İsveç'te Kuran yakma protestoları
Paskalya hafta sonunda İsveç'te aşırı sağcı ve İslamofobik politikacı Rasmus Paludan'ın Kuran'ı yaktığının duyurulmasıyla patlak veren şiddetli isyan, çok sayıda kişinin yaralanmasına ve maddi hasara neden oldu. Gelecekte bu tür olayların önüne nasıl geçilebilir? Yorumcular, birbirinden farklı yaklaşımlar üzerine tartışıyor.
Entegrasyon çok önemli
Finlandiya'nın yaşanan olaylardan nasıl bir ders çıkarılabileceğini şöyle açıklıyor Ilta-Sanomat:
“Finlandiya ve İsveç'in göçmen politikaları konusunda oldukça farklı yaklaşımlara sahip olduğunu anlamak önemli. İsveç'te çok daha fazla göçmen bulunuyor ve bunlar birçok yerde yoğun bir şekilde kendi mahallelerinde yaşıyor. ... Kargaşanın ardında çok katmanlı sorunlar yatıyor. Örgütlü toplumun işleyiş biçimini ilkesel olarak bozmak isteyen insanlar da var. Ancak İsveç'te yaşananlardan çıkarılacak bir ders varsa, o da en azından göçmenlerin topluma başarılı bir şekilde entegrasyonunun ne kadar önemli olduğunun açık tespitidir.”
Kutsal değerlere hakaret yasası iki ucu keskin bıçak
İsyanlarla bağlantılı olarak, Kuran yakmayı da yasaklayacak bir kutsal değerlere hakaret yasası çıkarılması çağrıları da işitilir oldu. Expressen buna taraftar değil:
“Kutsal değerlere hakaret yasaları, azınlık haklarının korunması bakımından tehlikeli bir enstrüman. Örnekler ortada. Bu tür yasalar genellikle çoğunluk tarafından azınlıklara karşı kullanılıyor - bunlar Polonya’da LGBTQ aktivistleri, Pakistan’da Hindular veya Nijerya’da ateistler olabilir. Af Örgütü, Freedom House ve Sınır Tanımayan Gazeteciler gibi insan hakları örgütlerinin bunca zamandır kutsal değerlere hakaret yasalarına karşı mücadele vermesinin en önemli nedenlerinden biri bu. İsveçli politikacılar onlara kulak vermeli, yasakçılara değil.”
Polis daha donanımlı olmalı
Muhafazakar Göteborgs-Posten gazetesi, olayları hızla kontrol altına alabilmek için polisin daha etkili ekipmanlar kullanabilmesi gerektiğini söylüyor:
“Muhafazakarlar ve Liberaller polisin tazyikli su kullanabilmesini öneriyor. Önerilen diğer araçlar da elektroşok cihazı ve plastik mermi. Amaç, kötü yaralanmalara ve ölüm riskine yol açabilecek gerçek silahları ateşlemek zorunda kalmadan ayaklanmaları şiddetle bastırabilmek. Polis copu ile silah arasında çeşitli kademeler olmalı. Adalet Bakanı Morgan Johansson bu tür önerileri ne yazık ki reddetti. ... Böyle olmaz. İsveç polisi ve halkı, toplum için tehlike arz eden tehditleri oldukça ciddiye alacağı konusunda hükümete güvenebilmeli.”
Nedenleri önemli değil
Aftonbladet, tutarlı bir adli kovuşturma yürütülmesini talep ediyor:
“Esasında, protestocuların aşırı sağcılığa tiksinti, polise nefret veya dine öfke duyması gibi nedenler pek bir önem teşkil etmiyor. Yaşananlar hiçbir şekilde kabul edilemez. ... Ancak şu anda olması gereken en önemli şey, hukuk devletinin gerektiği gibi tepki vermesi. Demokrasiye yönelik tehditler hoş görülmemeli. Suçluların ve işledikleri suçların tespit edilmesi ve yürürlükteki yasalara göre yargılanıp cezalandırılması gerekiyor. Bu artık siyasi anlaşmazlıklardan çok daha büyük anlam taşıyor.”
Harekete geçmenin tam zamanı
Svenska Dagbladet, İsveç toplumunun durumuyla ilgili tehlikeye dikkat çekiyor:
“[Paskalya isyanları] izole banliyölerimizde kolluk güçlerine, ambulanslara ve sıradan insanlara yönelen ve göz açıp kapayıncaya kadar acımasız bir şiddete dönüşebilen paralel norm yapılarını ve kanunsuzluğu gözler önüne seriyor. Üstelik bu, devam eden çete savaşlarında yeni yaralanmalara ve ölümlere dair gelen haberlerle aynı anda gerçekleşiyor. Tüm bunlar, ayrıştırılmış bölgelerimizdeki ve bu bölgelerin çevresindeki korkunç durumu ortaya koyuyor. Daha yüksek önceliğe sahip başka bir iç politika meselesi yok. Katiyen yok.”