Tarım sektöründe neyin değişmesi gerek?
Avrupa’nın her yerinde çiftçiler aylardır ucuz Ukrayna tahılına, artan yakıt fiyatlarına ve ve AB’nin 2023’ten bu yana çevresel unsurları güçlendirmek üzere yeni gereksinimler getiren tarım politikasına karşı protesto gösterileri düzenliyor. Avrupa basını, çiftçilerin protestolarında haklı olup olmadığını ve buldukları geniş desteğin gerekçelerini analiz ediyor.
Rekabet gücü artırılmalı
Les Echos Genel Yayın Yönetmeni David Barroux, Fransa'nın arz odaklı bir tarım politikasına ihtiyacı olduğunu söylüyor:
“Çiftçilerin gelirini güvence altına almak için bilmem kaçıncı yeni yasayı önermek, derin bir yapısal soruna yetersiz konjonktürel yanıtlar vermekten başka bir şey değil. İdari tekniklerle emtia fiyatlarını yükseltmeye çalışmamalıyız. Bu yalnızca tarım ve gıda sektörümüz ile hane halkının alım gücünü cezalandırmakla sonuçlanır. Bunun yerine, tarımımızın verimlilik kazançları elde edip daha rekabetçi hâle gelmesi için daha derinlere inmemiz gerekiyor.”
Tarım ve çevre koruma aynı konulardır
İklim aktivisti Adélaïde Charlier, La Libre Belgique’de AB Ortak Tarım Politikası’na (OTP) çekidüzen verilmesi gerektiğini savunuyor:
“Tarım için bir şey yapmak istiyorsak, ekolojik dönüşümü yavaşlatmak yerine OTP’yi revize etmemiz şart. En başta da tarım arazileri yerine tarımsal uygulamalar sübvanse edilmeli. Çiftçilerimiz geçimlerini ürettiklerinden sağlayabilmeli ve ekosistem için sundukları biyoçeşitliliği koruma ve karbondioksiti azaltma gibi hizmetlerden ötürü mükâfatlandırılmalılar. ... Tarım ve çevre koruma AYNI konulardır.”
Fazladan sübvansiyonlara son verin
Neue Zürcher Zeitung, çiftçilerin piyasayı devre dışı bırakmak istemesini anlayamıyor:
“Tarım ürünleri de dahil, ticarete konu olan ürünler için neden bir fiyat artışı hakkı olsun ki? Fiyat artışı diğer ürünler için de aynı derecede yüksek olursa, tüketiciler ayaklanır. Çiftçiler elbette organik ürünler gibi ek hizmetler için fazladan ücret talep edebilmeli. ... Ancak piyasa ekonomisinde, ister 'organik' ister geleneksel ürünler söz konusu olsun daima 'makul bir gelir' elde edeceğinizin garantisi yoktur. Tarımda adil fiyat talepleri işitiliyorsa, bunun tek nedeni piyasanın onlarca yıldır sübvansiyonlar, katı sınır engelleri ve direktiflerle baltalanmış olmasıdır.”
Tüketiciler için de bir şeylerin yanlış gittiği aşikâr
Naftemporiki protestolara verilen büyük desteği analiz ediyor:
“Yurttaşlar neden -geçmiştekinin aksine- bu kez çiftçilerin yanında yer alıyor? 'Biz olmadan ne yiyeceksiniz?' hem anlaşılması kolay hem de çürütmesi zor bir slogan da ondan. ... Çünkü tarladan raflara uzanan mesafenin ne kadar uzun olduğunun farkındayız. Genel fiyat endeksi düşerken marketlerdeki gıda fiyatları artıyorsa, üretici portakalın kilosunu 40 sente satarken raf fiyatının (yüzde 250 artışla) 1,40 avro olduğunu görüyorsak, bir şeylerin yanlış gittiğinde hemfikir olabiliriz.”
