Merkel yeniden başbakan olabilir mi?
Angela Merkel'in parti genel başkanlığı, CDU parti kongresinde onaylandı. Muhafazakarlar böylece Merkel'in 2017'de dördüncü kez başbakan olma arzusunu desteklemiş oldu. Yorumcular Merkel ve partisinin hem sağ, hem de sol cenahtan yoğun bir baskı gördüğünü düşünüyor.
Popülistlerin tuzağına düşülmemeli
Merkel, CDU parti kongresinde sığınmacılar konusunda 2015 Eylülündeki durumun bir daha yaşanmaması gerektiğini söyledi. Bu sözler, El Pais için milliyetçi-muhafazakar AfD'nin baskılarına bir tepki:
“Göç meselesinin Avrupa ülkelerindeki pek çok hükümet üyesi ve adaylar için hassas bir konu olduğu ortada. Popülist partilerin radikal argümanları ve demagojileri, diğer partilerden siyasetçilerin konuşmalarına da sızdı. Göç konusuna değinmezler ise oy kaybedeceklerinden korkuyorlar. ... Başbakan Merkel, 2015'te sınırları açtığı için şimdi zor durumda. Neredeyse bir milyon insan o yıl kucaklarında sadece çocuklarıyla sınıra dayanmıştı. Merkel'in bu tutumu Bavyera'daki kardeş parti CSU'yla tarihsel bağının nerdeyse kopmasına yol açmıştı. Şimdiyse 'bunun tekrarlamayacağına' söz vermek zorunda kaldı. Tecrübeli politikacının, öfkeli seçmenlerine yanıt verirken sağ popülistlerin tuzağına düşmemek gibi zorlu bir görevi var.”
CDU iki cephede savaşacak
Mladá fronta dnes, CDU'nun Essen'deki parti kongresini değerlendirirken Merkel'in dördüncü adaylığı karşısında partinin birden fazla rakiple yüzleşmek zorunda olduğunu ifade ediyor:
“AfD sağ cenahtan baskı yaparken solda olası bir sosyaldemokrat-sol-yeşil koalisyonuyla, seçimi kazanması durumunda dahi CDU'yu muhalefete itecek güce sahip Yeşiller yer alıyor. Merkel, AfD'yle mücadelede sığınmacı konusunda yeni bir söylem geliştirdi, burka yasağını destekledi ve 'bunun altından kalkarız' yerine 'bunun tekrarlanmasına izin vermemeliyiz' demeyi tercih etti. Böylelikle AfD saflarına geçme ihtimali olan seçmenlere ve kendini eleştirenlere seslendi. ... Kırmızı-kırmızı-yeşil koalisyonunun [SPD - Sol Parti - Yeşiller] ne kadar ciddiye alındığı genel kurulda ortaya çıktı. Buradaki tehlike önümüzdeki sene yapılacak seçim kampanyasının ana başlığı olacak.”
Seçim kampanyasında parlak fikirler yok
Angela Merkel ve partisi CDU'nun seçimleri bir kez daha kazanmak için yeni bir mesaja ihtiyacı var, diyor Neue Zürcher Zeitung:
“Farklı koalisyon ortaklarıyla sürdürdüğü başbakanlığında elde ettiği başarılar, yeni bir adaylık için yeterli argüman değil. Yoğun bir alkışla karşılanan konuşması, iki hafta önce adaylığını gerekçelendirdiği konuşmasından unsurlar içeriyordu. Merkel'in tıpkı Berlin'deki konuşmasında olduğu gibi, dördüncü dönem adaylığı için de parlak bir fikri olmadığı görülüyor. Muhafazakarların kimi talepleri hayatını zorlaştırıyor. Merkel'in biyografisinden kaynaklanan en önemli mesajı olan özgürlüğün değeri, mevcut siyasi fay hatları düşünüldüğünde her zamankinden daha önemli. Ancak Merkel bu mesajı ölçülü kullanmaya özen gösterirken, kendini de korumak adına, 'Batı'nın son kalesi' konumuna taşınmaya şiddetle karşı çıkıyor.”
Merkel Avrupa ruhuna zarar verdi
Angela Merkel bencil davranışlarıyla birleşik Avrupa hayalini yerle yeksan etti, diyor Causeur:
“Geçen yılın kaotik ortamından neredeyse hiç hasar görmeden çıkan yegane lider Merkel oldu ve 2017 sonbaharında yeniden seçilme şansını arttırdı. Benim hayatta kalmamı sağlıyorsa komşularım batmış, bana ne! Ancak gerçeğin gözüne bamak gerekiyor, zira Almanya'nın küçük komşularının kaderinin belirlendiği o meşum 2015 Eylülünde sığınmacı krizinin en yoğun dönemini yaşıyorduk. Dünyanın felaketlerle boğuşan bölgelerine umarsızca verdiği 'hoşgeldiniz sığınmacılar' mesajıyla kapıları açan bizzat kendisi oldu. ... Kısa vadeli çıkarlara öncelik tanıdığı için Alman halkı müteşekkirliğini Angela Merkel'i tekrar başbakanlığa seçerek gösterecek belki de, ancak tarihin kendisini, Avrupa ütopyasının mezarını kazanların başında sayacağına kuşku yok.”
