Papa Francis'in yerine kim gelecek?

Papa Francis’in ölümünün ardından, Katolik Kilisesi’nin yeni ruhani liderini seçme görevini 80 yaşın altındaki 135 kardinal yerine getirecek. Favoriler arasında İtalyan Kardinal Pietro Parolin ve Macar Kardinal Péter Erdö var. Oy kullanma hakkına sahip kardinallerin yaklaşık yüzde 80’i Francis tarafından atanmış olsa da, Avrupa basını onun çizgisinin sürdürüleceğinden hiç de emin değil.

Tüm alıntıları göster/kapat
Contributors (RO) /

Afrika'yı dikkate alarak karar verecekler

Siyasi analist Radu Carp, Contributors'ta dünyanın şu anda Vatikan'ı ilgilendiren bölgelerini mercek altına alıyor:

“2013 yılında Latin Amerika'nın ehemmiyet kazanması gibi, 2025’te de Katolik Kilisesi açısından öncelik Afrika ve Çin olacak. Yeni Papa’yı seçmekle görevlendirilenlerin bu gerçeği dikkate almaları gerekecek. Vatikan’daki Kardinaller Meclisi’nde Çinli bir piskopos bulunmadığı için, adayların Afrika’ya yönelik tutumları belirleyici olacak. Afrika nüfus artışının en hızlı olduğu, Katolikliğe geçiş oranının dünya ortalamasının iki katına ulaştığı ve aziz ilan edilmeyi bekleyen çok sayıda Hıristiyan şehidin bulunduğu bir kıta.”

Portfolio (HU) /

Macar Papa ihtimalinin artıları ve eksileri

Ekonomi gazetesi Portfolio, Kardinal Péter Erdő'nün güçlü ve zayıf yönlerini irdeliyor:

“Péter Erdő’nün seçilmesi lehine öne sürülen argümanlar arasında, olağanüstü entelektüel ve teolojik ağırlığı da yer alıyor. Kendisi kilise hukuku ve ilahiyat alanlarında önemli bir otorite kabul ediliyor. Muhafazakâr bir çizgiye sahip, ancak kutuplaştırıcı değil. ... Birden fazla dil konuşabiliyor ve uluslararası kilise forumlarına aktif biçimde katılıyor. Ancak 72 yaşında olması dezavantaj görülüyor. ... Ayrıca Macaristan yurttaşı olması da tartışma yaratıyor. Resmen belirleyici olmasa da ülkedeki siyasi durum ve mevcut dini yaşam koşulları, kamuoyundaki imajını etkileyebilir.”

Correio da Manhã (PT) /

Dünyevi güç oyunları devam ediyor

Correio da Manhã, Avrupa'nın Kardinaller Meclisi'nde artık belirleyici bir rol oynamadığını hatırlatıyor:

“Bir zamanlar ezici çoğunluğu Hıristiyan olan Avrupa’da, Kilise hâlâ zemin kaybetmeyi sürdürüyor. Papa Francis’in ne nezaketi ne de popülaritesi bu eğilimi tersine çevirmeye yetti. İnsanlar yeni Papa’nın nasıl biri olacağını merak ediyor: Daha muhafazakâr mı yoksa ilerici mi olacak? Hangi bölgeden gelecek? Her ne kadar resmî söylem seçim sürecini ilahi esinlenmeye ve Kutsal Ruh’un yönlendirmesine bağlasa da, bu süreç insanlardan oluşan tüm kurumlarda olduğu gibi güç dengeleriyle şekillenecek. Oylama esnasında kulisler dönecek, oyunlar oynanacak, hatta belki ölümcül günahlar dahi işlenecek. Neticede Kardinaller Meclisi, insanlardan oluşan bir topluluk.”

La Stampa (IT) /

Kurumsal sistemin merkezinden gelen bir isim

La Stampa, Pietro Parolin’in neden favori aday olduğunu şöyle açıklıyor:

“Bergoglio reformlarını tamamlayamamışken geri adım atılamayacağına ve yakın tarihin en devrimci Papalığının izleri silinemeyeceğine göre, acil meselelere ve ilan edilmiş ancak ‘öteki’ Kilise’nin tepkileriyle durdurulan değişimlere çözüm bulmak yeni Papa’nın görevi olacaktır. ... Kadınların ayin yapmasına er ya da geç izin verilecek mi? Eşcinsellerin kutsanması sürdürülecek mi? Evli rahipler Tanrı’nın evinde kabul edilecek mi? Bu sorulara yanıt bulabilmek için zamana ve anlaşmazlıkların tarafları arasında ateşkese ihtiyaç var. ... Böylesi bir görev, bütün dünya üzerinde etkisi olan Kilise’nin karmaşık sistemi hakkında deneyim ve bilgi sahibi olmayı gerektirir. İşte bu yüzden, Vatikan Devlet Sekreteri Parolin en uygun aday olarak görülüyor.”

