Kolektif bencilliğin geri dönüşü
Ulusal bencilliklerin atağa kalktığı saptamasını yapan Die Welt, bunun uluslararası hukuka zarar verdiğini söylüyor:
“Uluslararası hukuk kurumlarının ve sözleşmelerinin yıpranmasına, Uluslararası Ceza Mahkemesinin üye kaybı da eklendi. Dünya siyaseti rayından çıktı, küresel ve yerel sistemler de öyle. ... Birleşmiş Milletler küresel güçlerin oyuncağı oldu: Güvenlik Konseyi, üye ülkeler adına dünya barışının sağlanması için çalışmadığı gibi, ulusal güç politikalarının elinde oyuncak oluyor. Hele de terör ve göç gibi ulusal sınırları tanımaz küresel sorunların yaşandığı bir dönemde, herkesin iyiliği için kendi egemenliğini kısıtlama iradesi göstermek anlaşılan kimsenin umurunda değil. Uluslararası hukukun tamamen krize girdiği günümüzde, kolektif bencilliğin yeniden doğuşu kutlanıyor. Uluslararası hukuk tümden bir kriz içerisinde bulunuyor.”
Suçlu olanlar sadece tiranlar değil
Der Standard, ülkelerin Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne peş peşe sırtını dönmesinin suçunu ABD'de görüyor:
“Kenya ve Gambia ayrılmak üzere. Filipinler Başbakanı Rodrigo Duterte, mahkemeyi 'işe yaramaz' diye niteledi. Bu devletlerin ortak yanı belli: Kendi hükümetlerinin de günün birinde bu hakimlerin hedefi olmasından çekinmeleri. Nitekim Kenya'nın iki liderine kısa bir süre önce dava açılmıştı. UCM, Duterte'nin uyuşturucuyla mücadelesini de, Rusya'nın Ukrayna'da, Gürcistan'da ve Suriye'de yaptıklarını da eleştirmişti. Ancak uluslararası mahkemenin sorunlarını, olası davalıların hakim korkusuyla açıklamak çok yetersiz kalır. Örneğin ABD'de de mahkemeyi savunanlar Amerikan askerlerini UCM'nin önüne çıkarmayı hiç başaramadı. Bir zamanlar UCM'nin kurulmasını sağlayan idealler yok olmaya başladı. Bunun suçlularından biri de, bu idealleri evrensel boyutta geçerli kılmak yerine, sadece başkalarının yargılanmasını isteyenler.”
Ceza mahkemesine zaman tanıyın
Tüm haklı eleştirilere rağmen uluslararası topluluğun, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden (UCM) vazgeçmemesini istiyor NRC Handelsblad:
“En cömert taraftarı bile UCM’nin bu güne kadar önemli yargı kararları çıkaramadığını görecektir. ... Buna rağmen UCM’nin suç işleyen yerel güç odaklarının sorumluluk üstlenmesinde bir işlevi olduğu da bir gerçek. İster MH17 uçuş nolu uçak faciası olsun, ister Suriye’de zehirli gaz kullanımı isterse Kuzey Kore halkının açlığı, sorulan soru hep aynı: ‘BU UCM’yi ilgilendiren bir konu değil mi?’ ... Mahkeme için belki de zorlu bir süreç başlıyor. Ama uluslararası ceza hukukunun bu henüz çok yeni mekanizmasından –eksikleri ne olursa olsun- vazgeçmemek gerekiyor. Dünya UCM’ye özen göstermeli.”
Afrika'dan ani manevra
Lahey Adalet Divanı’na yönelik son suçlamaların Afrika ülkelerinin daha önceki tutumlarıyla çelişkili olduğunu söyleyen Les Echos bundan şikayetçi:
“Bu suçlamaları anlamak mümkün, çünkü Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin soruşturma yürüttüğü dokuz ülkeden sekizi Afrika’da. Ancak bunlar, böyle bir suçlama yapmaya yüzü olan ülkeler değil; zira 1994'teki soykırım felaketinin yaşandığı Ruanda'nınki başta olmak üzere ilgili hükümetlerle ilgili bütün davaları Adalet Divanı’na taşıyanlar da yine kendileriydi. Buradaki en önemli istisna Kenya. UCM, Kenya Devlet Başkanı [Uhuru Muigai Kenyatta] ve yardımcısı aleyhine seçimde yaşanan şiddet nedeniyle dava açmıştı. Uluslararası içtihadın eksikleri olduğu aşikar ancak bu yine de savunulmaya değer. ... Zira amacı, Afrikalı olsun olmasın mağdurları savunmak ve muktedirlerin adaletten kaçmasını engellemeye çalışmak.”
Güney Afrika'nın çekilmesi vahim bir hata
Güney Afrika hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden ayrılma kararının, diktatörleri cesaretlendireceğini söyleyen Economist, azarlayan bir çıkış yapıyor:
“Nelson Mandela’nın böyle bir şey yapması düşünülemezdi. Onun ülkesindeki neredeyse bütün mantıklı liberaller ve hukukçular da bu adımı kınadı. Güney Afrika mahkemenin sözde Afrika karşıtı tarafgirliğini protesto etmek adına kıtanın otokratlarıyla aynı çizgide yer alıyor ve korkunç insan hakları ihlalleri gerçekleştirenlere destek oluyor. ... Güney Afrika’nın domino etkisi yaratması ve diğer Afrika ülkelerini de ceza mahkemesinden ayrılmaya özendirmesi gerçekten trajik olur. Bir ayrılma dalgası hem tüm kıtada hem de başka bölgelerde hukukun üstünlüğü ilkesindeki kazanımları yerle bir edecektir.”