Felç olmuş bir Avrupa'nın rehineleri
Avvenire, mutlu son bile AB'nin tarifsiz başarısızlığının üstünü örtemez, diyor:
“Nasıl düşünürsek düşünelim, göç konusunda hangi stratejinin en uygun olduğuna inanırsak inanalım, aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu düzinelerle çaresiz insanı günlerce rehin tutmak kabul edilir bir şey değil. İnsanlık onuru ve bizzat Avrupa'nın onuru, ortak bir çözüm gerektiren her insani sorunda kriz yaşanmasını kabul edemez.”
Sığımacı dağılımını vetoyla dayatmak
Malta ve güneydeki diğer AB üyesi ülkelerin daha fazla baskı uygulamasının zamanı geldi, diyor The Malta Independent:
“Bunlar münferit vaka değil, sürekli tekrarlanan durumlar ve bunların tek bir çözümü var: Yüklerin AB içinde sorumluluk içerisinde paylaştırılması için yerleşik mekanizmalar. Çünkü ilgili sığınmacıların ulaşmaya çalıştığı ülkeler mutlaka Malta, İtalya ya da İspanya değil. Sığınabileceklerine inandıkları tüm AB'ye ulaşmak istiyorlar. ... Peki neden AB'yi can evinden vurmuyoruz? ... Gerek Malta gerekse AB sınırlarındaki diğer ülkeler veto tehdidini kullanabilir ve hem dayanışma hem de yüklerin paylaşımını talep edebilir. Aksi halde başka konulardaki mutabakatlar engellenecektir.”
Artık sığınmacı kabul merkezleri kurulmalı
Savon Sanomat, AB artık uzun zaman önce karar verilen planını hayata geçirmeli, diyor:
“Sürdürülebilir bir AB göç politikası, çaresiz insanlar için insan kaçakçılarının dayanıksız botlarına binmeyi cazip hale getirmekten kaçınmalıdır. ... Hazirandaki AB zirvesinde alınan, hem üye ülkelerde hem de AB dışında kabul merkezleri kurulması kararı, doğru bir karardı. ... İnsan ticaretini engellemek için bu merkezler Akdeniz'in güney ve kuzey kıyılarında inşa edilmeli, ayrıca her yerde aynı kabul prosedürü uygulanmalıdır. Kuzey Afrika'daki kriz ülkelerinde insan haklarının ciddi durumu göz önünde bulundurulduğunda, bu merkezlerin AB'nin idaresinde olması doğru olacaktır.”
Emsal yaratma korkusu
Yazar ve gazeteci Paolo Di Stefano Corriere della Sera'daki yazısında, Avrupa'nın insan hayatına saygısını tamamen yitirmiş olmasından yakınıyor:
“Haftalardır 49 insanın hayatının uluslararası bir tartışmaya, karşılıklı suçlamalara, sayılara, diplomatik tedbire ve 'emsal oluşturmama' endişelerine indirgendiği tüyler ürpertici bir tiyatro izliyoruz. Savaştan ve ülkelerindeki yoksulluktan kaçan zavallıların kurtarılması, cömertçe Noel, yılbaşı ve Epifani Yortusunu kutlayan Avrupa devletleri için affedilmez bir emsal vaka olur. Çünkü bir insanın kurtarılması ilerde birçok insanın kurtarılması zorunluluğu doğurabilir ve böyle bir sorumluluğu şu anda üstlenmek isteyen hiç kimse yok. Yani, birçok insanı kurtarmak zorunda kalmaktansa, bir tanesini bile kurtarmamak.”
Sözde Hıristiyanlar insanlıktan nasibini almamış
The Malta Independent öfkeli:
“Yeter artık. ... Malta bu 49 sığınmacıyı kabul ederse uluslararası arenada çok net belirlediği duruşundan taviz vermiş olmayacaktır. Aksine daha fazla insanlık gösterebilirsek, ülkenin ağır darbe almış imajı düzelebilir. 49 kişi Malta kıyılarında dalgalarla ve soğukla boğuşurken Katolik Malta'nın Epifani yortusunu törenlerle kutlaması düpedüz ahlaksızlık. (Gemideki) Umutsuzlardan biri öylesine çaresizdi ki, karaya ulaşmak için denize atladı.”
Radikal sağcılar şimdiden kazandı
Público'ya göre sığınmacıların kaderiyle ilgili yaşanan siyasi çekişme çok manidar:
“Malta Başbakanı Joseph Muscat pazar günü gemilerin yanaşmasına izin vererek emsal oluşturmak istemediğini açıkça söyledi. ... Muscat on yıldır (Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu üyesi olan) sosyal demokrat Malta İsçi Partisi'nin lideri, radikal sağ bir partinin değil. Ama radikal sağın güçlendiği ve bir zamanlar hümanist değerleri paylaşan geleneksel partileri yuttuğu bugünün Avrupa'sında, radikal sağın tırmanışı karşısında duyulan korku diğer partileri de radikal sağa kaydırdı. Muscat'ın partisi de bunlardan biri. Avrupa seçimlerini beklemeye hiç gerek yok: Avrupa'yı felç ederek ve bilinçleri ele geçirerek, aşırı sağcılar çoktan zafer kazandı bile.”