Merkel'in dördüncü dönem şansı epey yüksek
Právo, her ne kadar göçmen meselesinde notu kırılmış olsa da, Angela Merkel'i yeni bir seçim zaferi beklediğini ileri sürüyor:
“Avrupa sınırının geçen yıl fiili olarak açılmış olması, Merkel'in tartışmalı kararlarından sadece biriydi. Enerji dönüşümü ve Avro krizi sırasında takındığı tasarruf politikası da hanesine yazılan olumsuz puanlar. Ancak tüm bunlara rağmen Almanya başbakanı yurttaşlarının çoğunun gözünde istikrarın ta kendisi. Hatta Merkel'e sempati besleyen medya organları onu özgür Batının savunucusu ve halkın yeri doldurulamaz anası olarak popülizmi durduracak yegane kişi kaidesine oturtuyor. ... Merkel'in birleştirilemez unsurları bir araya getirmede bilhassa başarılı olduğunu teslim etmek lazım, zira hem güçlü bir liberal ekonomi taraftarı olarak kabul görüyor hem de asgari ücret gibi sosyal düzenlemeleri parlamentodan geçirebiliyor. Başbakanın gücü tam da burada. Karşısına güçlü bir rakip çıkmadığı takdirde, dördüncü kez seçimi kazanması işten bile değil.”
Önce göçmen krizi çözülmeli
Bir kez daha seçilmesi durumunda Merkel'in öncelikle ele alması gereken bir görev olacak, görüşünde Berlingske:
“Merkel önümüzdeki parlamento seçimlerinde açık farkla kazansa dahi gerek kendisi gerekse AB'nin kalan kısmı, halkın memnuniyetsizliğini ele almak zorunda. Bu memnuniyetsizliğin sebebi de göçmen krizi, zira AB genel olarak bu krizi son derece kötü yönetti. Üye ülkeler ısrarla ve tutarlı şekilde bir çözüm aramış olsaydı, sayıları yarım milyarı bulan Avrupa yurttaşına, birlikten gerçekten güç doğduğu gösterilebilirdi. Bunun yerine çaresizlik içinde Türkiye'yle göçmen sözleşmesi imzalandı. ... Bu sorun için uzun vadeli bir çözüm üretmenin kolay olmadığı aşikar, ancak Merkel ve AB'nin diğer liderleri bunu başaramayacak olursa, bir sonraki seçimlerde, AB yurttaşlarının gözünde siyasi varlıklarını meşrulaştırmakta zorlanacaklar.”
Almanya'nın istikrarı Avrupa için önemli
Lietuvos žinios gazetesi, Merkel'in istikrarlı bir Avrupa'nın teminatı olduğunu söylüyor:
“Merkel için bu kez kazanmak kolay olmayacak. Bütün Avrupa'da ve ABD'de milliyetçilik ve şovenizm rüzgarları esiyor, ekonomik gelişmelerle ilgili öngörüde bulunmak neredeyse imkansız, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki savaşlar bitecek gibi görünmüyor ve Ukrayna sorunu da henüz çözülebilmiş değil. Yine de Merkel'in politikalarıyla bölgemizde daha çok istikrar sağlanabileceğini ummak mümkün. Avrupa için gerçek sorunlar, istikrarsızlığın merkeze, yani Almanya'ya uzanmasıyla başlayacaktır. Bu senaryoyu, radikal Nazi siyasetinin Avrupa'yı dünya savaşına sürüklediği ve aralarında Litvanya'nın da bulunduğu bir dizi Avrupa ülkesini siyasi haritadan sildiği 1940'lı yıllar tarihinden biliyoruz. Süper güçlerin dengeli siyasetinin hüküm sürdüğü istikrarlı bir Avrupa, herkesten çok bizim çıkarımıza.”
