Brexit AP seçimlerini nasıl etkiliyor?
Britanyalıların AB seçimlerine katılmaları ihtimali giderek güçleniyor. Zira ufukta, AB'den düzenli çıkış için herhangi bir mutabakat görülmüyor. Anketlere göre -en ateşli Brexit taraftarlarından olan- Nigel Farage'ın yeni kurulan Brexit Partisi epey oy alabilir. Brexit karşıtları buna rağmen başarılı olabilecek mi?
AB'den çıkışa karşı omuz omuza
Financial Times, Britanya'nın en büyük üç Brexit karşıtı siyasi partisine, AP seçimlerine ittifak halinde girmeyi öneriyor:
“Yazı işlerimizde yaptığımız hesaplara göre liberal demokratların, Yeşiller'in ve Change UK Partisi'nin ortak bir aday listesi, İngiltere için ayrılan 60 AP koltuğunun 16 tanesini alabiliyor. Seçime ayrı olarak girseler, ancak yedi koltuğa ulaşabilirler. Parti liderleri sürekli olarak, asıl önemli olanın Brexit karşıtı partilerin yüzdelik oy oranları olduğuna atıfta bulunabilir. Ancak kamuoyunun gözünde ülkenin ruh halini daha iyi yansıtan, koltuk sayısı olacaktır. ... Brexit ile mücadele, bu üç partinin ana meselesi. Partilerin her birinin büyük bir oy potansiyeli var. Bir an önce ortak bir cephe oluşturmalılar.”
Brexit seçmeni huyundan vazgeçmez
Göteborgs-Posten, AB seçimlerinin netlik sağlayacağına, hele de Brexit'i engelleyebileceğine inanmıyor. Gazeteye göre 2016'da ayrılık oyu verenler, fikirlerini değiştirmeyecek.
“Kamuoyu araştırmaları AB dostlarının burun farkıyla önde olduğunu gösterse bile, Brexit taraftarları için istikrar çok önemli. Ne sert bir Brexit'le kaybolacak iş imkanlarına dair raporlar, ne dükkanlardaki boş raflar, ne de son yıllardaki siyasi sarsıntılar seçmeni büyük ölçüde etkiledi. Aksine, Britanya Kamuoyu Araştırma Enstitüsü Yougov'un yaptığı yeni bir araştırma, ayrılık için oy verenlerin çoğunun görüşlerinin referandumdan sonra pekiştiğini gösteriyor.”
Küçük hesaplara takılıp kalmayalım
The Irish Times, Büyük Britanya'nın AB'den çıkması nedeniyle, komşu İrlanda'da AB konusunun hiç olmadığı kadar çok tartışılmasını umuyor:
“Brexit'in iyi yanları da var, zira AB'nin ne kadar önemli olduğunu kamuoyunun ilgi odağına yerleştirdi. Bu yaklaşım, AB seçim süreci içerisinde yaşanacağına kuşku olmayan ve haberciliğin kalitesini belirleyecek olan tartışmanın biçimine de yansımalıdır. Tüm adayların AB'nın büyük çaplı sorunlarının yanı sıra yerel meselelerde de söyleyecek iki çift lafının olması gerekiyor. Kıtanın geleceğine ilişkin canlı bir tartışma, seçmenleri daha büyük kabul edilebilecek konularla ilgilenmeye ve geçmişte olduğu gibi sadece etraflarındaki sorunlara odaklanmanın ötesine geçmeye itebilir.”