İklim protestolarına tepkiler taban tabana zıt
La Repubblica'nın gözlemi şöyle:
“Letzte Generation hareketi aktivistlerinin eylemlerine yönelik hoşnutsuzlukla karşılaştırırsak, 'Traktörlerin Yürüyüşü' halktan daha büyük bir destek bulmuş görünüyor. ... Her iki durumda da 'çevre' hareketleriyle karşı karşıyayız. ... Teoride çiftçiler ve çevre aktivistlerinin sağlam bir ittifak kurması beklenir. Ama yine de bu iki grubun siyasi kaderi bugün tamamen farklıymış gibi. Birinci grup, doğrudan kamunun gücüne, kurumsal muhataplara, kolektif örgütlenme biçimlerine ve en azından kısmen ulaşılmış hedeflere sahip. Letzte Generation için ise sonuç hayli farklı. ... Çiftçiler bugüne ve acil meselelere müdahale ederken, iklim aktivistleri yarının mücadelesini veriyor.”
Ortak Tarım Politikası'nın kırsalda gerçek bir karşılığı yok
El País yeni bir sübvansiyon modeli geliştirilmesini istiyor:
“Mevcut durumun üstesinden, son protestolar esnasında sorumsuzca yapıldığı gibi Ortak Tarım Politikası'na (OTP) gelişigüzel saldırılarla değil ancak Brüksel'le işbirliği yapılarak gelinebilir. ... Tarımın iklim değişikliğiyle mücadeleye uyumlanması hiçbir koşulda sorgulanmamalı. ... Ancak 378 milyar avroluk (2021-2027) fonun etkin bir şekilde dağıtılabilmesi için OTP'nin yeniden gözden geçirilmesi de şart. Şimdiye değin toprak sahiplerinin yüzde 20'si doğrudan yardımların yüzde 80'ini aldı. ... AB'nin tarım politikasının kırsal kesim üzerinde gerçek bir etkisi bulunmuyor, yalnızca çiftçi birliklerinin halkın çıkarlarıyla örtüşmeyen taleplerini yerine getirmekle yetiniyor.”
Lobinin boyunduruğu altındayız
Protestocu çiftçiler adlarına yakışır bir şekilde hareket etmiyor, diyen NRC köşe yazarı Caroline de Gruyter öfkeli:
“AB’nin Ortak Tarım Politikası 1962 yılında yürürlüğü girdiğinde, çiftçiler üretim yapsınlar diye para aldılar. ... Aradan bir süre geçince ortada öylesine çok sübvansiyonlu gıda vardı ki, çiftçilere bu kez üretim yapmasınlar ya da üretim fazlasını Afrika’ya satsınlar diye para verildi. Bugünkü sistemimiz ise daha farklı: Üretimi düzenleyen piyasa, fakat hektar başına sübvansiyon alan çiftçiler. Sonuç: Tarım lobisi siyaseti domine ediyor ve seçmeni radikal sağın kollarına atıyor. Küçük çiftçi de avcunu yalıyor. Avrupa’nın tarım politikasında kapsamlı bir reforma gidilmeli, hem de hemen şimdi!”
Sübvansiyonlar kesilsin!
Magyar Hírlap, Brüksel'in sert tedbirlere başvurmasını istiyor:
“Kesintilere duyulan ihtiyaç inkâr edilemez ... AB'deki -bilhassa da Batı Avrupa'daki- çiftçiler büyük sübvansiyonlar sayesinde rahata alıştı: Tüm kalkınma önlemlerine ve sektöre aktarılan büyük miktarlardaki paraya rağmen, olabilecekleri kadar verimli değiller. Dahası düşük fiyatları daha yüksek verimle telafi edebilirler. ... Onlar demode bir sübvansiyon sisteminin yararlanıcıları konumundalar. Yalnızca tarım politikasının değil, onların da değişmesi gerekiyor. Eğer bunu yapamıyorlarsa, o zaman işlerini değiştirmeliler.”
