LGBT ayrımcılığına Brüksel'den sert yanıt
AB Komisyonu, sözleşme ihlalleri içeren ayrımcılıkla ilgili üç konuda ihlal süreci başlattı. Davaların ikisi "pedofili karşıtı yasa" ve yeni toplumsal cinsiyet rollerini ele alan kitapların etiketlenmesi zorunluluğu nedeniyle Macaristan'a açıldı. Polonya'ya ise çeşitli bölge ve yerleşimlerin kendilerini "LGBT ideolojisinden arınmış bölge" ilan etmeleri üzerine bir dava açıldı. Köşe yazarları uzun süredir için için yanan bir ateşin nasıl alevlendiğini yorumluyor.
Değerler pusulası risk altında
El Mundo Brüksel'in neden pes etmemesi gerektiğini açıklıyor:
“İki ülke hükümetlerinin otoriter yollara sapmalarına karşı durmamak, AB'in ahlaki temellerinin yıkılmasına suç ortaklığı etmek anlamına gelir. Çünkü AB, süregiden siyasi ve ekonomik uyum sürecinden ziyade hoşgörü, özgürlük ve eşitlik üzerinde yükselen bir değerler topluluğu. Kırmızı çizgiler çok belirgin olmalı. ... Bu çatışma AB'nin etik değerler pusulasını riske atıyor.”
Polonya AB'yi yoruyor
Polityka'ya göre, Varşova giderek Avrupa'dan uzaklaşıyor:
“Kaczyński liderliğindeki Polonya, AB çevrelerinde giderek birliğin 'hasta adamı' kabul edilmeye başlanıyor. Mevcut iktidar cephesinin aşırı Avrupa şüpheciliğini Avrupa kamuoyunun anlaması ve kabul etmesi çok zor. Topluluk yakında böyle bir Polonya'dan yaka silkecektir.”
Bağımsızlık savunması
Hükümete yakın Magyar Nemzet'e göre anlaşmazlığın nasıl sonuçlanacağı tümüyle belirsizliğini koruyor:
“Sağcı hükümetlerin iktidarda olduğu bu iki ülke egemenlik mücadelesinden vazgeçmedi. Bu mücadeleye dev bir destek ve cephane, Polonya Anayasa Mahkemesi'nin ulusal hukukun AB hukukundan üstün olduğuna karar verdiği tartışmalı yargı reformu davasıydı. Tıpkı geçen yıl Alman Anayasa Mahkemesi'nin Avrupa Merkez Bankası tahvil alımlarıyla ilgili olarak aynı yönde verdiği karar gibi.”
Kışkırtma kampanyası çok kolay bir yol olur
Népszava ufukta kara bulutlar görüyor:
“Popülist siyasi liderlerin en büyük önceliği iktidar olabilir. Hatta bunun için Avrupa topluluğundan ayrılmayı isteyebilir ve ülkelerinin gelişmeye devam etme fırsatından feragat etmesini bile göze alabilirler. ... Bugün [Macaristan halkının] büyük kısmı hala AB'yi destekliyor. Ama başarılı bir propaganda kampanyası ile sadece hükümet medyasından 'bilgi alan' nüfus kolaylıkla Brüksel'e karşı kışkırtılabilir.”
Kırılma olacaktır
La Repubblica, Brüksel'in attığı yasal adımların Avrupa'da egemenlikçi bir ayrılığa neden olacağını düşünüyor:
“Polonya ve Macaristan hükümetleri, AB ile aralarında uyumsuzluk hedefleyen bir yola girdiler. ... Nihayet Adalet Divanı, Komisyon ve Parlamento gibi AB kurumları sonunda AB'nin hukuki ve siyasi ilkelerini ciddi bir şekilde savundu. Anlaşmazlıklar üzerinden arabuluculuk yapmak da pek mümkün görünmüyor, zira son zirvede diğer liderler Budapeşte ve Varşova'ya karşı sabırsızlıklarını açıkça ortaya koymuştu. Polonya ve Macaristan hükümetleri, Avrupa'daki aşırı sağ partileri AB'nin egemenliğini sorgulayan bir değerler şartı imzalamaya ikna edince yıllardır gizli kalan kriz de zirve yaptı.”