İran'da idam: Avrupa nasıl tavır takınmalı?
İranlı muhalif gazeteci Ruhullah Zem'in infaz edilmesi uluslararası arenada öfkeye neden oldu. 2009 yılından itibaren Fransa'da sığınmacı olarak yaşayan Zem, basında yer alan haberlere göre geçen sene tuzak kurularak Irak'a gitmesi sağlanmış ve gazeteci burada kaçırılmıştı. Haziran ayında yargılanan Zem cumartesi günü Tahran yakınlarında asılarak idam edildi. Avrupa basını nükleer anlaşma meselesini bu olay ışığında ele alıyor.
Tahran gemi azıya aldı
İran'da gazeteci Zem'in infaz edilmesi, AB'nin suratına atılmış yeni bir tokat, diyor Der Standard:
“Zem'in ölümü ... Fransa'yı, dolayısıyla da AB'nin tamamını ilgilendiriyor. Aralarında iki Avusturyalının da yer aldığı çok sayıda AB yurttaşının gülünç gerekçelerle Tahran'da hapis tutulmaları da buna ekleniyor. Birkaç hafta önce 66 yaşında, İran asıllı bir Alman mimar kadın da hapishanede bulunanların arasında katıldı. Bunlar devletleri rehin alma yöntemleridir. ... AB, ABD Başkanı Trump'ın gidişiyle beraber gerek İran'ın gerekse uluslararası topluluğun, 2015'te Viyana'da imzalanan nükleer anlaşmaya geri döneceğini ummaya devam ediyordu. Bu anlaşmayı dinamitleyen Trump, kurtarmaya çalışanlarsa Avrupalılar - üstelik bu çabaları yüzünden de sürekli Tahran tarafından aşağılanıyorlar. Ama Tahran yönetimi artık gemi azıya almış durumda.”
Sorunları birbirinden ayırmak lazım
Buna karşın taz gazetesi, İran'daki insan hakları konusunun nükleer anlaşmadan ayrı tutulması uyarısında bulunuyor:
“Silahsızlanma konularının sadece silahsızlanmayla kısıtlı tutulması ve başka konularla karıştırılmaması yaklaşımı geçmişte doğruluğunu ispat etti. Nükleer anlaşması insan hakları konularına bağlanacak olursa başarısız olacaktır. Bu başarısızlık, kolayca kabullenilemeyecek kadar tehlikeli sonuçlar doğurabilir, hem de birçok alanda. İran'daki devasa insan hakları ihlalleri nedeniyle uygulanacak yaptırım ve siyasi baskılar, nükleer anlaşmasından bağımsız olarak kararlaştırılabilir ve kararlaştırılmalıdır da. Üstelik İran'daki ekonomik durum şu sıralar o kadar trajik ve ciddi ki, baskı ve yaptırımlarla kısa sürede başarıya ulaşılabilecektir.”