+Portal (SI) /

Siyahi bir Papa seçmenin vakti geldi

+Portal Genel Yayın Yönetmeni Dejan Steinbuch, yine cesur bir seçim yapılmasını ümit ediyor:

“Kardinaller Meclisi'nde bulunan kardinaller önümüzdeki on yıl ya da daha uzun bir süre için Kilise’nin başına geçecek en iyi liderin kim olması gerektiğinin bilincindelerse, bir mucize daha yaşanabilir. Belki ilk kez siyahi bir Papa’mız olur (Gineli Kardinal Robert Sarah’ın adı geçiyor) ve bu da Kilise'yi eski önyargı ve travmalardan kurtarır. Mucize diyorum, çünkü Francis Roma Katolik Kilisesi’ni zor zamanların, hatta çöküşün beklediği kehanetlerini çürütmüş, bir bakıma bir mucize gerçekleştirmişti.”

Financial Times (GB) /

Muhafazakârlar ilk sırada

Financial Times, yeni Papa’nın bir kez daha Küresel Güney’den çıkabileceğini ve dolayısıyla pek de liberal bir isim olmayabileceğini yazıyor:

“[Liberaller ile muhafazakârlar arasındaki] bölünmeler, Francis’in halefinin kim olacağı konusunda yaşanması muhtemel kavgaya da damgasını vuracak. Bugünün Katolik Kilisesi -üye sayısıyla ölçersek- giderek daha çok Küresel Güney’de kök salıyor. Kardinaller üzerinde yine Avrupa dışından, yoksulluk ve çevre konularına duyarlı bir Papa seçmeleri baskısı olacak. Ancak Küresel Güney’deki pek çok kilise lideri ve üyesi, daha zengin ülkelerdeki çoğu liberal olan üyelerin aksine muhafazakâr değerlere sahipler.”

Times of Malta (MT) /

Temel mesajlara ihanet edilmemeli

Times of Malta'ya göre Kardinaller Meclisi, Francis gibi merhamet ve kapsayıcılığı savunan bir halef seçmeli:

“Zaman zaman aşırı sağcı siyasi hareketlerle tehlikeli ittifaklar kuran dini muhafazakâr çevreler, daha katı ve dışlayıcı bir Katolikliğe dönüş için baskı yapıyor. Ancak böyle bir geri adım, yalnızca Papa Francis'in mirasına ihanet etmekle kalmayacak, giderek çoğulculaşan bir dünyada Kilise’nin etkisini daha da zayıflatacaktır. ... Bir sonraki Kardinaller Meclisi'nin, Francis'in yaklaşımının seküler eğilimlere boyun eğmek değil sevgi, merhamet ve radikal kapsayıcılık gibi Hıristiyanlığın özündeki mesajları yeniden gün yüzüne çıkarmak olduğunu kabul etmesi gerekiyor.”

Die Welt (DE) /

Yine özel birilerini aramayalım

Die Welt köklü bir rota değişikliğini gereksiz buluyor:

“Ne Batı Avrupa’nın liberal reformculuğu ne de 'Küresel Güney'in köktendinciliği günümüz koşullarına uygun düşüyor; her iki yaklaşım da ayrıştırıcı nitelikte. ... Vatikan’ın evrensel Kilise’ye daha fazla huzursuzluk taşımasını önlemek için artık yapılması gereken süreçlerin sadeleştirilmesi, işleyişin sağlamlaştırılması ve yeniden kurumsal açıdan gerçekten gerekli olana odaklanılmasıdır. Bırakalım Kardinaller Meclisi ne isterse ona karar versin. ... Belki de bu kez görünürde özel olmayan ve özel bir gündemi de bulunmayan, aksine yalnızca inançlı bir cemaat yaratmak isteyen birinin seçilmesi Kilise’ye iyi gelir.”