Sağlıksız güç dengeleri
De Standaard'a göre tüketicilerin gıda için daha fazla ödemeye hazır olmadığı argümanı bahaneden başka bir şey değil:
“Ürününün fiyatını çiftçi belirlemiyor. Çiftçinin aldığı fiyat, gıda zincirindeki güç dengesi hakkında çok şey anlatıyor. Diğer aktörler daha güçlü: ürünleri işleyen şirketler, toptancılar, satıcılar. ... Şimdi de tüketiciler suçlanıyor. Süpermarketler, tüketicilerin gıdaya daha fazla para ödemek istemediğini söyleyerek kendilerini savunuyor. İyi de ne zamandan beri pırasa ya da pirzolaya ne kadar ödeyeceğine tüketici karar veriyor?”
Tüm taraflarla diyalog şart
Kathimerini uyarıyor:
“'Yeşil' politikaya daima karşı olan ve AB'nin Ukrayna'ya desteğini reddeden aşırı sağcı güçler, çiftçilerin öfkesini istismar etmek için çok iyi bir konumdalar. ... Bu güçler, haziran ayında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde etkilerini artırırsa, iklim değişikliğiyle mücadele daha da zorlaşacak ve çiftçiler daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalacaktır. Brüksel ve üye devletlerin alacağı önlemlerin yanı sıra politika yapıcılar, çiftçiler ve tüm yurttaşlar arasında tarımsal üretimin önemi ve bunu kamu yararı için geliştirme fırsatları hakkında doğru bir diyalog kurulması hayati önem taşıyor.”
Siyasetçiler refahı feda ediyor
Günlük Die Presse gazetesi, çiftçi protestolarının bütün Avrupa Ekonomik Alanı’na zararlar verdiği eleştirisinde bulunuyor:
“2024’teki bu büyük çiftçi ayaklanmasının siyasi sonuçları şimdiden hissedilmeye başladı. Hem de çok geniş ölçekte. Emmanuel Macron salı günü, Avrupa Komisyonu’nun dört MERCOSUR ülkesi Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay ile yürüttüğü serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin iptal edildiğini duyurdu. ... Avrupalı siyasetçiler, sayıları az ama sesleri yüksek çıkanların rahatı uğruna sayıları çok ama sesleri az çıkanların refahını feda ediyor. Avrupa’da istihdam büyük ölçüde, giderek makineleşen tarıma kıyasla hizmetlere, tıbbi ürünlere, makinelere ve otomobil endüstrisine bağlı durumda.”
Çelişkili ve karşılanamaz talepler
Le Temps’in Paris muhabiri Paul Ackermann, Fransa’daki protestoların çabucak sona ermesini beklememek gerektiği yorumunda bulunuyor:
“Hareketi sınırlayan etmenlerden biri de Fransa’da tek tip tarım olmaması. Fransa’da kaderleri birbirinden farklı olan türlü çiftçi kesimleri bulunuyor. Birbirleriyle çelişmeseler de o kadar çok katmanlı talepleri var ki, hükümet istese bile bunları katiyen bir bütün olarak ele alamayacaktır. Tabii farklı ve dolayısıyla karşılanamayacak kadar çok sayıdaki bu talepler, sarı yeleklilerde olduğu gibi hareketin kaçınılmaz olarak daha da uzamasına sebebiyet vermezse.”
Birleşik cepheyi sağlamak hayli güç
News.bg, Avrupalı çiftçilerin Brüksel'e daha fazla baskı yapmak için birleşip birleşmeyeceğini merak ediyor:
“Bunun cevabı muhtemelen hayır olacaktır. Zira AB ülkelerindeki çiftçilerin ortak çıkarları olduğu gibi kendi çıkarları da söz konusu. Tarım sektörü muhtemelen AB içindeki en müşkül ve şüphesiz hem ulusal hükümetlerin hem de Avrupa Komisyonu'nun politikalarına en çok bağımlı olan ekonomik sektör. Avrupa tarımı kotalara, sübvansiyonlara ve düzenlemelere tabi ve son derece hassas. Bir ülkedeki çiftçilerin taleplerinin karşılanması, otomatikman diğer ülkelerdeki meslektaşlarının mağdur olmasıyla sonuçlanıyor.”
