AB Sosyal Zirvesi'nden muğlak vaatler
Göteborg'ta yapılan zirvede, AB üyesi devletler adil ücret, işsizlik yardımı ve makul emeklilik maaşı gibi ortak asgari sosyal standartları belirledi. 'Sosyal Sütun" olarak adlandırılan sözleşme geçtimiz nisan ayında AB Komisyonu tarafından hazırlanmıştı. Zirve bildirgesinin yasal bağlayıcılığı yok. Buna paralel olarak Avrupa basınında çıkan yorumlar da coşkulu değil.
Bir sonraki kavga ufukta beliriyor
Delo'ya göre zirveden çıkan sonuçlar arasında elle tutulur bir şey yok:
“Zirve, küreselleşmenin sonuçları, istihdam dünyasındaki değişikler ve artan eşitsizlik karşısında duyulan korkulara bir yanıt niteliğindeydi. ... Adil ücret hakkı, makul bir yaşam standartı ya da ücretlendirmede cinsiyetler arası eşitlik gibi hedefleri siyasi bir bildiriye yazmak, onları hayata geçirmekten çok daha kolay. AB Sosyal Haklar Sözleşmesi'nin en büyük zaaflarından biri, hedeflerin hayat geçirilmesine dair somut planlar öngörmemesi ve her bir ülkenin çıkarlarının farklı olması. Bu yüzden Emmanuel Macron'un doğudaki [Doğu Avrupa] sosyal standartları Avrupa'nın seviyesine yükseltme talebi, gizli bir korumacı çaba olarak yorumlanıyor.”
Brüksel sosyal standartları denetlemeli
Deutschlandfunk'a göre 'AB Sosyal Haklar Sözleşmesi' büyük beklenti yaratmıştı:
“Bu sözleşme, Avrupa sosyal standartlarını, dünya çapındaki en yüksek noktada tutmayı ve iyi olmadığı alanlarda iyileştirmeyi vaadediyor. Siyaset dünyasının, Göteborg'ta belirlenen 20 temel hakkı hayata geçirip uygulayarak verdiğini sözü de tutması ve yaratılan umutları söndürmemesi iyi olacaktır. Belki bugünden yarına değil ama güven vererek ve şeffaf biçimde yapmalı bunu. Mesela Avrupa Komisyonu, bütçelerini denetlediği üye ülkelerin sosyal standartlarını da neden denetlemesin? Bu denetim en azından bir ilk adım olabilir.”
Papa'yı örnek alın
Göteborg'ta sadece beylik sözler edilirken Papa Francesco'nun binlerce evsizi Kudas ayinine [İsa'nın havariyle yediği son akşam yemeğini temsilen] davet ettiğini yazan Jutarni list, siyasetçilere Papa'yı örnek almalarını öneriyor:
“Avrupalı ve Hırvat siyasetçilerin insanların güvenini yeniden kazanmak için birazcık da olsa Vatikan'ın, sarayının ışıltısını reddeden, Lamborghini'ye binmek istemeyen ve mültecilere, evsizlere, yoksullara ve mutsuzlara destek veren, tarihin en olağanüstü ve ayakları yere basan papasının sözlerine kulak vermesi gerekiyor. Papa bunları popüler olmak adına değil, samimiyetle ve yürekten yapıyor.”