rahatsızlık duyanlar şeytanlaştırılmasa, bu ayak takımının ait olmadığı bir yerde serpilip gelişmesini engellemek mümkün olur belki de. Çünkü ayak takımının yeri, toplumun kıyısında, küçük ve avam bir köşe sadece.”
Sömürgeci Prusya ruhu ölmedi
The Guardian, Almanların ve Slavların yüzlerce yıl iktidar mücadelesi verdiği eski Prusya topraklarının doğusunda yaşanan yabancı korkusunun temelinde tarihi etkenler yattığını ileri sürüyor:
“Sosyolojinin babası Max Weber'in ifadesiyle, her daim mevcut ve potansiyel olarak düşman 'öteki' karşısında duyulan bilinçdışı korku, Elbe nehrinin doğusundaki bölgenin tamamını sardı. Köleleğin serbest olduğu ABD'nin güney eyaletlerinde, Fransız Cezayiri'nde ve Kuzey İrlanda'da, 'mağdur olan beyazların' güçlü bir siyasi yönetim istemesi ve ardından bu yönetime boyun eğmeleri bir gelenekti. Böylece bu bölgelerin ilk halklarının olası ayaklanmaları hemen bastırılabilecekti. Prusya'yı Almanya'nın geri kalanından ayıran, işte bu arketipik sömürgecilik politikası oldu.”
Alman Nazileri kendilerine çeki düzen verdi
eldiario.es'e göre, Almanya, geçmişle yüzleşme konusunda çoğu İspanyol için örnek teşkil ediyor. Ancak burada da faşist ideolojinin kökünün kurutulmadığını unutmamak lazım:
“Üçüncü Reich'ın kalıntılarını temizlemek ve mağdurları tazmin etmek için yıllardır yoğun çaba gösteriliyor. Ancak Almanya'nın Nazizm'den arındığını söylemek, acı bir gerçeğin üstünü örtmek anlamına gelecek ve tehlike yaratacaktır, zira Nazizim, Alman toplumundan yok olmadı. Sadece başka bir şeye dönüştü, farklı yorumlanmaya başlandı ve kendine çeki düzen verdi. Hitler selamı veren, üzerinde gamalı haç taşıyan dazlakların yerini, kravatlı, takım elbiseli, güleryüzlü insanlar aldığına sık sık rastlıyoruz.”
Yabancı düşmanlığı: Tek açıklama ekonomi değil
Aşırı sağcılığı yalnızca ekonomiyle açıklamaya çalışmak yetersiz kalıyor, diyor ekonomi gazetesi Handelsblatt:
“Öyle olsaydı Almanya'nın kuzeyinde AfD seçmenlerinin sayısı güneydekilerden fazla olmalıydı. Ancak bunun tam aksi söz konusu: Yabancı düşmanlığının en yüksek olduğu eyaletler doğuda zengin Saksonya, batıdaysa zengin Bavyera. ... Birleşmeden bu yana federal politika yalnızca ekonomiye baktığı için, yeni olan her şeyi öncelikle ilginç bulan modernleşmeciler ile çok kısa bir sürede çok fazla değişimi yorucu bulan yurduna bağlılık gösterenler arasında büyüyen uçurumu görmedi. ... Dolayısıyla yerleşik partilerin ihmal edilme duygusuna karşı çaba göstermesi daha da önemli olacaktır.”
Çelişkili yabancı nefreti
Yabancı düşmanı saldırıların tam da Saksonya'da artmasını 24 Chasa bir tezat olarak değerlendiriyor:
“Almanya'nın doğusundadaki aşırı sağcılar anlaşılan gerçeklerle pek ilgilenmiyor. Chemnitz'te yabancı oranının yüzde yedi, mültecilerinkinin ise yüzde iki olmasına rağmen, yabancıların ve mültecilerin kabul edilmesini protesto ediyorlar. Göçmenlerden nefret etmek için ekonomik bir neden yok. İşsizlik yıllardır düşüyor ve kent Almanya'nın en fakir kentlerinden biri olmaktan çok uzak. Yabancı oranının düşük olması nedeniyle kent sakinlerinin okul ya da yuvalarda Almanca konuşulmadığı gibi bir şikayetleri de olamaz. Burada kültürlerin çatışması yok. Ancak tam da bu, paradoksal olarak bölgede artan ırkçılığın nedenlerinden biri.”
Aptal Alman göç politikası
Başbakan Merkel, Chemnitz'deki olaylarda kendi payını görmezden geliyor, diyor Právo:
“Yalnızca Başbakan Merkel liderliğindeki hukuk devletinin göç krizinde iflasından kâr sağlamak isteyenleri eleştirmek, Merkel ve Almanya'daki siyaset ve medya elitlerinin işine yaramayacaktır. Chemnitz'te yaşanan olaylar, Alman iktidar elitlerinin inanılmaz aptal göç politikasıyla üretilen bir zincirin son halkası. Berlin bu gerçekler karşısında gözlerini kapatıyor. ... Kendi göç politikasının başarısızlığı karşısında Merkel biraz daha zirvede kalabilmek için çaba harcıyor.”
