CEU vakası Orbán'a uğursuzluk mu getirecek?
Macaristan'da Orta Avrupa Üniversitesi'nin (CEU) kapanacak olmasına tepki gösteren onbinler sokaklarda. ABD'li milyarder George Soros tarafından kurulan okul ABD'de faaliyet göstermediği için Viktor Orbán hükümetinin çıkardığı yeni yasanın koşullarına uymuyor. Köşe yazarları Avrupalı muhafazakarların, partiden arkadaşları Orbán'a desteklerini çekeceklerini umuyor.
Bu kadar hoşgörü yeter
AB Komisyonu, tartışmalı yükseköğrenim yasası nedeniyle Macaristan'ı sözleşme ihlali davası açmakla tehdit ediyor. AP bünyesindeki EPP grubu, Orbán ile arasına inandırıcı bir mesafe koymak zorunda artık, diyor La Repubblica'da konuk yazar olan tarihçi Timothy Garton Ash:
“Avrupa topluluklarının Hıristiyan, demokrat kurucularının mirasını haklı olarak sahip çıkan Avrupa Halk Partisi kurmaylarından bu güne kadar hangi tepkiyi görebildik? Tek yaptıkları ellerini kavuşturup suratlarını buruşturmak ve dostları Viktor'a telefonda çıkışmak. ... EPP Grup Başkanı Manfred Weber, düşünce ve ifade özgürlüğünün Avrupa kimliğinin bir parçası olduğunu ve her ne pahasına olursa olsun bunu savunacaklarını tweet etmiş. Ne pahasına olursa olsun deniyor ama EPP, on iki Fidesz milletvekilini kaybetmeyi göze alamıyor, zira bunlar sayesinde diğer önemli siyasi grup olan sosyaldemokratlar karşısında açık ara çoğunluğa sahip olduklarından, üst düzey mevkilerin dağılımında öncelikleri var. Bunun yerine topu AB Komisyonuna atıyorlar.”
EPP nihayet Orbán'ı bırakıyor
Öte yandan Adelina Marini, Blog euinside'da, EPP'nin Macaristan başbakanına olan desteğini ağır ama emin adımlarla çekmesini izliyor:
“Orbán basın özgürlüğünü ve merkez bankasının bağımsızlığını budar, hatta Rusya, Türkiye ve Çin örneğin uygun hoşgörüsüz bir devlet kurmak istediğini açıkça ifade etmekten çekinmezken, EPP üç maymunu oynuyordu. ... Ancak yükseköğrenim yasası nedeniyle şimdi EPP en üst düzeyden tepki veriyor. Başkanı Joseph Daul, akademik özgürlük ve bağımsızlığın, Macaristan toplumunda açıklık ve çoğulculuğun garantisi olarak desteklenmesi gerektiğini Twitter üzerinden yazdı. EPP Grup Başkanı Manfred Weber, yasanın AB Komisyonu tarafından incelenmesini talep etti. Tartışılan konulardan biri de Fidesz'in üyeliğini feshetmek.”
Hükümet karşıtlarına her yol mubah
CEU'nun kapatılması etrafında dönen tartışma, Macar hükümetini eleştirmek için gereksizce abartıldı, diyor hükümete yakın Magyar Hirlap gazetesi:
“İnternet vergisinde, kitlesel protesto gösterilerine yol açan somut bir sebep vardı en azından. CEU meselesi ise bundan tamamen farklı. Bu konu abartıldıkça abartıldı ve hükümete karşı kitlesel açıklamalar yapmak için bir gerekçe oluşturması amacıyla başka yerlere çekildi. Aslına bakılacak olursa CEU meselesindeki temel soru, Budapeşte'de akkredite bir üniversitenin, ABD'de bir ana merkezi olmadığı halde ABD diploması vermeye yetkisinin olup olmadığı. Konunun içeriği kulağa oldukça yavan geliyor. İnsanlar şimdi otomatik olarak şunu söyleyecektir: 'Elbette Amerikan diploması verebilirler, neden olmasın?' Ancak kurgulanan bu çarpık, saldırgan tablonun ardında, liberalizm ve özgürlüğe karşı diktatörce bir seferberliğin izleri görülüyor.”
