İtalya: Giorgia Meloni ile geçen 100 gün
Sağ popülist Giorgia Meloni’nin İtalya’da iktidara gelmesi, Avrupa’da büyük endişelere sebep olmuştu. Görevde geçen 100 günü aşkın sürenin ardından, bu endişeler yerini pragmatizme ve ihtiyata bırakmış görünüyor. Yorumcular, geride kalan dönemin bir bilançosunu çıkarıyor.
İyi donanımlı bir hükümete sahip görünüyor
The Spectator, AB ile ihtilaflar yaşanabileceğine yönelik karamsar kehanetlerin gerçekleşmediğini öne sürüyor:
“Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ocak ayında Roma’ya uçmuş ve Meloni ile hayli dostane bir buluşma gerçekleştirmişti. Meloni’nin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve [cuma günü] Berlin’de ilk kez baş başa bir araya geldiği Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile de iyi ilişkileri var. Meloni, Berlin’de Ukrayna’ya silah sevkıyatına ve Rusya’ya karşı yaptırımlara verdiği desteği bir kez daha vurguladı. ... Önceki pek çok İtalyan hükümetinin aksine, Meloni beş yıllık görevini ifa edebilmek için iyi bir donanıma sahip görünüyor.”
Dağınık ve çelişkili bir ekonomi politikası
Frankfurter Allgemeine Zeitung'un Roma'daki ekonomi muhabiri Christian Schubert'e göre iyi yönetim böyle olmaz:
“İtalya'nın başlıca yapısal sorunları, iyi düşünülmüş ve uyumlu bir konseptle desteklenen çözümlere ihtiyaç duyuyor. Şimdiye dek eksik olan buydu. Siyasi yelpazenin sağdan merkez sağa kadar uzanan üç partisinin oluşturduğu hükümetin aklındaki ekonomi politikası, hâlâ oldukça dağınık ve serbest girişim ile kutsallaştırılmış 'Made in Italy' etiketini korumak adına devlet kontrolü gibi birbirleriyle çelişkili öğeleri aynı anda barındırıyor. Problemlerden biri, Meloni kampındaki sözde egemenlikçilerin çoğunun piyasaya aslında güvenmemesi; çünkü piyasa yoluyla kontrolün ellerinden kayıp gitmesinden korkuyorlar.”
Draghi'nin izinden
Il Manifesto, aslında hiçbir iş yapmamış bir hükümete nasıl not verilebilir diye soruyor:
“Elbette bu eylemsizliklerinin hafifletici nedenleri var. Sonbaharda kurulan, bütçe meselesinin nefesini ensesinde hisseden ve tam da bu cephede daralmış bir hareket alanına sahip olan ilk hükümetler. Yine de bir parıltı saçmaları, yön gösterecek kararlar almaları, cesur adımlar atmaları mümkün olabilirdi. Ancak bunun yerine, Meloni hükümeti bugüne kadarki tek önemli yasada [bütçe] geri planda kalmayı tercih etti. Bir esir gibi Mario Draghi’nin izinden gitti ve nazik talimatlarını dinledi.”