BM İnsan Hakları Konseyinde tartışmalı seçim
BM Genel Kurulu İnsan Hakları Konseyindeki temsilcilerin neredeyse üçte biri yeniden seçildi. Çin, Rusya ve Küba'nın da aralarında bulunduğu ülkeler, artık bütün dünyada insan haklarını takip ve teşvik eden bir kurumda temsil ediliyor. Özellikle Avrupalı köşe yazarlarından gelen yoğun eleştiriler, sandalye dağılımıyla da sınırlı değil.
Sanki failler yargıç oldu
France Inter radyo kanalına konuşan köşe yazarı Pierre Haski'ye göre, Çin, Rusya, Küba ve Pakistan'ın seçilmesi BM İnsan Hakları Konseyini zayıflattı:
“Bu durum korkunç bir gelişmenin habercisi ve insan hakları düşmanlarının cezasızlığı garantilemek için koalisyon kurma konusundaki artan yetenekleri olmasaydı, gülebilirdik de. Bu ülkeler böyle davranarak insan hakları ihlalleriyle mücadele için planlanan uluslararası mekanizmaları yok ediyorlar. ... Açıkça söylemek gerekirse, suçlu devletlerin manevraları ve kendilerini insan hakları savunucusu olarak adlandıran, ama aslında nadiren örnek teşkil edecek şeyler yapanların siyasi iradesinin olmaması, BM İnsan Hakları Konseyinin içini boşalttı.”
BM kendini maskara etti
Irish Examiner, Çin ve Rusya gibi ülkelerin İnsan Hakları Konseyine girmesiyle BM'nin otoritesinin ve güvenilirliğinin sarsıldığını söylüyor:
“İnsan hakları bağlamında bu ülkelerin istisnasız hepsi yüzsüz birer seri fail. Konseyde sandalye kapacak kadar güçlüler ama insan hakları karneleri Konseyin idealleriyle tam bir tezat teşkil ediyor. Donald Trump'ın yeniden seçilmemesi için öne sürülen en iyi gerekçelerden biri de, önem verdiğimiz uluslararası kurumların altını oyması. BM, en güçlü ve en şüpheli rejimlere taviz vererek kendi topuğuna sıkacak kadar yetenekli ve iradeli olduğunu gösterdi. Bu süreç bir taraftan da İrlanda'nın [2021'den itibaren] BM Güvenlik Konseyi'ndeki sandalyesini tartışmalı hale getiriyor.”
Adeta bir diktatörlük
Neu Zürcher Zeitung'a göre, BM İnsan Hakları Konseyi seçimleri tam bir komediydi:
“İnsan Hakları Konseyindeki sandalyeler bölgesel gruplara ayrılıyor. Her bölge sabit bir oy sayısına sahip. Konsey kurulduğundan bu yana geçen 14 yılda, New York'taki delegasyonlarda seçimden önce kimin hangi grubun adayı olacağı konusunda pazarlık yapmak gibi nahoş bir alışkanlık peydah oldu. ... Demokratik ülkeler de çirkin koltuk pazarlıklarını yapıyor. Batı Avrupa grubundaki iki boş sandalye için bu yıl sadece Fransa ve İngiltere yarıştı. ... Önceden seçilmiş adayları halkın kabul etmeye mecbur olduğu bir diktatörlük adeta. Tam bir komedi olan bu tür seçimler BM'ye yakışmıyor. Bu yüzden demokratik ülkelerin örnek olmaları ve gerçek seçenekler sunmaları şart.”
Küçük ülkeler daha cesur olmalı
Sandalye sayısından daha fazla ülkenin aday olması çok daha iyi olurdu, diyor taz:
“İnsan hakları uygulamalarında başarılı olan küçük ülkeler cesaretlendirilmeli. Beş bölgesel grubun tamamında İnsan Hakları Konseyindeki 47 sandalyenin tamamını doldurmaya yetecek sayıda bunlardan var. Küçük ülkeler kendi gruplarındaki ağır topların karşısında aday olmaktan çekiniyor şimdilik. ... Almanya'nın 2006'dan bu yana dördüncü kez, Büyük Britanya'nın salı günü yine dördüncü kez ve Fransa'nın üçüncü kez üç yıllığına seçildiği 'Batı Avrupa ve Diğerleri' grubuna bile daha fazla üyenin başvurması, gruptaki 29 üyeden daha fazla seçeneğin olması tercih edilirdi.”