Macar halkı AB'nin yüz karası olmak istemiyor
Popülizm uzmanı Jan-Werner Müller Le Temp'deki yazısında Orbán'ın yürüttüğü Avrupa karşıtı ve anti-liberal politikayla duvara toslama olasılığının gerekçelerini açıklıyor:
“Orbán'ın ısrarlarına rağmen (daha doğrusu Brüksel karşıtı kampanyasıyla ulaşmaya çalıştıklarına rağmen) Macaristan asla Avrupa-şüphecisi bir ülke değil. ... Doğu Avrupalılar AB'ye girdiklerinde, sonunda otoriterlik karşısında güvende olduklarını düşünmüşlerdi. İşte 'dışardakilere' hükümet üzerinde baskı imkanını veren tam da bu. Macaristan'ın AB'den ayrılması boş bir tehdit, çünkü Macar halkı Avrupa'nın yüz karası olmak istemiyor. Avrupa'da günümüzde kabul gören kanının aksine popülistler her zaman kazanan taraf değil. Liberal ve demokrat Macarlar gerekli siyasi iradeyi gösterebilirlerse, Orbán'ın göründüğünden çok daha zayıf olduğu ortaya çıkabilir. ”
1956'nın anıları henüz çok taze
Orbán Macar halkının özgürlük iradesini hafife almamalı, diyor Gazeta Wyborcza:
“Fidesz partisinden siyasetçiler Helsinki İnsan Hakları Vakfı ve Uluslararası Şeffaflık Derneği'nin insan haklarına uymaları konusundaki sürekli ikazlarından bıktıklarını söylüyor. Yine yolsuzlukları mahkum eden raporları da sevmiyorlar. Bütün bunları daha önce Putin de yapmıştı, üstelik sadece kendi ülkesindeki sorunları örtbas etmek adına. Putin halk arasında milliyetçi sloganları yaygınlaştırdı, medyaya, ardından da STK'lara baskı uygulamaya başladı. Rusya'da mümkün olabilir bunlar. Ama özgürlük iradesinin çok güçlü olduğu Macaristan'da mümkün değil. 1956'nın anıları henüz çok taze. 80'li yıllarda ülke komünizmin zincirlerinden kurtulmaya çalışırken öğrenci gösterilerinin başında Orbán'ın olduğuna inanası gelmiyor insanın.”
Fidesz'in stratejisi başarılı olabilir
Kapatılan muhalif gazete Népszabadság'ın eski editörü Péter Pető online haber portalı 24.hu'daki yazısında hükümetin CEU'ya karşı tavrının planlanmış olduğunu söylüyor:
“Viktor Orbán'ın CEU karşı duruşunu inceden planlamadığını söylemek yanlış olur. Görünürde akıl dışı olan bu adımın kısa süre sonra siyasi bir rasyonelliğe sahip olduğu çıkabilir ortaya. Népszabadság gazetesinin kapatılması da ilk bakışta akıl dışı bir hareket gibiydi: Tirajı sürekli azalan altmış yıllık bir kurumu tasfiye etmek olası uluslararası tepkiler düşünüldüğünde akıl dışıydı. Ama Orbán'ın stratejisi başarılı oldu: Öfkeler zamanla dindi ve hükümetteki Fidesz partisinin popülaritesi azalmadı. Şimdi sorulması gereken asıl soru şu: Aynı hesap CEU vakasında da tutacak mı? ”
Orbán AB için tehlike
Der Standard gazetesine göre, AB'nin Viktor Orbán'ı durdurma zamanı geldi:
“Macaristan'da demokrasinin aldığı yaralar ve STK'lara ve CEU'ya (Orta Avrupa Üniversitesi) karşı yürütülen son haçlı seferleri AB'nin değerleriyle çelişiyor. AB şimdiye kadar Macaristan'da yaşanan pervasızlıklar karşısında pasif ve cesaretsiz bir tavır sergiledi. Bunu yaparken kendine de zarar verdi. Orbán uzun zamandır Avrupa'nın lideri rplüne soyunmuş durumda. Popülist sirenlere kulak veren Batı'daki tedirgin Avrupalılar için de halk kahramanlığına oynuyor Orbán. Avrupa, Budapeşteli bu sahte peygamberi ve aynı popülist zihniyetteki yoldaşlarını en kısa sürede engellemezse, yakında o Avrupa'yı yok edecek.”
