Fransa'da Yahudi karşıtı saldırılar
Son zamanlardaki Yahudi karşıtı olaylar ve en son Sarı Yelekler gösterisinde yaşanan bir olay, Fransa'da kaygılara neden oldu. Protestocular cumartesi günü Paris'te aydın Alain Finkielkraut'a sözlü saldırıda bulundu. Geçtiğimiz hafta açıklandığı üzere 2018 yılında Fransa'da yaşanan Yahudi düşmanı olayların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 74 oranında artmış durumda. Nefretin sorumlusu kim ve bu nefret Sarı Yelekler'in meselesi mi?
Protesto hareketi hangi yöne sapacak?
Sarı Yelekler net bir duruş sergilemeli, diyor sosyolog Massimiliano Panarari, La Stampa'da:
“Amaç ülkedeki gerginliği sürdürmek ve gösterilere katılan insanların sayısını azamiye çıkarmaksa Sarı Yelekler hareketi sadece birçok yurttaşın meşru protestolarını değil, tek amaçları kurulu düzene 'kafa tutmak' olan fanatikleri de etrafında toplayacak. Bu durumda Macron karşıtlığından antisemitizme doğru kaymaya başlamış aşırı sağ kanat da içlerine sızacak. Bir diğer ihtimalse, Sarı Yelekler yönetiminin (nihayet) sorumluluk almaya, şiddet eğilimli, aşırı uç ve nihilist fraksiyonları içinden temizlemeye ve hangi kişi ve kurumları temsil edeceğine kesin olarak karar vermesi.”
Kuralsızlık nefretin önünü açar
Sol görüşlü denemeci ve düşünür Raphaël Glucksmann, Libération'daki yazısında Sarı Yelekler protestolarında Yahudi düşmanı olayların nasıl yaşandığına değiniyor:
“Bir toplumsal hareketin Yahudi karşıtlarıyla böylesine kirletildiği gerçeği, bir bağlam yoksunluğuna ve dernek, sendika ve siyasi partilerin içinde bulunduğu krize bağlanabilir. Sendikal ve siyasi örgütlerin orada olmamasını salt özgürleşme olarak, kendi başına olumlu bir fenomen olarak yorumlamak yanlış olacaktır. Sendikalar ve siyasi partiler, toplumsal yaşamın sarsılmaz tabularını, kurallarını ve ilkelerini belirlemeye yarar. Kurumsal bir bağlam olmadan, aracı kurumlar olmadan tabular kırılır. Öfkeyi yönlendirebilecek bir yapı ortadan kalkar ve demokrasi tepetaklak krize sürüklenir.”
Hükümet ırkçılık karşıtı mücadeleyi araçsallaştırıyor
Mediapart'ta ortak bir yazı yayınlayan bir grup dernek ve sendika, ülke yönetiminin Sarı Yelekleri itibarsızlaştırmak niyetinde olduğunu ileri sürüyor:
“Yaşanan Yahudi karşıtı olaylar, aşırı sağın imzasını taşıyor. ... Giderek artan toplumsal eşitsizlik bağlamında aşırı sağcı diyalektiğin yaygınlaştığını gösteriyor. ... Ancak hükümet ve müttefikleri bu olayları Sarı Yelekler'e karşı karşı kullanmaya karar vermiş durumda; bu nedenle de Sarı Yelekler'i sebep oldukları ileri sürülen şiddetin yanı sıra parlamentarizm karşıtlığı ve antisemitizmle suçluyor. ... Yapısal ırkçılık, Sarı Yelekler'in ya da azınlıkların değil, derin bir sosyal uçuruma sahip gaddar bir toplum üretmeye çalışan devletin bir ürünü. Irkçılığın en büyük destekçisinin, aynı ırkçılıkla yapılan mücadeleyi böylesine aşağılayıcı biçimde manipüle etmesini kabul edemeyiz.”
Yahudisiz bir Avrupa, Avrupa olamaz
Antisemitizm tüm Avrupa'da yaşanan bir sorun, diyor günlük Die Welt gazetesi:
“Büyük Britanya'daki Yahudi cemaatleri, İşçi Partisi Genel Başkanı Jeremy Corbyn'in başbakan seçilmemesi uyarısını yapıyor ve başbakanlığa gelmesi durumunda Yahudilerin bir kez daha Avrupa'dan göç edecekleri kehanetinde bulunuyor. ... Antisemit suçların giderek arttığı Fransa'da şu sıralar olanlar, öncesinde İsveç'te yaşanmıştı. Orada da Yahudi cemaatinin sonunda vazgeçip göç ettiği görüldü. ... Bu şekilde devam edemez. Avrupa'da Yahudi karşıtlığıyla mücadeleyi ve kendimizi kaybetmek üzereyiz. Avrupa'daki Yahudi kültür birikimi kimliğimizin temel bir parçasıdır. Yahudi yurttaşların olmadığı bir Avrupa, Avrupa değil, bir komedi, bir skandaldır, Avrupa olarak sonumuz demektir.”