Almanya ancak ahlaki bir süper güç olabilir
Dagens Nyheter, Almanya'nın kendisine biçilen rolün altından kalkamayacağını düşünüyor:
“Almanya, NATO'nun bel kemiği olan ABD'nin yerini alamaz. Buna askeri koşulları uygun değil, ayrıca [iki dünya savaşının ardından] bu liderlik hevesi de yok. Kıtanın diğer ülkeleri de, o eski dönemlere özlem duymuyor. Angela Merkel usta bir hatip olmadığı gibi Almanca da hareket alanını kısıtlıyor. Ancak ahlaki üstünlüğünü kullanması önünde bir engel yok; tıpkı Atlantik ötesi bir işbirliğinin, demokratik ilkelere dayanması gerektiğini Trump'a hatırlatırken yaptığı gibi. Yine de onu liberal bir dünya düzeninin kurtarıcısı olarak görmek, yapabileceğinden fazlasını istemek olur. Merkel buna uygun bir figür olmadığı gibi seçmenleri de böyle bir tutuma kuşkuyla yaklaşır. Almanya, otomobil ihraç edebileceği barış içinde bir dünyaya bağımlı. Ancak bu dünyayı kendisi biçimlendirme yetisine sahip değil.”
Merkel "özgür dünyanın lideri" değil
The Irish Independent'a göre şimdiye kadarki görev süresince sorunları tereddütle ele alması, Alman başbakanın etkili bir "özgür dünya lideri" olacağı umutlarını solduruyor:
“Merkel'in küresel boyutta etkisini fazla iyimserlikle değerlendirmenin, hatta ona -bugüne kadar ABD başkanlarına atfedilen- "özgür dünyanın lideri" sıfatını yakıştırmanın tehlikeleri yok değil. Kesin olan Merkel'in Avro krizi gibi sorunlara verdiği tepkinin yavaş ve abartılı derecede temkinli olması. Üstelik Alman devletinin savunma bütçesinin, ABD'ninki ile kıyas götürmeyecek ölçüde küçük olduğu da unutulmamalı. Bu bağlamda Almanya'ya bugüne kadar ABD'nin işgal ettiği bir rolü biçmek zor. Üstelik AB içindeki etkinliği için Fransa'yla işbirliği halinde olması gerektiği de unutulmamalı. Nitekim Hollande'ın cumhurbaşkanlığı döneminde bu işbirliği arzu edildiği gibi işlemedi.”
Görünürde dişli bir rakip yok
Merkel'in yeniden seçilme şansının çok yüksek olduğunu söyleyen The Washington Post, yaptığı analizde bunu Merkel'in alternatifsizliğiyle açıklıyor:
“Merkel dördüncü bir dönem için seçilirse, bunun sorumlusu karşısında ehil bir başka adayın eksikliği olacaktır. Merkel'e alternatif olabilecek Dışişleri Bakanı Frank-Walter-Steinmeier, daha ziyade bir protokol mevkii olan cumhurbaşkanlığı koltuğunda daha memnun olacak gibi. Bu durumda geriye renkli kişiliğiyle Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz kalıyor. Ancak bunun için, tıpkı diğer rakiplerin de yapması gerektiği gibi önce Merkel'in mağlup edilmezlik havasını ve birçok yurttaşının ona duyduğu sempatiyi kırması gerekiyor.”
Polonya'nın en iyi seçimi
Görevdeki Almanya başbakanının yeniden seçilmesi Polonya için en iyi seçim olur, diyor muhafazakar Polonya gazetesi Rzeczpospolita:
“Polonya açısından Berlin'e Sosyal Demokrat [SPD] ve Sol partilerden oluşan bir hükümet ciddi bir meydan okuma olacaktır. Böyle bir durumda Almanya'nın Doğu ve savunma politikaları tepetaklak olabilir. Bu nedenle Polonya'nın Rusya konusundaki hassasiyetlerine Almanya'daki diğer partilere kıyasla daha fazla saygı gösteren Merkel'e şans dilemeliyiz. Çıkarlarımızı en çok gözetecek Alman hükümeti ise Hıristiyan Demokratlar ve Yeşillerin kuracağı koalisyondan meydana gelecektir. Ancak mevcut durumda Yeşiller seçmeninin arzuladığı sonuç olmayabilir. Zira şu ana kadar SPD ile Sol Parti koalisyonuna taraftar olduklarını görüyoruz. Ancak böyle "Polonya yanlısı" bir hükümet en azından aritmetik olarak mümkün, ki bunu da olumlu bir gelişme kabul etmeliyiz. ... Yolunuz açık olsun Sayın Şansölye!”
