Avusturya sağ koalisyona dümen kırıyor
Avusturyalılar 15 Ekimde -yani planlanandan bir yıl erken- yeni parlamentoyu seçecek. Anketlerde muhafazakar ÖVP yüzde 33 ile lider çıkıyor, onu yüzde 27 ile sağcı popülist FPÖ ve yüzde 23 ile sosyal demokrat SPÖ izliyor. Seçim mücadelesi, sahte Facebook sayfaları skandalıyla beraber giderek çamur atma savaşına dönmeye başladı. Avusturya'daki ulusal konsey seçimlerine Avrupa nasıl bakıyor?
"Ebedi büyük koalisyon"un acı mirası
Avusturya'nın savaş sonrası siyasi gelenekleri öldü artık ve mezarının üzerinde sağcılar zafer dansı yapıyor, diyor Deutschlandfunk:
“Kreisky dönemine ve Haider'in FPÖ'sü ile koalisyona giren Başbakan Schüssel yönetimindeki ÖVP-FPÖ koalisyonunun kaos yıllarına kadar, Avusturya'nın siyasi model tercihi daima büyük koalisyonlar oldu. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra siyasi istikrar sağlayan bir sistemdi bu. ... Ancak aynı büyük koalisyon Alpler cumhuriyetini siyasi nüfuz kutuplarına da ayırdı. Ya sosyalisdtiniz ya muhafazakar, seçebildiğiniz renkler kırmızı ve siyahla kısıtlıydı. Adam kayırmacılık ve kulisler işte böyle başladı. FPÖ'yü bugün olduğu konuma getiren de buydu. ... Şimdi ciddi bir sağa kayış var, Yeşiller bölünmüş, Liberaller zayıf, sosyaldemokratlar ise yerle bir olmuş durumda. Büyük koalisyonun mirası bu. Şimdi siyasetin ruhuna dua edebiliriz.”
FPÖ kurtarılmış bölgesini belirledi
Kurier gazetesi koalisyon ortağı bir FPÖ'nün hükümet politikalarını ne ölçüde belirleyeceğini tartışıyor:
“Parti başkanı Strache içişleri bakanlığı koltuğunu ve düzenli referandumlar istiyor. Bu referandumlar kendinin de istemediği AB'den ayrılma konusunda da olabilir. ÖVP lideri Kurz'un son olarak daha yoğun bir şekilde AB'den söz etmesine de şaşmamak lazım. Bu durum Brüksel'e ve iş dünyamıza da bir mesaj aslında. FPÖ, Ukrayna'da askeri faaliyetleri olan Rusya da dahil olmak üzere dış politikada tarafsız bir tutum içinde. Bu durum AB'de tartışmalara yol açacaktır. FPÖ, diğer partiler gibi vergi affı sözü verdi. Göç konusunda da ÖVP'yle aynı düşünüyor, SPÖ'yle görüşleri arasında ise çok az fark var. Cevabı henüz verilmeyen soru ise, Strache'nin partisinin sağ ucundakileri nasıl elinde tutacağı.”
Karalama kampanyalarına karşı şeffaflık
ÖVP lideri Sebastian Kurz sahte Facebook sayfaları tartışmasında "kirli kampanya" yürütülmesinin suç unsuru kabul edilmesini savundu. Der Standard'a göre de karalama kampanyalarına karşı önlem alınmalı:
“Eskiden seçim mücadelesi tahkimleri gofret ve şekerleme dağıtıldığı için toplanırdı. Elbette bunlar bir seçimin sonucuna etki etmiş değil. Ancak günümüzde microtargeting ya da Dark Ads [belli hedef kitlelelere yönelik sosyal ağlarda verilen reklamlar] uygulamalarıyla seçimler haksız yöntemlerle manipüle ediliyor. Burada olan biten, tekil oyların başka partilere kaydırılması değil, demokrasinin manipülasyonla tehlikeye atılması. ... Tarafsız uzmanlardan oluşan bir internet tahkimi, siyasetteki bu tutumu kontrol altına alabilir. ... Şeffaflık daha temiz kampanyaların garantisidir ve yaptırımlardan daha etkilidir.”
FPÖ'yü kopyalama stratejisi işe yarıyor
Financial Times, ÖVP'nin açtığı fark nedeniyle parti genel başkanı Sebastian Kurz'un FPÖ'ye karşı bir çare bulduğuna inanıyor:
“Mayıs ayından bu yana ÖVP'nin genel başkanı olan Kurz, partisini sağcı bir parti olarak tanımlamayı başardı. Göçmenlere ve İslam'a karşı sert tavrı kimi zaman FPÖ'den ayırt edilemiyor artık. Avusturya'da bir [varolan baskın kültürün yanında oluşan yalıtılmış bir] 'paralel toplum' oluşturacakları düşüncesiyle İslami kreşlerin kapanması çağrısı yapan Kurz, FPÖ'nün alaycı stratejistlerinin intihal suçlamalarına maruz kaldı. ... Kurz 15 Ekimdeki seçimleri açık ara kazanacak olursa, Avrupa'daki diğer merkez sağ partiler de kendilerini buradan ders çıkarmak zorunda görebilir.”
Seçimin kazananı FPÖ
Neue Zürcher Zeitung'a göre iki hafta içinde yapılacak seçimlerin kazananı belli: Aşırı sağcı FPÖ:
“FPÖ'nün uzun soluklu gücünün nedeni ... büyük koalisyonun doğrudan sonucu olması, sözde alternatifsizliği ve sergilediği fütursuz gövde gösterisi. ... FPÖ yıllardır diğer partileri önüne katmış ilerliyor. Hükümet bu baskı altında, sonuna yaklaşılan yasama döneminde iltica hukukunu giderek sertleştirdi, sınır barikatları inşa etti, kadınlarda tam örtünmeyi yasaklama kararı aldı ve AB'nin kişilerin dolaşım özgürlüğü düzenlemesini sorguladı. Atılan bütün bu adımlar halk arasında geniş bir destek buluyor. Bir zamanlar radikal olarak kabul edilen özgürlükçü görüşler, çoktan toplumun merkezine yerleşmiş durumda.”