Trump öğretmenleri silahlandırmak istiyor
ABD'de 19 yaşında bir gencin cinnet geçirip Florida'da bir okulda 17 öğrenciyi öldürmesinin ardından ABD Başkanı Trump hayatta kalanlarla ve yakınlarını kaybedenlerle bir araya gelerek, öğretmenleri de silahlandırmayı düşündüğünü açıkladı. Florida'daki gibi okul katliamlarını bu şekilde önlemek mümkün mü?
En büyük silah lobicisi ABD başkanı
Frankfurter Rundschau gazetesi hayretler içerisinde:
“Daha saçma bir şey olabilir mi? Eli silah tuttuğu an öğrencileri de silahlandırmak, onlara atış talimi yaptırmak gerekmez mi? Mizah sitesi Postillion'un önerisi de bu durumda hiç yabana atılacak gibi değil: Silahları değil, okulları yasaklayın. Kapkara bir mizah. ... Trump'ın diğer önerilerinden hiç biri -yarı otomatik tüfeklere seri atış eklentilerinin yasaklanması ya da silah satın alanların denetlenmesi- doğru yolda atılmış bir adım değil. Aksine: ABD Başkanı silah lobisinin yalnızca en güçlü müttefiki değil, aynı zamanda en iyi satış personeli.”
Yeni bir felaket an meselesi
Der Standard, kalabalıklara silahlı saldırı vakalarının sıklığı, ABD siyasetinin iflas ettiğinin göstergesi, diyor:
“Amerikan siyaseti daha ziyade silah lobileriyle empati kuruyor. On yıllardır Amerikan silah yasasında göz kararıyla bir değişiklik yapılmamış olması gerçekten inanılır gibi, kabul edilebilir gibi değil. Üstelik ne şimdi Donald Trump döneminde olduğu gibi Kongre'de çoğunlukta olan Cumhuriyetçiler, ne de Bill Clinton ve Barack Obama dönemlerinde bu fırsatı kaçıran Demokratlar başarabildi bunu. Gençler bir saldırı silahına, biradan daha kolayca ulaşabildikleri sürece yeni bir felaketin yaşanması sadece an meselesidir. Bu durumu silahlı öğretmenlerin değiştirmesi de mümkün değil.”
Neredeyse MeToo gibi bir hareket
Jyllands-Posten yeni bir dönüm noktasına ulaşıldığı umudunda:
“Şu anda olanlar her şeyi kökünden değiştirebilir. Başta 17 yaşındaki Emma Gonzales olmak üzere okul baskınından kurtulanların açtığı 'Never again' ['Bir daha asla'] isimli Facebook sayfasının 90 bin takipçisi var. Bu insanlar devlette ve bölgesel yönetimlerde değişiklik yapılmasını ve siyasetçilerin sorumluluk almasını talep ediyor. İnsan, cinsel istismarı sadece birkaç gün içinde gündemin ilk sırasına taşıyan MeToo hareketini hatırlıyor. ... Gonzales ve arkadaşlarının bu trajediyi gelecek için bir umuda çevireceklerini umalım.”
Trump karşıtı gençliği destekleme zamanı
Libération gazetesi, silah lobilerine karşı mücadele eden gençlere destek vermenin zamanı geldiğini düşünüyor:
“Donald Trump'ın çıkışlarına karşı kot pantolon ve spor ayakkabılı bu ayaklanma gerçekten içimize su serpti! Obama'nın bütün çabalarına rağmen başarısız olduğu bu tartışmalı konu, liselilerin elinde yeni bir ivme kazanacak mı? Bunu 24 Martta Washington sokaklarında göreceğiz. Harekete destek vermek adına kimi ünlüler sembolik para yardımlarını çoktan yaptı. Ama NRA'nın [Ulusal Silah Derneği] ateş gücü düşünüldüğünde, böylesi jestler yeterli gelmeyecektir. İlerici Amerikalılar için büyük bir fırsat bu: Gençliğin örgütlenebilmesi için, onlara ellerini uzatmak ve yardım etmek zorundalar, ama üzerlerinde baskı kurmadan. Parkland öğrencilerinin arasında belki de Trump karşıtı hareketin yeni yüzleri vardır. Kim bilir?”
