Açık bir ülke teröre nasıl tepki vermeli?
Pazartesi akşamı Berlin'de bir Noel panayırına TIR'lı terör saldırısının faili olduğundan şüphelenilen bir Tunuslu tüm Avrupa'da aranıyor. Şüpheli kişi Alman güvenlik güçlerince islamcı "tehlike arz eden biri" olarak biliniyordu. Bazı yorumcular islamcılara karşı daha sert davranılmasını talep ederken, diğerleri teröre karşı en etkili önlemin açıklık ve hoşgörü olduğunu yazıyor.
Berlin'in iltica politikası gözden geçirilmeli
Deutschlandfunk, Alman iltica ve güvenlik politikalarının düzeltilmesi gerektiğinden emin:
“Berlin'de muhtemel zanlıyla ya a zanlılarla ilgili ortaya çıkan güncel tartışma Alman iltica politikasının ne kadar çarpık olduğunun göstergesi: Sınır dışı edemeyeceğimiz, pasaportu olmayan insanlar. Yetersiz denetlediğimiz ya da hiç denetlemediğimiz için haklarında hiçbir şey bilmediğimiz kaçan insanlar. Komşu bir AB ülkesinde ağır suçlar işleyip Almanya'da iltica başvurusunda bulunanlar - ve tekrar ağır suçlar işleyenler. Bütün bunlara aldırmamak mümkün değil. ... Kimliği olmayan ya da bilerek kimliğini gizleyen mülteciler için, sınır kontrolleri, giriş yasağı ya da sınır dışı etmek üzere tutuklamalar da etkili. Transit bölgeler de öyle. ... Bütün bu mekanizmalara rağmen her terör olayı engelllenemez belki, ama en azından güçleştirilebilir. Herşeyden önce polisin olayları açığa çıkartması kolaylaşır.”
Katı mülteci politikası her derde deva değil
Öte yandan Helsingin Sanomat mülteci sayısında üst sınır koymanın güvenliği arttırmayacağı görüşünde:
“Failin ya da suç motiflerinin henüz kesinlik kazanmaması, saldırının doğrudan Angela Merkel'in mülteci politikasıyla ilişkilendirilmesini engelleyemedi. ... Merkel'in CDU'sunun Bayyeralı kardeş partisi CSU da Merkel'i hırpalayanlara katıldı. Saldırının üzerinden henüz 14 saat geçmişti ki, CSU Parti Başkanı Horst Seehofer, 'Kurbanlara, mağdurlara ve bütün topluma göç ve güvenlik politikalarımızı etraflıca gözden geçirmeyi ve yeniden düzenlemeyi borçluyuz' dedi. ... Seehofer saldırıyı Almanya'daki mülteci sayısıyla ilişkilendiriyor. ... Oysa bir TIR'ı çalmak için iltica başvurusunun sonuca bağlanmış olması gerekmiyor. ... Bu yüzden iltica başvurusu sayısına üst sınır getirmek sadece siyasi bir oyundan ibaret.”
Hoşgörü ve doğrulukla nefreti yenmek
Almanlar teröre tepkilerini gösterirken Norveçlileri örnek almalı, diyor Irish Examiner:
“Anders Behring Breivik 2011 yılının Temmuz'unda bir yaz akşamı 77 kişiyi öldürdüğünde dönemin başbakanı Jens Stoltenberg şöyle demişti: 'Cevabımız daha çok demokrasi, daha çok açıklık daha çok insaniyettir.' Stoltenberg 11 Eylül sonrası ABD'nin tepkisinin aksine, asla intikam planları yapmama sözü vermişti. 'Nefrete sevgiyle yanıt vereceğiz.' Doğru cevap o zaman da buydu, şimdi de bu. Başka her tutum bugün her yerde var olan hoşgörüsüzlüğü ateşlemekten başka bir şey olmaz. Biz, neşe içinde Noel alışverişlerini yapan insanların üzerine kamyon sürenlerin tehdit olarak algıladığı değerleri canlı tutmak, ilerletmek zorundayız.”