Macar gençliği artık bıktı
Gazeteci Attila Kálmán düşünce portalı Kettős Mérce'deki yazısında Orbán hükümetinin hafta sonu yapılan ve çığ gibi büyüyen kitlesel gösterilerinin altında kalabileceği umudunu dile getirmiş:
“Bu gençler hükümete direnmekte kararlı. Hafta sonu yapılan kitlesel gösteriler onlara yalnız başlarına olmadıklarını, bir değişime doğru birlikte yürüyebileceklerini gösterdi. Gösteriler sırasında, "Yine hiçbir şey olmadı!" cümlesi duyuluyordu sık sık. Ama hafta sonu herkes birşeylerin harekete geçtiğini anladı: Biz buradayız, çok kişiyiz, olanlar canımıza tak etti! Yukarıdakiler bunları yine dikkate almazsa bir dahaki sefer yüzbin kişi çıkacak sokağa. Göstericiler bu kez toptan bir çözüm istiyor gibi. Ya rejim gidecek ya da kendileri.”
Anti-liberal devlet yolunda sonraki adım
Milyarder George Soros'un Orta Avrupa Üniversitesi (CEO) ve Açık Toplum Enstitüsü'nün Victor Orbán hükümetini rahatsız etmesine şaşmamak lazım diyor, Neue Zürcher Zeitung:
“Açık Toplum Enstitüsü'nün desteklediği sivil toplum örgütlerinin çoğu bugün hükümeti en yoğun biçimde eleştiren kurumlar. Milyarder Soros ise açık bir dünya ve çoğulculuktan yana tavrıyla Orbán'ın ideallerinin tam karşısında yer alıyor. Anti-liberal bir devlete doğru ilerlenen yolda beklenen bir sonraki adım yurtdışından finanse edilen yurttaş hakları örgütlerine müdahale olacaktır. ... Orbán ... pazar günü sokağa çıkan insan seline kulak vermeli. Bu kitlenin derdi CEU değil, bilimsel araştırmanın, akılcılığın ve aydın olmanın savunulması. Anlaşılan anti-liberal bir devlet bu değerler için tehlike oluşturuyor. ”
Eksiklerine rağmen CEU kalmalı
CEU, kendisi hakkında çizilen olumlu tabloya tekabül etmese de, Macaristan'daki kampüsünü kapatması üzücü bir gelişme olacaktır, diyor yayıncı Zsolt Jeszenszky, kanaat portalı Mandiner'de:
“Her ne kadar bu izlenimi yaratmaya çalışsa da, Orta Avrupa Üniversitesi, en yüksek düzeyde eğitimin verildiği, önemli bilim dallarında kıymetli eğitim ve araştırma faaliyetlerinin yürütüldüğü ve daha iyi bir dünya için çabaların gösterildiği bir kurum olmaktan uzak. Burası sadece iltimaslı ve zengin kesimin eğitim görebildiği, seçkinci bir getto olmakla kalmıyor, aynı zamanda somut ideolojik çıkar ve hedeflere hizmet etme eğiliminde olan ve belli bir dünya düzeninin hegemonyasını amaçlayan küresel şebekenin de bir parçası. Yürüttüğü çalışmaların küçümsenmeyecek bir kısmının gerçekten de son derece yararlı olduğu düşünülecek olursa, varlığını sürdürme hakkı var. Tam da bu sebeple CEU'nun, Macaristan'ı terk etmek zorunda kalması yazık olur.”