Halktan uzak Brüksel mitine son verin
Der Nordschleswiger, Danimarkalı siyasetçilerin kendi çiftçilerine karşı dürüst olmasını istiyor:
“Demokratik yollarla seçilmiş Danimarkalı siyasetçiler, Avrupa düzeyinde uzun zamandır teşvik ve düzenlemeler konusunda büyük değişimlerle sonuçlanan bir tarım ve iklim politikasının geliştirilmesine katkıda bulundular. Danimarka’da ise ‘Brüksel’in şöyle ya da böyle olsun istediğini ve bunların ülkemizde tarım üzerindeki etkisini en aza indirmek için ellerinden geleni yaptıklarını iddia ediyorlar. Bu yalan ve güya bizim yerimize kararlar alan uzaktaki bir Brüksel mitini besliyor, ayrıca bilhassa da tarım sektörümüzün büyük zorluklarla boğuşmasına yardımcı olmuyor.”
Marjlar düşük, risk büyük
De Standaard, çiftçileri birleştiren hoşnutsuzluğu anlayışla karşılıyor:
“Avrupa’daki tarım sektörünü de sanayideki gibi devasa bir dönüşüm bekliyor. Karbon nötr hale gelmesi, doğayla arasındaki dengeyi yeniden tesis etmesi ve acımasız küresel rekabete karşı ayakta kalması gerekiyor. Çiftçilerin kendilerini yetersiz hissetmesi boş yere değil. Büyük kâr marjlarının keyfini zincirin üst kademelerindekiler sürerken finansal risk herkesten çok onların sırtına yüklenince, refah düzeylerinin Flaman ortalamasının altında olması hiç sürpriz olmuyor.”
Çiftçilik bir hayır faaliyeti değildir
Gazeteci Toms Lūsis, Tvnet'te öfkeyle çiftçilerin daha ziyade özel girişimciler olarak görülmesi gerektiğini savunuyor:
“Yaz çok mu kuraktı? Devlet bana bunu tazmin etsin! Yaz çok mu yağışlı geçti? Benim tazminatım nerede? Dolu mu yağdı? Tazminat! Devlet de öylece cüzdanını açıyor. Gelecek yıl, hava harika olduğunda ve çiftçiler rekor düzeyde hasat yaptıklarında, kutlamasını bilecekler. ... Ama kendilerini devlete hiç borçlu hissetmeyecekler. ... Çiftçilik, aç bir ülkeyi doyurmak amacıyla fedakârlar tarafından tümüyle devlet yararına yürütülen bir hayır faaliyeti değildir. Letonya'nın geri kalanı bunun için sürekli ve koşulsuz minnettarlık duymamalı. Bu, nihayetinde temel amacı para kazanmak olan özel bir ticari faaliyet.”
Hava koşullarıyla yıpranıp sübvansiyonlarla şımartıldılar
La Stampa'ya göre talepler gerçekçi olmalı:
“Sınırları aşarak bir ülkeden diğerine yayılan ayaklanmalar pek çok açıdan çelişkili, bahaneler ise doğaçlama gibi görünüyor. Evet, bakanımız Lollobrigida'nın da ifade ettiği gibi çiftçiler toz, toprak ve gübre kokusu içinde çalışmak zorundalar ve gelirleri gelecekte artması muhtemel tüm iklim belirsizliklerine karşı savunmasız. Bununla birlikte söz konusu meslek grubu, on yıllardır sağlanan cömert kamu desteğiyle de şımartılmış durumda. ... Traktör protestolarında çokça eleştirilen ortak tarım politikası, genel olarak zaten hayli cömert olduğundan, karşılığında hiçbir şey almadan daha fazla fon sağlanması beklenemez.”