Avrupa'nın Merkel'e ihtiyacı var
Merkel'in dördüncü kez aday olacağını açıklamasını ABC iyi bir haber olarak yorumluyor:
“Bu kadar uzun bir iktidar süresinde tartışmalı kararlar olması son derece doğal. ... Ama Merkel'in iktidarda zayıf olduğunu söylemek mümkün değil. Merkel, diğer Avrupalı liderler zora girdiğinde de, anlaşmazlıklar olduğunda da vazgeçmedi. Avrupa'nın istikrarı ve ilerlemesi için Almanya çok önemli ve bunun tek nedeni büyük nüfusu ve ekonomisi değil. Kibirsiz bir liderlik için, Merkel'in de sahip olduğu özel bir yetenek gerekir. Üstelik ana muhalefet partisiyle kurulan büyük koalisyon da Merkel'in arkasında durmuş ona destek oluyor; böyle bir siyasi yaklaşım son derece doğal şekilde yaşanırken, biz İspanyolların hasetten çatlamasına neden oluyor. Popülist demagoji ve milliyetçiliğin neden olduğu popülist dalga dinmediği sürece büyük olasılıkla biz Avrupalıları zor günler bekliyor. Bu durumda Merkel'in yeteneğine büyük ihtiyaç var.”
Paris'in desteği olmadan işi zor
Merkel'in yeniden aday olmasının Avrupa'nın lehine olduğuna işaret eden De Morgen, başbakanın kıtayı tek başına kurtarabileceğinden kuşkulu:
“Sayın Merkel ve müreffeh Almanya için bile zorlu bir görev bu: Tam da Çin'in dünya ekonomisini üstlenmeye karar verdiği, Rusya'nın bombalarla yeniden askeri gücü eline aldığı ve Trump'ın yönetim kadrolarını, 'beyaz ırkın üstünlüğüne inananlar' dışında bir sıfatla anılması mümkün olmayan kişilerle doldurduğu bir dönemde. ... Fransa'da 2017 yapılacak seçimlerle, adı Marine Le Pen olmayan birinin cumhurbaşkanı seçilmesi, Merkel'in bu rolünü biraz olsun kolaylaştıracaktır. Artık tükenmiş Hollande'ın yerine gelecek ılımlı bir Fransa cumhurbaşkanı, Fransız-Alman eksenine yeni bir ivme kazandırabilir. Ancak Fransa'nın en yüksek mevkiine Le Pen gelecek olursa bir sorunla karşı karşıyayız demektir. Bu durumda Merkel kendini, Le Pen, Trump ve Erdoğan gibi figürlerin yer aldığı kestirilemez ve tehlikeli güçleri barındıran siyasi bir Bermuda üçgeninde bulur. Böyle bir fırtınada Merkel bile batabilir. ”
"Böyle devam" artık işe yaramayacak
Kurier, Angela Merkel'in yeniden seçilebilmek için politikasını değiştirmesi gerektiğini söylüyor:
“Merkel veda etmesinin Hıristiyan Demokratları [CDU] parçalayacağını ve Avrupa'da Sosyal Demokratların [SPD] dolduramayacağı bir boşluk açacağını biliyor. Bu yüzden yeniden aday olması makul ve teskin edici. Merkel'in henüz alternatifi yok. Ancak kendi yarattığı bu alternatifsizlik, bir bölünme tehlikesini de içeriyor; küçümsenerek 'demode' olarak nitelendirilen ve halihazırda Merkel'den nefret eden insanların sayısı artabilir. Başbakan yeniden seçilmek istiyorsa, 'böyle devam' politikasından vazgeçmeli, siyasi lafazanlıkları daha anlaşılır, siyasete katkısı daha somut olmalı. Kutuplaşmaya, özellikle de ekonomide, kökten karşı durabilmeli, çünkü istihdam konusunda, harikalar diyarı Almanya'da da yolunda gitmeyen pek çok şey var. Merkel'in, temelleri sarsıldığı bir dönemde Birliği korumayı başarması, Avrupa için önemli bir mesaj olacaktır. Başaramazsa ise alternatifsizliği de hızla yok olur.”
Yeni fikirler, yeni akıllar lazım
Neue Zürcher Zeitung, Merkel'in yeniden aday olması etrafında sahnelenen oyunun aksine, alternatifsiz olmadığını söylüyor:
“Merkel on bir yıllık iktidarında istikrar ve refahın damgasını vurduğu bir ortamda ülkeyi sakin sakin yönetti. Şu anda işsizlik asgariye yakın, istihdam ise rekor düzeyde. Ücretler uzun bir süreden sonra tekrar artıyor. Almanya iyi durumda. Ama ülkeyi kalkındıran Merkel değil; Merkel, selefi Schröder'in kendi kendine zarar vermesi pahasına yürürlüğe koyduğu istihdam ve sosyal reformlardan faydalandı. Hatta Merkel döneminde geleceğe yönelik pek çok reform iptal edildi. Devletin toplum ve ekonomideki felç edici ağırlığı, Hükümetin Sosyal Demokrat parti [SPD] ile kurduğu büyük koalisyon sırasında daha da arttı. Alman devletinin başında yeni fikirlerin ve yeni akılların yer alması hiç de fena bir fikir değil.”