EPP, Avrupa'nın inandırıcılığını riske atıyor
Avrupa Halk Partisi (EPP), Macaristan başbakanına bir dur demek zorunda artık, diyor Süddeutsche Zeitung:
“Orbán konusunda EPP'nin yaşadığı pek de ufak olmayan kriz, AB'nin genelinde devasa boyutlarda: Bu kriz, çıkarlar ile değerler arasındaki çelişki. ... Katı muhafazakarlara bile siyasi bir memleket ortamı sunulması meşru bir tutumdur; mesele 'halk' kavramına ilişkin sınırların silikleşmesinden kaynaklanıyor. Hiçbir çıkar, böyle bir gelişmeyi meşru kılamaz. AB için bu çizgi vazgeçilmezdir, çünkü Avrupa Birliği'nin, salt çıkar topluluğu olarak varlığını sürdüremeyeceği aşikar. Temel değerleri olmadan, birlik, beraberlik sağlayacak unsurlardan yoksun, kötümser bir kulübe dönecektir. Nitekim Roma antlaşmalarının 60. yıldönümü benzeri kutlamalarda buna benzer sözler dile getiriliyor. Fidezs vakası, CDU lideri Merkel ve partiden dostlarına, teoriyi pratikte kullanma fırsatını sağlıyor.”
Orbán sistemi çökme noktasında
Orta Avrupa Üniversitesi (CEU) siyasi ölüm kalım savaşı veren Macar hükümetiyle girdiği çatışmanın kurbanı oldu, diyor CEU'da doktora yapan Martin Mölder Postimees'deki yazısında:
“Ulusalcı ve Avrupa karşıtı bir söylemle taraftar toplamaya çalışan Viktor Orbán hükümeti iktidara geldiği 2010 yılından bu yana bağımsız mahkemeleri, medyayı ve sivil toplumu sistematik olarak baskı altına aldı ve etkiledi. Orbán'ın örnek aldığı kişiler Putin ve Erdoğan, hedefi ise, hükümetteki partinin siyaset üzerinde sonsuz bir denetimi olduğu bir devlet yaratmak. Yolsuzluk ilişkileri üzerine kurulmuş bir sistemin üzerine bir ideoloji sosu konmuş. CEU Orbán'ın yoluna çıkan sembolik bir engel. ... Bu bir ideoloji mücadelesi değil, hükümetin yolsuzluk üzerine inşa ettiği sistemin ölüm kalım savaşı.”
Romanya Macaristan'ın izinde
Siyaset bilimci Tereza-Brindusa Palade Contributors adlı blog'taki yazısında Romanya'da da Amerika-Macaristan kökenli yatırımcı George Soros'a karşı bir hava estiğini söylüyor:
“Benzer şeyler Romanya'da da oluyor sanki. Burada da özgürlüklerin kısıtlanması adet oldu, beslendiği kaynaklar Budapeşte'dekine benziyor. ... Bükreş'te bir Soros üniversitesi yok gerçi, ama Romanya'da henüz somut siyasete evrilmemiş olmakla birlikte, PSD'nin [hükümetteki sosyal demokrat partinin] de, Fidesz'in de öncü siyasetçilerinin muhalif söylemleri tiksindirici. ... 'Vatanperver' söylemlerle demokrasinin ve hukuk devletinin yok olmasına karşı direniş canlı ve tetikte olmalı her zaman. CEU Doğu Avrupa'daki çoğulcu demokrasinin, yani diyalog, düşünce özgürlüğü ve eleştirel düşünce gibi siyasi değerlere izin veren bir sistemin akademik sembolüdür. Bu değerler Orbánvari siyasete kurban edilirse, başka saldırı hedefleri sıraya girecektir.”
