AB'de Korona aşısı uygulaması başlamak üzere
Avrupa İlaç Ajansı EMA, pazartesi günü (bugün) Biontech/Pfizer'ın ürettiği aşıya ruhsat verilip verilmemesine karar verecek. AB Komisyonu'nun bunu müteakip onay vermesine kesin gözüyle bakılıyor. 2020 yılı sonuna kadar AB çapında bir aşı kampanyasının başlatılması planlanıyor. Yorumcular Avrupa'nın bu uzun aşı onay sürecinde öğrendiklerini ele alıyor.
Çifte zafer mi, katmerli yenilgi mi?
Avrupa ortak bir mücadeleye girmeli, diyor Maurio Molinari, La Repubblica'daki yazısında:
“Avrupa Birliği, yüz yılda bir yaşanan bir meydan okumayla karşı karşıya. Altı ila yedi ay içerisinde, yüzmilyonlarca insanın Covid-19'a karşı aşılanması gerekiyor. ... Bu girişimden alnımızın akıyla çıkacak olursak virüsün yayılmasının önüne bir set çekmiş olacağız ve üye ülkelerin ekonomik olarak toparlanması hız kazanabilecek. Avrupa da ortak bir süreci yürütüme stratejisiyle bu durumdan daha da güçlenerek çıkacaktır. Ancak bu girişim başarısız olduğu takdirde, işte o zaman sağlıktan, ekonomiye uzanan olumsuz etkilerden oluşan bir domino düzeni, korkunç sonuçlar doğuracaktır. Hem de hepimiz için.”
İlaç sanayi kamu elinde olmalı
Covid aşısının geliştirilmesi sürecine bakıldığında gelecek için ders çıkarmak mümkün, diyor Marksist ekonomist Michael Roberts, Baricada'daki yazısında:
“Her yıl ilave temel bilim araştırmaları için ayrılan birkaç milyar dolar, binlerce insanın ölümünü ve ekonomik kayıpları önleyebilir. ... Covid aşısıyla ilgili deneyimden çıkarılacak en önemli ders, çok uluslu ilaç şirketlerinin kamu varlığı olması, dolayısıyla ARGE çalışmalarının da özel şirketlerin kârını değil, insanların tıbbi gereksinimlerini öncelemesi gerektiği değilse nedir? Hatta daha da ötesi, bu sayede aşının, sadece şirketlerin belirlediği fiyatları ödeyebilecek refah düzeyine sahip ülkelerdeki insanlara değil, dünyanın en yoksul ülkelerindeki milyarlarca kişiye de ulaştırılması mümkün olur.”
Bürokratik yol doğruydu
AB bürokrasisi sayesinde aşı kuşkucularının önemli bir argümanı boşa düşürülmüş oldu, diyor Kurier memnuniyetle:
“AB, Büyük Britanya'dan farklı olarak, acil ruhsat vermekten kaçındı ve sıkıntısız resmi yolu tercih etti. Bu da AB'nin aklıselim tutumunu gösteriyor ve ilaç üreticileri için de somut sonuçlar doğuruyor: Bir sorun yaşanması durumunda, tam mükellefiyet bu şirketlerin üzerinde olacak. Pfizer gibi borsaya kayıtlı holdinglerin, eksiklerle dolu bir aşıyı, çeşitli ayak oyunlarıyla denetim süreçlerinden geçirmesi ve bunun ardından ortaya çıkacak öngörülemez sonuçlar nedeniyle iflas etmeyi göze alması pek muhtemel gözükmüyor.”
Sorumluluktan kaçma zamanı değil
Önlemleri gevşetmek için hiçbir sebep yok, diyor Etelä-Saimaa:
“İlk aşı sevkiyatı çok kapsamlı değil. İlk başta aşılanacak olanlar, Korona hastalarıyla ilgilenen, sağlık sektöründeki kilit kişiler olacak. ... Bu olumlu gelişmeler içimize su serpse de, rahatlamak için henüz fazla erken. Geniş kapsamlı bir aşılama başlamadığı sürece, halihazırdaki kısıtlayıcı önlemlerden geri adım atılamaz. Hastalıkla mücadele, hala bireylerin sorumluluğunda: El temizliği, ağızla burnu kapsayan maske ve mesafenin korunması, mümkün olduğu ölçüde evden çalışılması, enfeksiyonun önlenmesi için hala önemli önlemler olmayı sürdürüyor.”
