Ortadoğu'da ateşkes: Şimdi ne olacak?
ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İsrailli ve Filistinli temsilcilerle görüşmek üzere salı günü İsrail ve Ramallah'a gitti. ABD yönetimi Gazze'deki yeniden yapılanma sürecine katılmak ve göndereceği paranın Hamas'ın eline geçmesini engellemek istiyor. Taraflar şu anda ateşkese uyuyor. Ancak köşe yazarları kalıcı bir barış sağlanabileceğine kuşkuyla yaklaşıyor.
Temel sorun kimsenin umrunda değil
Gazeteci Stefan Popescu, haftalık Revista 22 gazetesindeki yazısında, İsrail-Filistin çatışmasında gerçek bir çözüm bulunamayacağını söylüyor:
“Yeni çatışma İsrail-Filistin sorununa uluslararası ilginin azaldığını gösterdi. Haritaya bakınca iki devletli bir çözümün artık mümkün olmadığı da zaten ortada. Başta ABD olmak üzere büyük güçlerin, temel sorunu çözmekten ziyade sadece düşmanlıkları durdurmaya yoğunlaşmasının nedeni de bu. Biden, Barack Obama'nın önüne çıkan engelleri çok iyi biliyor ve -muhtemelen tek dönem başkanlık yapacağı için- sonuç alınamayacak bir süreç başlatmak istemiyor.”
Herkes Gazze Şeridi'ne girmenin derdinde
Hem İsrail hem de Hamas'la yakın ilişkisinin de katkılarıyla Mısır'ın ateşkeste önemli bir rolü oldu. Devlet Başkanı Sisi şu anda Gazze Şeridi'ne yardım konvoyları da gönderiyor. La Repubblica, Mısır'ın tutumunun özverili olarak tanımlanamayacağını söylüyor:
“Herkes Gazze Şeridi'ne girmenin peşinde. Herkes orada rol almak istiyor. ... Son koşanlar da Mısırlılar: 500 kamyon yardım malzemesi gönderen Mısır, makarna ve pirinç paketleri dağıtıyor burada. Konvoydaki arabalarda ve kamyonlarda Mısır bayrağı ve yüce arabulucu Sisi'nin fotoğrafları dalgalanıyor. Ama halk bunlardan pek etkilenmişe benzemiyor. Gazzeliler artık bu bölgede kalmak istemiyor. Gitmek istiyorlar. Nasıl bir tuzağa düştüklerini önünde sonunda anlayanlar, Gazze'den gitmek, Hamas'tan, İsrail'den ve savaştan kaçmak istiyor.”
Uzlaşma bahara kaldı
Diena Ortadoğu'daki sorunların çözümü imkansız, diyor:
“Yalnızca doğru uzlaşıları bulmak gerektiği ve böylece iki ülke ve iki halkın barış içinde birlikte yaşamasının mümkün olduğu düşüncesi kulağa hoş geliyor. Ama bunlar sadece kağıt üzerinde geçerli. Ve sayısız sorunun kaynağına inilmediği sürece de böyle kalacak. Oysa gerçek hayatta aşılması imkansız engellerle dolu, gerçekleşmesi imkansız bir ütopya bu. İsrail devleti, vatandaşlarının güvenliğini garantilemeli ve onları sadece radikal İslamcı ve bariz bir terör hareketi olan Hamas'tan değil, İsrail'in varlığını genel olarak sorgulayan bir dizi Müslüman devletten de korumalı.”
Gazze'ye bir perspektif sunulmazsa şiddet geri gelir
Frankfurter Rundschau, ateşkesle herşeyin sadece başlama noktasına geri döndüğünü söylüyor:
“Ama bir işsizler ordusunu barındıran, temiz içme suyu dahi olmayan ve gelecek perspektifleri sıfırlanmış 2,2 milyon Filistinli'yi barındıran Gazze'de er ya da geç şiddetin yeniden patlayacağı kesin. Hamas'ın saldırı gücü büyük ölçüde zayıflatılmış olabilir, ama para karşılığı askere aldığı genç işsiz erkeklerin oluşturduğu havuz öyle değil. ... Gazze'de eskiden yaşanan savaşlardan bildiğimiz bir şey var ve bu hala değişmedi: Hamas ve Netanyahu bugüne dek aslında çok iyi anlaşıyorlar.”
Kırmızı çizgilerin esnetilmesi imkansız
La Repubblica müzakerelerin olumlu sonuçlanabileceğine inanmıyor:
“Anlaşmanın en önemli bölümü, iki taraf için de bir tür 'kırmızı çizgi' olan Kudüs'le ilgili olacaktır. Hamas, -Doğu Kudüs'te krize yol açan binaların bulunduğu- Şeyh Cerrah Mahallesi sorununu dile getirecektir; bir de Müslümanların en önemli üçüncü kutsal yeri olan Mescid-i Aksa'yı. Hamas bunların dışında 320 milyon doları bulacağı tahmin edilen Gazze Şeridi'nin inşasında yer almak istiyor. Ancak İsrail'in ne bugüne değin Hamas'a karşı tavrını belirleyen parametreleri değiştirmek, ne de bu parametreleri Gazze Şeridi dışına taşımak gibi bir niyeti var.”
İsrail'in eksiği, uzun vadeli bir strateji
Der Standard, İsrail siyasetinde Filistinlilerle barış planını engelleyen unsurları açıklıyor:
“Ülke ikiye bölünmüş durumda. Büyük bir çoğunluğun tek isteği güven içinde yaşamak; bunun için işgal altındaki toprakların büyük bir kısmından vazgeçmeye de hazır. Ama nüfuzlu bir azınlık için barış, Batı Şeria'ya ve Tevrat'ta adı geçen Judah ve Samara'ya hükmetmeye oranla çok daha az önemli. Bu azınlık, Filistin devletinin kurulmasıyla bitebilecek bir müzakere süreci istemiyor. ... Batı Şeria'yi işgal etmek, Gazze'yi izole etmek ve birkaç yılda bir Hamas'la savaşmak: İsrail politikasının tek uzlaşma noktası bu işte. Son seçimlerde Filistin sorunu dile bile getirilmedi. Ufukta çözüm için mücadele etmeye hazır güçlü bir barış cephesi görünmüyor.”