Avrupa teröre karşı daha mı sert olmalı?
Fransa ve Avusturya'daki saldırıların ardından AB içişleri bakanları cuma günü terörle daha iyi mücadeleyi ele alacak. Avusturya Başbakanı Kurz "siyasi İslam"ın suç unsuru olarak kabul edilmesini istiyor. Tartışılacak diğer başlıklar arasında tehlikeli olduğu varsayılan kişilerin izlenmesi, sınır ötesi enformasyon sistemleri ve imamların Avrupa'da yetiştirilmesi yer alıyor. Medya da daha sert önlemlerden yana.
Lafı dolaştırmaya gerek yok
Fransa'nın ve Avusturya'nın girişimini beğenen De Telegraaf, Hollanda'dan da onlara katılmasını istiyor:
“Avrupalı liderler terör ile başarısız entegrasyon arasında da bir bağlantı görüyor ve imamları Avrupa'da eğitmek istiyor. Bunlar güzel planlar ama bunların Brüksel'deki müzakere maskaralığında fiiliyata geçirilmesi gerekiyor. Hollanda Brüksel'de daha çok ekonomik çıkarlarının peşinden koşuyor. ... Başbakan Rutte toplumsal kutuplaşmayı alevlendirmek istemediğini, toplumdaki grupları karşılıklı kışkırtmanın zararlı olabileceğini söylüyor. Ama artık güzel sözler etme zamanı geçti. Sorunların adının konması ve üzerlerine gidilmesi lazım. Fransa'nın yolundan gidin!”
Radikalleşmiş imamlara gevşek davranılıyor
Adevărul'a göre, imamlara izin verilmesi çok daha katı kurallara tabi olmalı:
“Avrupa'daki camilerde ibadet hizmeti veren imam sorunu, Avrupa düzeyinde ortak bir yanıt verilmesi gereken bir ikilem. ... Bazı imamların cihatçı propagandayı yaygınlaştırdığı iddiaları birçok vakada doğrulandı artık. ... Bunun bir örneği, kimi imamların Avrupa ve Hıristiyan değerlerine karşı yıllardır süren faaliyetlerine Britanya'nın gösterdiği hoşgörü. Daha sonra fanatik IŞİD saflarına katılan kişiler işte böyle yetiştiriliyor. Ancak sorumlular, insan haklarını korumak adına bunlara hoşgörüyle yaklaştıklarını söylüyor. ... Bu abartılı hoşgörü düşüncesine Fransa, Belçika, Almanya, İtalya, İspanya ve Avusturya'da da rastlıyoruz. ... Önlem alma zamanı gelmedi mi?”
Terör şokuyla çizgiyi aşmak olmaz
Terörün önünü almak daha etkili önlemler herkesin özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına gelmemeli, diyor Kurier:
“İnsan davranışlarının bir kuralı da şudur: Eyleme geçmek için her zaman önce bir olay yaşanmalıdır. Ama bu yaşanan olaydan sonra tepki de özellikle sert olur. Hükümetin terörle mücadele paketinde de işleyiş aynı: Önce çok sert bir darbe alındı, ama nihayet bir şeyler yapılıyor. ... Sunulan pakette ideolojik engellere takılmadan kabul edilebilecek noktalar var. ... Ama özellikle mahkumiyet almış ya da potansiyel suçlularla nasıl baş edileceği gibi oldukça tatsız bir sorun var. ... Anayasaya aykırılık ya da yasaların gevşekliği hiçbir teröristin işini kolaylaştırmamalı. Ama yine aynı şekilde yasalara itaat eden bir vatandaş da terör şokuyla çizgi aşıldığı için önyargılara maruz kalıp suçlu durumuna düşürülmemeli.”
Avrupa değerlerini savunan Merkel değil, Macron
Almanya siyasi İslamla mücadelede öncü rolünü başka ülkelere bıraktı, diyor Kristeligt Dagblad:
“Avusturya ve Fransa siyasi İslam'la mücadeleden söz ederken, Angela Merkel terörle mücadele diyor. Diğer AB ülkeleri göçün nasıl makul bir düzeyde tutulabileceğini düşünürken, Almanlar göçmenlerin dağıtımı nasıl iyileştirilebilir diye tartışıyor. Bu konuda siyasi gelişmeleri ilerleten ülke Almanya değil. Bu da Angela Merkel'in AB dönem başkanlığına ve ekonomik gücüne rağmen Avrupa değerlerine liderlik yapmadığı anlamına geliyor. Şu anda bu rolü üstlenen kişi Macron'dur.”