Avrupa yargısı insanlık suçu işleyenleri görmüyor mu?
1988 yılında ülkesinde siyasi tutukluların toplu infazında sorumluluğu olduğu iddia edilen bir İranlının ilk duruşması Stockholm'de görüldü. Sözkonusu kişi 2019 yılında İsveç'te tatil yapmak isterken tutuklanmıştı. İsveç yargısı dava gerekçesini, insanlığa karşı işlenmiş suçların dünyanın herhangi bir ülkesinde kovuşturulabilmesi ve zamanaşımına tabi olmaması ilkesine dayandırıyor. Yorumcular davanın örnek olması arzusunda.
İsveç örnek oluyor
Süddeutsche Zeitung, bu gibi şeylerin AB'de nadiren yaşanmasına hayıflanıyor:
“Yemen'de sistematik savaş suçları işlenmesi için emirler veren Suudi veliaht prens, insanlara eziyet etmenin yorgunluğunu yazları Fransa'daki şatosunda atıyor. Muhalifleri dövdüren, hapse attıran ve onlara işkence ettiren Tayland kralının Bavyera'da, aralarında Garmisch'deki Grand Hotel Sonnenbichl da olmak üzere birden fazla ikameti var. İran'ın önemli isimleri de sağlık hizmetleri için Hannover'e gelmeyi tercih ediyor. ... Parayı gören Avrupa, hepsinin önüne kırmızı halı seriyor. Avrupalıları ... insanlığa karşı suç işlemiş kişileri, 'dünya hukuku ilkesi' uyarınca yine mahkeme önüne çıkarmaktan alıkoyan hiçbir şey yok. İsveç bunu kanıtlamış oldu.”
Elleri kanlı diktatörlere uyarı
Dagens Nyheter de davanın açılmasının önemli bir işaret olduğunu düşünenlerden:
“Yargılama, işlenen suçları ortadan kaldırmayacaktır. Ancak insan hakları ihlali nedeniyle açılan her dava, insani temel değerlerimiz açısından önemli bir tutum. Üstelik bu iddianame, dünyadaki eli kanlı diktatörlere ve işbirlikçilerine, söz konusu suçların pekala fark edildiği mesajını da veriyor. Aynı durum İran'daki mevcut rejim için de geçerli.”