Sözümona antifaşist kahramanlar
Spiegel Online, demokrasilerde fiziksel saldırı argümanların yerini tutmaz, diyor:
“Böyle bir olay karşısında tek bir AfD sempatizanı bile partisinden vazgeçmeyecektir. Aksine bu tür saldırılar onları daha çok birleştirecektir, bu nedenle bu saldırı bütün korkunçluğunun yanı sıra siyasi bir ahmaklıktır da. Üstelik ülkemizi ele geçireceği söylenilen otoriter sağ tehdide karşı meşru bir müdafaa da değil. Böyle düşünenler demokrasimizin olduğundan daha güçsüz olduğuna inananlardır. Böyle davrananlar, demokrasinin aslında halihazırda kaybettiğini düşünenlerdir. ... [Failler] kendilerini antifaşist kahramanlar olarak görebilir, ama gerçekte vahşi suçlulardan başka bir şey değiller. Frank Magnitz umarız çabucak ve tamamen iyileşir. İyileşir ki onunla yeniden mücadele edilebilir. Ama sözlerle.”
Soğukkanlı söylemlere dönülmeli
Neue Zürcher Zeitung'a göre, AfD karşıtları sözleriyle şiddet için uygun bir zemin hazırladı:
“AfD'nin siyasi kültürün bayağılaşmasından sorumlu olduğu doğru. ... Ama partiyi eleştirenler ondan daha iyi değil. Saldırılara karşı olabilirler. Ama kullandıkları sözler başkalarına şiddetin kapısını açan anahtar vazifesi görüyor. Öncelikle de artık neredeyse her gün duyduğumuz 'Nazi' sözcüğü. Alman kamuoyunun büyük kısmında AfD üyelerini bu şekilde adlandırmak neredeyse adetten oldu. ... Bir tweet atarak ya da bir tişörtle Nazilere karşı mücadele verdiklerini düşünenler kendilerini Scholl Kardeşler [Nazilere karşı direniş grubu üyeleri] ve 20 Temmuz [Hitler'e suikast girişimi] kahramanlarından biri zannediyorlar. Tabii ki insan kendini iyi hissediyor. Ama gerçekte böylesine aşağılayıcı büyük laflar, açık toplumu korumadığı gibi ona zarar da veriyor.”
Weimar Cumhuriyeti'ni hatırlatıyor
Lidové noviny, demek ki Almanya'da medeni bir siyasi tartışma artık pek mümkün değil, diyor:
“AfD sistem karşıtı bir parti olarak Federal Almanya Parlamentosu'nda koltukların yalnızca yüzde 12'sine sahip. Ama yüzeyin altındaki fokurdama da görülmeyecek gibi değil. Random House yayınevi Sarrazin'in yeni kitabını yayınlamayı kabul etmedi. Suhrkamp yayınevi, yazarı Tellkamp'ın sözleriyle arasına mesafe koyuyor. Margarete Stokowski ise, biletleri tükenmiş bir okuma akşamını, kitapçı sağcı kitaplar da sattığı için iptal ediyor. ... Bu durum istikrarlı bir toplumdan ziyade, Weimar Cumhuriyeti'nin sonuna yaklaştığı 90 yıl öncesini hatırlatıyor. O zaman da savaşçılar ideolojileriyle ya da şiddetle sokaklarda çalım satıyordu.”
AfD'ye imaj değişikliği gerek
Rzeczpospolita AfD'nin bu gelişmeyi fırsat bilip çöplükten çıkacağına inanıyor:
“Partideki kimi yapılar uzun zamandır [Alman güvenlik birimleri tarafından] gözlem altında tutuluyor zaten, ama bütün parti değil. Öte yandan Alman resmi kurumlarının, örneğin Nasyonal Sosyalist çevrelerle ilişkileri yüzünden parti başkanlarını dikkatle izlemesi için haklı nedeni olduğundan kimsenin şüphesi yok. AfD bu koşullarda milliyetçi ve aşırı sağcı bir parti olarak Almanya'nın tarihiyle sorunlu bir ilişki kurduğu bu siyasi köşeden çıkmaya çalışıyor.”