Zihniyet değiştirmek mümkün
Financial Times'a göre dönüşüm çoktan start aldı:
“Evet, ABD'de bir silah kültürünün varolduğu doğru. Ama bu kültür değişebilir. Son 50 yılda ABD'de, farklı etnik gruplarla ilişkiler gibi konularda muazzam kültürel değişiklikler yaşandı. Silah kültüründe de ilk değişiklikler filizlenmeye başladı: ABD'de silah sahibi olan hane sayısı onlarca yıldır ciddi oranda geriliyor. Gerçi ulusal düzeyde yapılan yasa değişiklikleri asgariydi. Buna karşın silah satışı ve bulundurmanın katı düzenlemelere tabi olmasını isteyen 'Brady Campaign' ve 'Moms Demand Action' gibi örgütlere verilen mali destek giderek arttı. ... Buradan yeni bir siyasi dinamik gelişmesi mümkün.”
Cumhuriyetçiler başlarını kuma gömüyor
The Irish Times, ABD'de silahlara erişimin hala çok kolay olmasını eleştiriyor:
“ABD'de böyle günlerde devletin gücünü göstermesi lazım. Ama Başkan Donald Trump ne yasta olanları teselli edecek duygusal yetiye sahip ne de insanları böyle anlamsız yere ölmekten koruyacak adımları atma cesaretine. Cumhuriyetçiler de Kongre'de aynı şeyi yapıyor, dua ediyor, başsağlığı diliyor, yani kısacası her şeyi yapıyor, bir tek yaşanan kötülüğün kökenine inmiyolar: Ateşli silahlar. ... Öte yandan Avustralya gibi, ateşli silahların yasak olduğu ülkelerde ölüm vakalarının sayısı azalmayı sürdürüyor.”
Silah, kültür varlığı kabul edilemez
Zeit Online, bu tür olayları kimlik ve ülkenin kültürünü öne sürerek savunanlar da suçun bir parçasıdır, diyor:
“Evet, doğru, ABD'de silah taşımak anayasayla güvence altına alınmıştır. Ama bu anayasa 1787 yılında yazılıp yürürlüğe girdi ve o zaman Amerika Birleşik Devletleri bambaşka bir ülkeydi. ... ABD'de her yurttaş silahın kültürlerinin bir parçası olmadığını ve bunu mutlaka savunmaları gerekmediğini anladığında kimliklerini kaybetmeyecek. Bu ülkenin tarihi ve kendini nasıl gördüğü, anayasadaki ek bir maddeden daha fazlasıdır. Hayat, özgürlük ve mutluluk arayışı da ABD'nin DNA'sının en önemli parçasıdır. Mutluluğu yakalamak. Hiç kimse elinde silahla yakalayamadı o mutluluğu. ABD bunu anlamak zorunda artık, aksi takdirde gördüğü kabustan hiçbir zaman uyanamayacak.”
Korkutma kültürü sistematik hale geldi
İlahiyat tarihçisi Massimo Faggioli, Huffington Post Italia'daki yazısında, silaha tapınmanın sorumlusu korku siyasetidir, diyor:
“Hıristiyan Amerika'da silaha tapmak dinsizleşmeyi de beraberinde getirdi ve herkesin birbirinden çekindiği bir güvensizlik ortamı yarattı. Bu güvensizlik ortamında silah, (siyaset, ekonomi ve din dünyasındaki) yöneticilerin bile önünde diz çökmek zorunda kaldığı bir puta dönüştü. ... Ahlak mercileri, siyasi ve dini kurumların yanı sıra Amerikan usulü Katolik kilisesi de itibar kaybetti. Hepsi susuyor, silahların gün be gün neden olduğunu kan gölüne razı oluyorlar.”
Siyasiler hiç bir şey anlamamış
Denik gazetesi de Çekya'da silah taşımayı kolaylaştırması beklenen bir yasayı eleştiriyor:
“Böyle bir olayın ertesi günü yapılan ilk iş, Amerikan silah yasasının değiştirilmesinin tartışılması olsa da değişen bir şey olmaz. Üçüncü güne gelindiğindeyse bir sonraki trajedinin sayacı çalışmaya başlar. ... Öte yandan bizdeki üst düzey siyasetçiler silahlarla poz veriyor ve insanları yuvalarını korumak için evde silah bulundurmanın iyi bir şey olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Burada nasıl bir ilişki olduğunu hatırlayalım önce: Daha çok silah daha çok ölüm, daha az silah daha az trajedi demektir. Aksini söyleyen yalan söylüyordur. Farkında olsun ya da olmasın.”