EMA'nın izlediği yol daha adil ve daha sürdürülebilir
taz, aşıya izin verecek Avrupa İlaç Ajansı EMA'yı yavaş ve bürokratik çalıştığı suçlamaları karşısında savunuyor:
“Dünyanın ilk 'koşullu' aşı ruhsatı veren kurumu olan EMA, attığı bu adımla çığır açtı. Aşı düzenli olarak denetleniyor, Biontech/Pfizer bunun için test sonuçlarıyla ilgili bir çok verisini kurumla paylaşmak zorunda kaldı. ABD ve Britanya ise acil durum izni verdi ve aşıyı daha az ayrıntılı inceledi. Bu durum sadece hastalar için tehlikeli olmakla kalmayıp, uzun vadede aşı kampanyasının başarısını sabote etme riskini de beraberinde getiriyor. ... AB, üye devletlerin Korona milliyetçiliğini frenlemekle yerinde bir karar aldı. Şimdi aşılar adil bir şekilde üye ülkelere dağıtılacak ve aşılama hepsinde aynı anda başlayacak. EMA da birleşik Avrupa'nın bir simgesi.”
İtalyan bürokrasisi bunu kaldıramaz
La Stampa köşe yazarı Luigi La Spina, Avrupa İlaç Ajansı'nın daha hızlı ruhsat vermesi İtalyanların işine yaramaz, diyor:
“Hükümetin resmi alkışları, korkunun yarattığı ürpertiyi zar zor gizliyor. Çünkü ilacın dağıtımından sorumlu kurum ocak ayı ortasında aşılamaya başlamayı planlıyordu. Şimdi aşılama erken başlayacağı için hazır olmaması tehlikesi var. İtalyanlar hakkındaki ulusal ve uluslararası önyargıları teyit ediyor bu: Evet yaratıcı, ama asla dakik olmayan kaotik İtalyanlar. Ama bunun ne kromozomlarla alakası var, ne güneşle, ne denizle, ne de çalıp oynamakla. ... İtalya'nın belki de en büyük ve çözülmesi en zor sorunu siyaset ve bürokrasi gibi görünürde büyük iki gücün iç içe geçmiş olması. Aslında bu iki kurumu birleştiren şey, ikisinin de sahip olduğu büyük zaaflar.”
Aşılar hızlı geliştirildi, alelacele değil
Dnevnik, aşının çok hızlı geliştirildiği ve bu nedenle çok riskli olduğu iddialarının içinin boş olduğunu vurguluyor:
“Aşıların hepsi çok yeni olsa da, insanlar araştırmaların dün başladığını düşünmemeli. RNA aşıları üzerinde otuz yıldır çalışılıyor. Zaten aşıları geliştiren ekipler Sars, Mers ve benzeri diğer hastalıklara karşı geliştirilen aşılarda deneyimli. Bilim sadece olağanüstü bir duruma hızlı yanıt vererek görevini yerine getiriyor. Bu yüzden aşının hızla geliştirilmesi bizi endişelendirmemeli.”
Erdoğan hangi aşıyı olacak?
Türkiye Çin aşısı Sinovac'ta karar kıldı, ama halk bu aşıya hiç mi hiç güvenmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan herkesin önünde aşı olsa bile bu durum değişmeyecek, diyor Karar köşe yazarı Elif Çakır:
“Erdoğan ve AK Partililer Çin aşısını gerçekten yaptırsalar bile kamuoyuna bunu inandırabilecekler mi? AK Parti kendi tabanındakileri bile o şişelerin içinde Çin aşısı olduğuna inandırmakta zorlanacak mı, zorlanmayacak mı? ... Bence AK Parti iktidarı için asıl soru, asıl sorun da bu! Çünkü güven bir kere kaybolunca kolayca geri gelmiyor maalesef. ... AK Parti sadece aşı meselesinde değil her alanda toplumun güvenini büyük ölçüde kaybetti.”