Yaraları ancak dayanışma sarabilir
Mısır asıllı yazar Hamed Abdel-Samad Die Welt için kaleme aldığı yazısında, Berlin bu saldırıyı atlatacak, diyor:
“Berlin kozmopolit bir kent olmanın ceremesini çekiyor. Saldırı kentin tam kalbinde, tam da Noel panayırında, hala geçmiş savaşların yara izlerini bir nişane gibi taşıyan [Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi] Gedächtniskirche'nin önünde yapıldı. ... Berlin hayatı seçti. Ancak bu saldırının ardından nefret ve öfke mekanizmasının ivme kazanacağından endişe ediyorum. Üstelik nefret Berlin'e yakışmayan bir duygu. Saldırganlar hukukun bütün gücünü hissetmeli elbette, ancak yanlış kişilerin cezalandırılmasına göz yummamalıyız. Bırakın şiddet vaaz eden herkesle mücadele edelim, ama lütfen bütün Müslümanları zan altında bırakmayalım. Şimdi insan ile ideoloji arasındaki ayrımı öğrenme zamanı. Bu yara, dayanışma göstererek, sebepleri hakkında dürüst tartışmalar yürüterek ve verimli önlemler alarak kapanacaktır, birbirimizi hasım görüp kozmopolit olmaktan vazgeçerek değil.”
Politika korkunun esiri olmamalı
Der Bund, Berlin saldırısının ardından toplumun korkuya yenik düşmemesi gerektiği ikazında bulunuyor:
“Önümüzdeki aylarda ... yeni saldırılar olması halinde, Fransa'dakine benzer bir gelişme burada da yaşanabilir. Fransız toplumu ardı kesilmeyen İslamcı saldırılar nedeniyle öylesine sinmiş durumda ki, tehdit olarak algılanan 'İslam' ile mücadele sınır tanımıyor ve din özgürlüğü gibi temel hakların budanması riski doğuyor. Her iki tarafın aşırı uçları giderek el yükseltiyor, arada kalan çaresizler ise ne tarafa yöneleceklerini şaşırmış durumda. Böylesi bir durum uzun vadede hem siyasal anlamda hem de birlikte sürdürülen günlük yaşam anlamında toplumu temellerinden sarsar. ... Korkudan korkmak, Avrupa'nın merkezi gücü Almanya'yı da felç ederse teröristler amaçlarına gösterişli biçimde ulaşmış olur.”
Aşırı sağ ve İslamcılar ittifakı
AfD'nin Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Başkanı Markus Pretzel, pazar akşamı Twitter'da Berlin'deki kanlı saldırıyı 'Merkel'in ölümü' olarak niteledi. Le Quitidien sorumsuzca edilmiş bu sözler karşısında öfkeli:
“Böylesi yapay çağrışımlar kamuoyunu son derece tehlikeli biçimde kutuplaştırır. Nitekim siyasi mücadelenin son derece önemli seçim yılına girmek üzere olduğu bir dönemde gerçekleşen bu saldırıların perde arkasındakilerin amacı da bu. Böyle bakıldığında aşırı sağcılarla İslamcılar birbirini güçlendiriyor. Öte yandan Nice olayları bize, halihazırdaki soruşturma verilerine göre saldırı ile onu üstlenen IŞİD arasındaki yegane bağlantının, TIR şoförünün dengesiz ruh hali olduğunu hatırlatmalı. Allahın şanı İslamcılar için ne kadar az şey ifade ediyorsa, gerçek ve buna dair olgular da aşırı sağ için o kadar önemsiz.”
Bireysel saldırıları önlemek çok zor
Günümüzde terör saldırının önlemenin neden zor olduğunu Helsingin Sanomat şu sözlerle açıklıyor:
“Çok kısa bir zaman aralığında üç ayrı ülkeden üç şiddet saldırısı haberi gelince, Noel kutlamalarına hazırlanan Finlandiya'da da pazartesi günü güvensizlik duygularının arttığı gözlemlendi. Bir TIR'ın Berlin'deki geleneksel Noel panayırına girmesi, Ankara'da Rus büyükelçisinin öldürülmesi ve Zürih'te bir İslam merkezinde ateşlenen silahlar üç ayrı olaydı. ... Eskiden cinnet geçirip silahla okularda yapılan katliamlar ne idiyse, günümüzde de terör saldırıları o. Psikolojik açıdan rahatsız bu failler çoğu olayda hem saldırının planlanmasında hem de uygulanmasında birbirlerini taklit ediyor. Tıpkı cinnet vakalarında olduğu gibi burada da tehlikeyi erkenden tespit etmek, suçu önlemenin anahtarı. Ancak faillerin eylemlerini tek başlarına planlaması, bu işi zorlaştırıyor.”