Güç kullanan siyasetin zaferi
Magyar Nemzet gazetesi, toplumdaki direnişin zayıf olduğu anlaşıldı, diyor:
“Zamanında internet vergisi zorunluluğunu delen ve Budapeşte'nin olimpiyat başvurusunu engelleyen Macar gençliği Orta Avrupa Üniversitesi (CEU) yasasının yürürlüğe girmesini de engelleyebilirdi. Hafta sonu birkaç bin göstericinin CEU'yu desteklemesi İnternet'te coşkuyla dillendirildi. Ancak gösterinin kendisi yeterince coşkulu değildi. ... Kimileri CEU'nun Orbán için büyük bir lokma olduğunun kanıtlandığını düşünmüştü. Ama bunun doğru olmadığı anlaşıldı. Batı dünyasının öfkesinin, küçük gösterilerin ve yine küçük insan zincirlerinin hiçbir etkisi olmadı. Zorunlu olarak Putin'le yapılan karşılaştırmalar da öyle. Tavizsiz siyaset sadece tavizsizlikten anlar. Ve karşıtların zaaflarını hemen görür. Bunun için bu kadar başarılıdır. Şimdi sorulması gereken soru şu: Sırada kim var?”
Avusturya bencilliği dayanışmaya tercih etti
Viyana belediye başkanı yardımcısı Orta Avrupa Üniversitesi'ne (CEU) varlığını sürdürebilmek için Viyana'ya taşınmayı önerdi. Der Standard gazetesi, burada fedakarca bir kurtarma çabasından söz edilemez, diyor öfkeyle:
“Avusturya Rektörler Konferansı Başkanı Oliver Vitocuh ve Viyana Belediye Başkanı Yardımcısı Maria Vassilakou'nun bilim dünyasından yükselen protestolara destek vermek ve hukuki yardım sunmak yerine yaptıkları şu mesajı vermek oldu: Viyana'ya gelsenize. ... CEU bir zamanlar eski komünist devletlerde sivil toplumu güçlendirmek için George Soros tarafından kurulmuştu. Bu üniversitenin yeri Viyana değil, Budapeşte'dir, Varşova'dır, Prag'tır. Vassilakau öyle olmadığını söylese de, önerisi tam bir aldatmaca. Avusturya, liberal Macarların acılarından çıkar sağlamaya çalışmamalı. Hükümetin de görüşünü açıklama zamanı geldi artık. Bu görüş art niyetsiz ve CEU'nun Budapeşte'de kalmasından yana olmalı.”
Aşırı sağ sempatizanlarına yeni malzeme
Orta Avrupa Üniversitesi (CEU) konusunda Orbán hükümetinin asıl amacı, kendi seçmeni için yeni bir düşman imgesi yaratmak diyor hükümet karşıtı Magyar Nemzet gazetesi:
“Hükümetin CEU hakkındaki iletişimi arap saçına döndü. Bir yandan CEU kurallara uyacak olursa başına bir şey gelmeyeceğini söyleyerek kendi yarattığı sorunu küçümserken, diğer yandan 'sözde üniversite' ve 'göstermelik diploma' gibi söylemlerde bulunarak gemi azıya alıyor. ... Burada asıl göze çarpan nokta, hükümetin eskiden beri uygulayageldiği davranış şekli. Bu sayede aşırı sağ sempatizanlarını kendi denetimlerinde tutmak için onlara yeni malzeme sağlamış oluyor. Aşırı sağ, hükümet kontrolündeki medya organlarıyla beraber bir kez daha bağıra çağıra ve avam bir üslupla konuyu başka boyutlara taşıma fırsatı buldu. ... Hükümet yine konuyla, yani bu sefer CEU ile ilgisi olmayan ayrılıkçı duyguları körüklemekte bir beis görmüyor.”
AB demokrasi eksiklerini şikayetsiz kabul ediyor
Die Welt gazetesi AB'nin Macaristan karşısındaki yumuşak tutumunu eleştiriyor:
“Brüksel ... Macar başbakanının yasalara uygun olarak çevirdiği dolapları iptal edecek bir yol bulamıyor. AB Konseyi Macaristan dönem başkanlığının başladığı 2011 yılında Viktor Orbán'ın basına sansür kışkırtmasını AB sineye çekmişti. AB'de bütçe açıkları cezalandırılır, ama demokrasi açıkları cezalandırılmaz. Brüksel'deki bürokratlar Brexit yüzünden 'hain Albion'a karşı cezai önlemler almayı düşünüyor; Recep Tayyip Erdoğan'a duyulan öfke çok büyük. Ama Avrupa'nın ortasında demokrasinin artan ölçüde yara almasına duyulan öfke sınırlı. Otokrat Orbán'a çekingen bir tavırla Avrupa'yı sözde birlikte tutan değerler hatırlatılıyor. Buna bir son vermek lazım. Üzerine yemin edilen, ama uğruna mücadele edilmeyen bir değeri yoktur.”