Kitlesel göçe karşı anlaşılır protesto
The Times, gösterilere katılan herkes aşırı sağcı değil, diyor:
“İnsanlar ortak bir miras ve ortak hedeflerin birleştirdiği bir toplumda yaşamayı isteme hakkına sahiptir. Ancak merkez siyaset bugün bu isteği ırkçı, 'nativist' ve kabul edilemez olarak değerlendiriyor. ... [Milliyetçi protestoları] Destekleyenlerin bir kısmı ırkçı ve Müslüman karşıtı önyargılarla hareket ediyor olabilir. Diğer bir deyişle ırkçılar, faşistler ve fanatikler Batı kültürünü korumak gibi meşru bir talepleri olan küskünlere eklemlenmiş olabilir. Ama küskünleri harekete geçiren şey, aynı nedenler değil. Milyonlarca insan hoşgörü, özgürlük ve eşit haklar üzerinde yükselen Batılı milliyetçi bir kimliği savunmak istiyor. Kitlesel göç ve çokkültürlülük ise bu değerleri tehlikeye atıyor.”
Doğu Almanlar demokrasiyi öğrenemedi
Jyllands-Posten, Chemnitz'de yaşananlarının sebeplerini, Doğu Almanya tarihinde bulabilirsiniz, diyor:
“50 yılı aşkın bir süre diktatörlük vardı, önce Nazi diktatörlüğü, sonra komünist diktatörlük. Doğu Almanyalılar, Batı'dakilerin aksine onlara demokrasiyi ve çoğulculuğu öğretecek dostane işgal kuvvetlerine sahip değildi, onların payına Ruslar düşmüştü. ... Ve ne acıdır ki, Duvar yıkıldıktan sonra da demokrasi ve hukuk devleti adına değişen fazla bir şey olmadı. Hatta polis bile refleksle sık sık aşırı uçların yanında yer alabiliyor. ... Bu arada cumhurbaşkanı ve başbakan son günlerde doğru ve akıllı açıklamalar yaptı. Şimdi olay mahallinde ve Berlin'in desteğiyle sorunun üzerine gidilmeli. Her halükarda, böyle bir sorun olmadığını artık kimse iddia edemez.”
Yabancı nefretini yoksulluk besliyor
Chemnitz'teki gösteriler bütün Avrupa'yı gaflet uykusundan uyandırmalı, diyor El Periódico de Catalunya:
“Nefreti körükleyenlere karşı verilen mücadele sadece Almanya'nın değil bütün Avrupa'nın meselesidir. AB kurumları sığınmacı krizine ortak ve doğru bir yanıt veremedi ve meydan aşırı sağcılara kaldı. Son iki yılda yeni gelenlerin sayısının azaldığını tekrarlamakta fayda var. Sorun göç değil, onları kabul edecek finansal kaynakların olmaması ve Avrupa nüfusunun yoksullaşması. Ekonomik hoşnutsuzluk yabancılara duyulan nefreti besliyor. ... Hayallere kapılmayalım, göç sadece işin bahanesi. Avrupa'da şu anda asıl risk altında olan, haklar ve özgürlüklerdir.”
Anti-faşist geleneği canlandırmak
Deutschlandfunk'a göre, Almanya'nın doğusu eski anti-faşist geleneğine geri dönmeli:
“Akıllı gözlemciler, sokağa çıkanların belli bir yaş grubuna ait olduklarını, kabaca söyleyecek olursak 40 ile 50 yaş arasında olduklarını belirtti; yani bunlar büyük olasılıkla 1990'lı yıllardaki gösterilerde karşımıza genç insanlar olarak çıkmışlardı: Demokrasi adına kaybedilmiş bir nesil mi bu? Peki yaşlıların, yani emekli olmuş neslin, Kohl'ün 1990'lı yıllarda gereksiz yere ezip geçtiği bir mirasa, yani Doğu Almanya'nın antifaşist geleneğine yeniden sahip çıkması düşünülebilir mi? ... Saksonya'nın Batı'dan ithal kurnazlıklara ihtiyacı yok. Bölgede yeterince demokrat zaten mevcut ve bu insanların Chemnitz sokaklarındaki iklimi değiştirmek için destek ve dayanışmaya ihtiyacı var.”
Hukuk devletinin iflası
Helsingin Sanomat'ın Berlin muhabiri Anna-Liina Kauhanen, Chemnitz'de yaşananları Almanya'nın ciddi bir sorunu olarak görüyor:
“Aşırı sağcılar sokaklara dökülüyor ve yabancı görünümlü insanları kovalayıp tartaklıyorsa sorun sadece gergin bir tartışma ortamından ibaret değildir. ... Chemnitz'i sıra dışı yapan, aşırı sağcı göstericilerin temel hakları ihlal etmeleri ve dış görünümleri nedeniyle insanlara şiddet uygulamasıydı. Yurttaşlar intikam seferberliğine soyunup yabancı olduğunu düşündükleri herkesi linç etmeye kalkarsa, hukuk devleti iflas etmiş ve derin bir krize girmiş demektir.”