Oyalanmanın zamanı değil
Der Standard'a göre AB'nin onay süreci için Britanya'dan daha fazla süreye ihtiyaç duymasının sebebi ancak bürokratik olabilir:
“Britanyalı memurların yaklaşımı bugün bakıldığında doğru olarak algılanırken, Avrupa İlaç Ajansı EMA'nın ağır aksak tutumu hatalı görünüyor. Covid ile mücadelede AB, Britanya'ya göre bir aydan fazla zaman kaybediyor. Bu süre içerisinde aşıyla ilgili yeni bilgilere ulaşılması beklenmemeli. Etkinliği konusundaki eksiklikler ya da uzun vadeli zararlar ancak daha sonra ortaya çıkacaktır. EMA'nın zaman planlaması ... özel bir özenin değil, bürokrasinin yasalarının bir ürünü. Normal zamanlarda bunu anlamak mümkün olabilir, ancak felaket bir pandeminin ortasında değil.”
AB'li uzmanlara güvenin
NZZ am Sonntag, İsviçre'nin yöntemini gereksiz buluyor:
“Uzmanlık bilgisine güvenmek yerine İsviçre İlaç Enstitüsü aşıları münferit olarak kontrol ediyor. Elbette güvenlik her şeyden önemlidir ama hızlı olmak hiçbir zaman bu kadar elzem olmadı. Pandemi her gün can alıyor. ... Bu nedenle siyaset dünyası pandemi sırasında kendi denetimlerini yapmaktan vazgeçebilir. Belki de bu model topyekun eskimiştir. Ne de olsa İsviçre'de federal hükümet, AB'nin gıdayla ilgili yasal düzenlemelerini de rutin olarak kabul ediyor. İlaçlar neden aynı sürece tabi tutulmasın? ... Amsterdam'da AB'nin 800 uzmanının elinden geçmiş dosyaları incelemek için gerçekten de Bern'de kendimize ait bir kuruma ihtiyacımız var mı?”
Rusya daha uzun süre bekleyecek
Rusya ilaç sektörü, kendi aşısını toplu aşılama için gerekli miktarlarda üretecek kapasiteye sahip değil, diyor Novaya Gazeta:
“Eldeki dolaylı verilere bakılacak olursa Moskova'daki Gamaleya Enstitüsü, bilimsel tasarımı itibariyle Oxford menşeli ilaçtan geri kalmayan yeterlikte bir aşı üretmeyi başardı. Ancak aşı, Rusya'nın genel teknolojik çöküşüne kurban gidiyor. ... Toplu aşılamanın ne zaman başlayacağına ilişkin açıklamalar, sadece [devlet televizyonuna ait] Birinci Kanal'da kulağa mantıklı geliyor; aynı kanalda Navalnıy'ı bizzat Almanların zehirlediği gibi haberler de yer aldığı unutulmamalı. Bu haberler gerçekçi kesimde sadece gergin gülümsemeye neden oluyor. Sanki 'Sputnik' aşımız, ancak bir Hint reaktöründe hazırlandığı takdirde havalanacakmış gibi.”
Jeopolitik önemi büyük
To Vima'ya göre Covid'le yarışta küresel güç dağılımı da önem taşıyor:
“Aşı, Covid sonrası dünyadaki gelişmeleri belirleyecek bir parametreye mi dönüşecek? ... Macaristan'ın örneğin AB bütçesini kilitlemesi ve Rusya'dan gelecek aşıyı tercih edeceğini açıklaması önemsiz olmasa gerek. Önümüzdeki haftalar büyük olasılıkla bizi bekleyen durum konusunda ilk ipuçlarını verecektir. ... 'Dünyayı kim kurtarmış' olacaksa, ister liberal Batı'nın bir temsilcisi, ister otoriter bir rejim olsun, büyük bir nüfuz kazanacak ve yakın geleceğe damgasını vuracaktır.”