Yüksek öğrenime sistematik saldırı
Sol-liberal haftalık gazete hvg, CEU'ya (Merkez Avrupa Üniversitesi) karşı yapılanlar, Orbán hükümetinin haz etmediği beşeri bilim fakültelerine karşı uzun zaman önce başlattığı karalama kampanyalarının devamıdır, diyor:
“Bu gangsterler devlet üniversitelerinin ve yüksek okulların özerkliğini zaten yok etmişti. Şimdi de akademik eğitimin son kalesi olan CEU'yu düşürmeye çalışıyorlar. ... Özellikle önemli toplumsal konularda özgür bilimsel çalışma ve eğitim Macaristan'da her zaman kısıtlıydı. Böylece bir taraftan mülteci krizi gibi sorunlar, diğer taraftan farklı kültürlerin birlikte yaşamı üzerine çalışan kültür antropolojisi ya da kültürlerarası psikoloji gibi beşeri bilim disiplinleri sistematik olarak engellendi. Medya eğitiminin adı bile yok ve bu yüzden bugün sadece tek sesli, sansürlenen bir devlet medyasından söz edebiliyoruz.”
Macaristan ağır bedel ödeyecek
Macar hükümetinin şimdi de saygın CEU'yu (Merkez Avrupa Üniversitesi) gözüne kestirmesi inanılmaz, diyor Süddeutsche Zeitung:
“Neredeyse Budapeşte hükümetinin ülkedeki mültecilere, yardım kuruluşlarına, yabancı üniversitelere ve uluslararası topluma bilinçli olarak saldırarak Viktor Orbán'ın, 'Hepinizle başa çıkarım' tavrını kanıtlamaya çalıştığına inanası geliyor insanın. Geçtğimiz hafta -sivil topluma bir saldırı olarak- sivil toplum örgütleri tehdit edilerek korkutuldu. Bu haftanın başında İnsan Hakları Bildirgesi sorgulanarak bir tabu yıkıldı, ki bu da AB'ye bir saldırıydı. Çarşamba günü uzun zamandır beklendiği gibi sıra gizli düşman George Soros'un CEU'suna geldi. ... Orbán bu kez kendine fazla güvenmiş olabilir. Anti-liberal ABD Başkanı Donald Trump'ın kendisini destekleyeceğini de ummuş olabilir bu kez. Ama akademik dünyanın böylesine saygın bir üyesine saldıran Macaristan, bunun bedelini mutlaka ödeyecektir.”
1930'lu yıllarla benzerlikler
Berlin Bard College öğretim üyesi, Demokrasi ve İnsan Hakları profesörü Ian Buruma, Die Presse'deki yazısında, liberal düşüncelerin karşısına 1930'larda olduğu gibi yine azınlıklara düşmanca yaklaşan ve kozmopolit elitten tiksinen bir model konduğunu dile getiriryor:
“Soros'u ... 'Batı'nın insanlaşmış hali olarak tanımlamak mümkün gerçekten de. Soros nativistlerin ve Yahudi düşmanlarının nefret ettiği her şeye sahip: Zengin, kozmopolit, Yahudi, liberal ve -Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yine Yahudi bir evladı olan Karl Popper'in tanımıyla- 'açık toplum' savunucusu. 1930'lu yıllarda açık toplumun düşmanları Avrupa'yı tehdit ederken, Britanya ve ABD'de güçlü bir karşı model vardı en azından. Kıta Avrupası'ndaki totalitarizmin kurbanları o 'Batı'ya kaçabiliyorlardı. Kaçamayanlar, Londra'da ve Washington'da faşitlerin ve Nazilerin düşmanları olduğunu biliyordu. Bugünse bambaşka bir dünyada yaşıyoruz.”
Diğer yorumlar