"Nazi" kavramı dikkatli kullanılmalı
Neue Zürcher Zeitung, Chemnitz'te yaşanan pogrom benzeri görüntülere rağmen göstericileri topyekun 'Nazi' olarak tanımlamanın sorunlu olduğunu düşünüyor:
“AfD yönetiminin taşkın, çoğu zaman donuk bir dili var ve partideki çok sayıda kafası karışık insana şaşırtıcı bir hoşgörü gösteriyor. Partinin daha da radikalleşmesi iyi bile olabilir. Ama henüz aşırı uca kaymış değil. Üstelik Chemnitz'de yaşanan şiddeti de kınadı. Almancada 'Nazi' kelimesini daha da pekiştirilemez. Bu kelime, toplumun sonu anlamına gelir. Öyle ya, bir Nazi'yle ne konuşulur ki? Onunla ancak mücadele edilir, hem de eldeki bütün araçlarla. Tarihten çıkan ders bu. Saksonyalılara Nazi diye, Nazi işbirlikçisi diye hakaret edenler, onlardan sadece birlikte yaşabilecekleri yurttaşlar olarak vazgeçtiklerini değil, en çok arzu ettikleri şeyin, bu insanları bir yerlere kapatmak olduğunu da söylemiş oluyorlar.”
İnsan sevgisinin ağır bedeli
Delo, Chemnitz'deki taşkınlıkların perde arkasını ele alıyor:
“Almanya Başbakanı Angela Merkel, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük sığınmacı dalgasına kapıları açtığında, göçmenler ile halk arasında bu kadar çok sorun yaşanacağını beklememiş olmalı. Yabancı din ve kültürlerden gelen insan akını, en çok da Almanya'nın doğu bölgelerini vurdu. Almanya'daki merkez siyasetin 2015 yılında Balkan hattından sınırlarına dayanan kitlelere hazırlıklı olmadığı anlaşılabilir bir şey. Ama şimdi bu insan sevgisi karşılığında ağır bir bedel ödeniyor. Ne de olsa AfD'yi ülkenin en güçlü üçüncü partisi yapan bu sığınmacı krizi oldu.”
Çokkültürlülük ideolojisi şiddete yol açıyor
Wpolityce.pl, Chemnitz'de yaşanan olayların muhafazakarların yanlış politikalarıyla açıklanmasını eleştiriyor:
“Çokkültürlülük ve azınlıklara karşı açık olma ideolojisi, gözlerimizin önünde yenilgiye uğradı. Bu ideoloji toplumu aşırılıktan koruyamadığı gibi, kendini düzeltme becerisinden de yoksun olduğu için, bu aşırılıkların nedeni bile olabiliyor. Almanya'nın doğu eyaletlerinde milliyetçi grupların güçlendiğine dair, son yıllarda yükselen uyarı sinyallerinin de bir etkisi olmadı. Adı muhafazakar olan CDU'daki siyasetçileri, yeni bir strateji gerektiğine de ikna edemedi. ... Aksine tek çarenin, [çokkültürlülük] ideolojisini daha fazla aşılamak, daha fazla siyasi doğruculuk safsatası yapmak, daha fazla 'kucaklama' siyaseti yürütmek olduğu sanıldı.”
Merkel afet bölgesine gitmeli
Berlinli taz gazetesi, bir hukuk devletinin yabancı düşmanı güruh karşısında ne yapması gerektiğini soruyor:
“Olayları aydınlatılması ve adli soruşturma dışında bu sorunun bir başka yanıtı da Angela Merkel'in Chemnitz'e gitmesi. İçişleri bakanının, adalet bakanının Chemnitz'e gitmesi, olay yerinde ne olduğunu anlayıp, takınacakları siyasi tavırları için bundan ders çıkarmaları. ... Neyin doğru ve uygun olduğu sorulabilir, sorulmalı da. Angela Merkel, polisinin baş edemediği her panayır kavgasına koşmak zorunda mı? Elbette hayır. Ancak şu anda Doğu Almanya'da çok sayıda belediye ve bölge, demokrasinin afet bölgesine dönüşme riskiyle karşı karşıya. Siyasetçiler afet bölgelerine gitmeli ve nasıl yardım edebileceklerini sormalı. Bunu yapmazlarsa, başkaları gelir yapar.”
Saksonya CDU'ya göre tek düşman sol
Der Standard, CDU'nun Saksonya'da radikal sağı uzun süre göz ardı etmiş olmasını eleştiriyor:
“Eyalet eski başbakanlarından Kurt Biedenkopf, Saksonyalılarının aşırı sağa 'bağışıklığı' olduğunu söylemişti. Bunun aksine işaret eden tüm delillere rağmen anlaşılan bu kanı CDU içinde hala güncelliğini koruyor. 'Düşmanı' sağda değil solda görüyorlar. Bu koşullarda sağın giderek güçlenmesine şaşırmamak lazım. CDU Saksonya artık net bir şey söylemek zorunda. AfD korkusuyla susmak ve sinmek yanlış ve utanılası bir yol.”