Özgür toplum galip gelecektir
Artan terör saldırılarına rağmen -ki Pazartesi akşamı Berlin'de yaşanan da muhtemelen böyle bir saldırıydı- özgür toplumun galip geleceğine inanıyor Kurier gazetesi:
“Kendilerini cinayet ideolojilerine adamış tekil suikastçılar bir yanda, IŞİD tarafından yönetilen ve Belçika örneğindeki gibi planlı saldırılar hazırlayıp yapan İslamcı hücreler diğer yanda; Avrupa'daki güvenlik kurumları şimdi, Suriye ve Irak'ta ağır askeri darbe alan cihat örgütlerinden geri dönenlerin nefret ve cinayet açlıklarını Avrupa'da doyurmaya çalışacakları uyarısında bulunuyor. Sokaklarımıza matem hakim, Noel kermeslerindeki haleti ruhiyenin de önümüzdeki günlerde eskisi gibi olmayacağı belli. Ancak durum daha da tehlikeli hale gelmiş olsa da, aslında değişen bir şey yok: Terör kurbanları açısından kulağa hamasi gibi gelse de, şimdi temkinli olma, ne siyaseti ne de kendini teröre ezdirme zamanı. Demokrasi ve değerlerimizin, bu cihatçı saçmalıklardan birkaç yüzyıl ileride olduğunu hatırlamakta fayda var.”
Amaç zincirleme tepkime yaratmak
Her terör eyleminin ardında siyasi bir hesap vardır diyen Jutarni list, buna teslim olmamak gerektiği uyarısında bulunuyor:
“Terörizm doğası itibarıyla bir korkaklık eylemidir. Silahsız temsilcileri öldürmek, silahsız gazetecileri ya da dün Berlin'de olduğu gibi silahsız sivilleri acımasızca katletmek, ahlaki bir zavallılıktır. Dünkü saldırıların amacı, sadece korku ve güvensizlik yaratmak değildi. Ankara'da belli bir hedefe yönelik, Berlin'deyse körlemesine ve delicesine yapılan bu saldırılar salt misilleme değil, ihtilafları çığırından çıkarma ve zincirleme tepkime yaratma çabasıydı. Yaşananların siyasi sonuçları, terör stratejisinin bir parçası. Berlin'deki vahşi saldırı, popülist kışkırtıcılara, Angela Merkel'i ve demokratik hükümeti potansiyel saldırgan ve teröristlere yeterince sert karşı koymamakla itham etme imkanı sağlayacak. Böylece yabancıların ve Müslümanlar hepsi kısa yoldan saldırgan ve terörist sayılacak. Oysa terörizmle mücadelenin terörün kökünde, yani kriz bölgesinde yürütülmesi gerekir!”
Almanya tehlikeyi görmek istemiyor
Polonya'daki milliyetçi portal wPolityce, tam da Jutarnji list'in bahsettiği ithamlarda bulunuyor:
“Angela Merkel, Köln'de yılbaşı gecesi kadınlara yapılan saldırıların, Ansbach saldırısının ve Bavyera'daki bıçaklı saldırının ardından güvenlik sözü vermişti. Sürekli terör eylemlerinin hedefi olan Fransa ve Almanya'nın güvende olduğu, İslamcıların zararlı olmadığı, sığınmacılara kapılarımızı daha fazla açmamız gerektiği söylendi. Avrupa Parlamentosu Polonya'yı Avrupa'da güvenliği tehlikeye attığı gerekçesiyle dört kez ikaz etti etmesine, ama en nihayetinde Alman ve Fransız yurttaşların güvenliğiyle ilgilenmedi. ... Tehdidin ne boyutlarda olduğunu bugün görüyoruz. Bir Noel panayırı, masum insanların kanına bulandı. Sığınmacılara aşkından kör olmuş bir Almanya, tehditlere kafa yoracak böylesi saldırılardan vatandaşlarını koruyacak beceriye sahip değil.”
IŞİD saflarındaki teröristler baş kaldırıyor
Berlin'de kamyonla saldırının ardından La Libre Belgique geçen yaz yaşanan Nice saldırısını hatırlatıp, zayıflamış olmasına karşın terör örgütü IŞİD'in hala büyük zararlar verebileceği uyarısında bulunuyor:
“Bu örgüt varkalım mücadelesi veriyor. ... IŞİD, uluslararası armada karşısında, en azından askeri alanda son günlerini yaşıyor, ancak zarar verme potansiyeli hala büyük. İçinde bulunduğu çıkışsız durumda mümkün olduğunca çok sayıda ölümcül saldırı yapmaya çalışacaktır. Bu örgütün liderleri birer teröristten başka bir şey değil. Herhangi bir inancı ve ahlakı olmayan, teslim olmayı veya herhangi bir pişmanlık duymayı düşünemeyen bir güruhtan ibaret. Bu örgütün kafası tamamen kesilmeden tüm dünya için bir tehdit oluşturmaya devam edecektir. Çünkü yandaşlarının dünyanın dört bir köşesinde faal olduğu görülüyor.”