Hırvatistan-Slovenya sınırında son durum
Slovenya ile Hırvatistan arasındaki sınır kavgasında Lahey'deki uluslararası tahkim mahkemesi, Adriatik kıyısındaki Piran Körfezinin büyük oranda Slovenya'ya ait olduğuna karar verdi. Buna karşın Hırvatistan sınırların düzleştirilmesinden ve bir dağ zirvesinin onlara verilmesinden faydalandı. Ancak Zagreb kararı tanımamayı sürdürüyor. İki ülkenin basını bundan sonrasını merak ediyor.
Hırvatistan baskı altında değil
Delo gazetesine göre, kararın yarattığı sorun siyasi realitenin ta kendisi:
“İsrail ile Filistin çatışması, Kıbrıs meselesi ya da Güney Çin Denizinde olduğu gibi uluslararası hukuk krizlerin en büyüğünde daima sınıfta kalmıştır. ... Slovanya-Hırvatistan sorunu ise daha çok simgesel bir sorun. Buna rağmen uluslararası hukuka uyulması bu vakada da uluslararası kurumların ve müttefiklerin desteğine bağlı. Slovenya'nın dostu az, Hırvatistan'ın yaklaşımını ise onaylayan kimse yok gibi. O zaman Hırvatistan'ı tahkim kararına uymaya kim zorlayacak? Slovenya karardan memnun, ama uluslararası hukukun pratikte nasıl işlediğini kendisinin de taraf olduğu bir örnekle öğrenecek.”
Zaman Slovenya'nın lehine işliyor.
Novi list gazetesinin yaptığı analize göre, Zagreb'in geciktirme taktiği işe yaramayacak:
“Bu taktik tahkim kararının en geç altı ay içinde yürürlüğe girmesi gerektiği gibi yanlış bir ön kabule dayanıyor. Oysa tahkim kararının 7. maddesinde tarafların bu süre içinde kararı uygulamaya yönelik gerekli adımları atması gerektiği yer alıyor. ... Başka bir deyişle, zaman bu vakada Hırvatistan'ın değil, Slovenya'nın lehine işliyor. Zaman ilerledikçe Hırvatistan'ın üzerindeki diplomatik baskı da artıyor. Hırvatistan Avrupa Birliği'ndeki dostlarını ve müttefiklerini kaybetti. Ve tahkim kararının ısrarla reddedilmesi konusunda Hırvatistan'ı desteklediği söylenen Trump'ın Amerikası ise Avrupa'dan çok uzakta. Zaten Trieste'deki AB-Balkanlar zirvesinde yalnız kalan Başbakan Plenković de bunu hissetti.”
AB umutları soluyor
Dnevnik'e göre mahkeme kararı etrafında dönen kavga, AB'nin Balkan genişlemesi konusunda tabuta çakılan son çivi olabilir:
“Avrupa Birliği Slovenya ile Hırvatistan arasındaki tahkim davasıyla ilgilenerek, AB'ye üye adayı olan Balkan ülkeleri arasındaki bir yığın sorun için harika bir çözüm bulmayı ummuştu. Anlaşılan o ki, bu hayal artık suya düşmüş durumda. Belki de böyle bir hayal kırıklığı tam da doğru zamanda yaşanıyor, ne de olsa AB genişleme hastalığına tutulmuş halde. Güney Avrupa'nın sorunlarını çözmekteki isteksizlik ve bu sorunların AB'ye taşınmasının ne denli büyük bir hata olacağı görüşü giderek yaygınlaşıyor.”
Gurur kırmayacak çözüm için zaman gerek
Novi list'e göre, Hırvatistan ile Slovenya'nın bu sorunlu kararı uygulamamak için yapabilecekleri var:
“Hırvatistan, Piran Körfezi'nin sadece dörtte, hatta beşte biri kendisine kalacağı için bu sonuçtan memnun değil. ... Slovenya ise karasuları ile uluslararası sular arasında bir bağlantı olmayacağı, üstelik toprak kaybı da yaşayacağı için memnun değil. Bu da ikili görüşmelerde de düzelecek gibi görünmüyor. ... Dalgalar biraz yatıştığında, belki mahkeme kararına benzer, ikili bir mutabakata varılabilir. Hırvatistan yönetiminin mahkeme kararını tanımadığını söylemeye devam ederken, düzenlemeleri ikili görüşmeler sonucu kabul ettiği bir tür 'centilmenlik anlaşması' olabilir bu.”
Hukukun uygarlaştırıcı gücü
Delo'ya göre tahkim mahkemesinin kararı, Batı uygarlığının hala başarılar elde edebildiğinin bir kanıtı:
“Dünden bu yana Slovenya'nın sınırları nihayet bir bütün olarak çekilmiş oldu ve önemli olan da bu. Açılan bu tahkim davası, AB'nin ve dünyanın tüm önemli ülkelerince desteklendi. Burada olan, Balkanlarda henüz çözüme kavuşturulamamış sınır anlaşmazlıklarının çözümü için emsal oluşturacak bir çatışmanın sonlandırılmasıydı. Mahkemenin kararı aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ve bir çatışma durumda devletlerin hukuki uygarlaşmaya davet edilmesine bir örnek. Bu örnek sayesinde sadece Hırvatistan'ın değil, Slovenya'nın da hukuki, hatta bir anlamda siyasi kültürü hakkında çok şey öğrenebiliriz. Son söz uygarlığın oldu.”
Kazanan yok
Večernji list'e göre bu süreçten herkes zararlı çıktı:
“Tahkim mahkemesi inandırıcılığını yitirmiş durumda. Tüm bu olan bitenin ardından başka devletler davalarını, iyimserlik ve güvenle bu divana taşımaya devam edecek mi? ... Hırvatistan da kaybetti ... Komşularıyla gergin bir ilişki Hırvatistan için siyasi çatışma ve savaşlar kadar yararsız. ... Kaybedenlerin bir diğeri de Slovenya. Evet, istediklerini büyük ölçüde almayı başardılar, ancak karşılığında ödedikleri bedel ne oldu? Bu bedel, kabul ettirmeyi başaramayacakları bir kararın çıkmış olması. Üstelik komşusuyla artık bozulmuş bir ilişkisi olacak ve uluslararası topluluğun bir kısmı tarafından, açık açık anlaşma bozan, mahkeme önünde mızıkçılık yapan ve gerek etik normları, gerekse hukuki kuralları tanımayan bir devlet olarak kabul görmesi de cabası.”
Engelleme sırası Yunanistan'dan Hırvatistan'a mı geçti?
Hırvatistan'ın tahkim mahkemesinin kararına uymaması, Der Standart'a göre Balkanlarda yeni bir engelleme politikasının işareti olabilir:
“AB üyesi Hırvatistan'ın bu süreci terk etmesi, ... hukuk devleti ilkesi açısından son derece sorunlu bir tutum olabilir. ... Hırvatistan şimdi de mahkemenin kararını tanımamaya karar verdi. Bazı gözlemciler Zagreb'in bu politik kararının, diğer komşularıyla ilişkisi üzerinde etkisi olacağından endişe ediyor bile. Nitekim Hırvatistan şimdi, seçim yasası Herkes Hırvatistan'a uygun olarak değiştirilmediği halde, Bosna-Hersek'in AB adaylığı statüsünü veto edebilir. ... Bugüne kadar siyasi engellemelerin Balkanlardaki temsilcisi, yıllarca Makedonya'ya veto koymuş olan Yunanistan olmuştu. Şimdiyse Hırvatistan bu unvanı Yunanlardan alabilir.”