Üç seçenekten yalnızca biri mantıklı
Tarihçi Benoît Bréville, Le Courrier'de çiftçiler için üç gelecek perspektifini şöyle açıklıyor:
“Birincisi, Avrupa'daki iş bölümü ve büyük tahıl üreticisi ülkelerin AB'ye katılımı nedeniyle yok olma. İkincisi, bürokrasiler ve yatırım fonları aracılığıyla dayatılan dizginsiz sanayileşme yolundan giderek, insani ve çevresel yıkım pahasına hayatta kalma - ki bu zaten orada burada ayaklanmalara yol açıyor. Ya da gıda tedarikçiliği işlevini koruyan ve aynı zamanda da işçilerinin bağımsızlığını sağlayan küçük çiftçiliğe dayalı bir tarım biçiminin mücadelesini verme. ... Pek çok besici ve çiftçi bunun için uğraşıyor, tüketiciler bunu istiyor ve mantık da uzun vadede bunu gerektiriyor.”
İthal ürünler ve Yeşil Anlaşma tarım sektörüne yük bindirdi
2023 çiftçiler için bilhassa zor bir yıl oldu, diyor Gazeta Wyborcza:
“Üretim maliyetleri artarken tarım ürünlerinin fiyatı düştü; çiftçiler, çiftliklerini geliştirecek yatırımlarda bulunamadı ve kırsalda keyifler kaçtı. Salt Ukrayna’dan sel gibi akan tarım ürünleri yüzünden değil. 2023, tarım sübvansiyonlarında değişikliklerin yapıldığı ve Polonya’da kimsenin aslında pek hazırlıklı olmadığı Müşterek Tarım Politikası’nın ilan edildiği de bir yıldı. ... Yeşil Anlaşma’nın iklim değişikliğine Avrupa Komisyonu’nun yanıtı olması ve çiftlik hayvanlarını eskisine nazaran daha çok gözeterek organik gıdaya yönelen tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılaması bekleniyordu. ... Ancak çiftçiler için maliyetlerin yükselmesi ve verimin düşmesi anlamına geldi.”
Bu işin sorumlusu Brüksel
Efimerida ton Syntakton’a göre hoşnutsuzluğun suçlusu siyasetçiler:
“Avrupalı çiftçilerin dolaylı yollardan yönelttiği soru ortada: Tarımda çevreci dönüşümün bedelini kim ödeyecek? Bunun yanıtı şimdilik çiftçiler ve gıda maliyetlerinin hızla arttığına şahit olan tüketiciler. AB liderliği ve 27 ülkenin hükümetleri, tarımda daha çevre dostu ekim yöntemlerine yönelik asıl ihtiyaca karşı lüzumsuz ve yapay bir direnç sergilediler. Şimdi de ne ektilerse onu biçiyorlar. Avrupalı çiftçilerin öfkesini zevkle kendilerine mal eden aşırı sağcıların eline verilen ödül de buna dahil.”
Sübvansiyonlar daha iyi paylaştırılmalı
De Morgen, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in başlattığı görüşmeleri iyi niyetli ancak yetersiz buluyor:
“Asıl sıcak mevzu Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ertesine bırakılıyor. Tam da anketler radikal Kimlikçiler Hareketi’nin [ID] Avrupa Parlamentosu’nda üçüncü büyük grup olabileceğine işaret ederken, riskli bir hamle bu. ... Avrupa’da tarım sübvansiyonları 386,6 milyar avroyu bulurken, aslında hiçbir çiftçinin acı çekmemesi gerekirdi. Fakat durum böyleyse, paylaşımda bir sorun var demektir. Paranın çoğunu alan büyük tarım şirketleriyle küçük çiftçiler arasındaki makas hâlâ çok açık. AB bu farkı bir an önce kapatsa iyi eder, çünkü diğer tüm krizler sürerken Avrupa bir de çiftçi kavgası kopsun istemeyecektir.”
İmtiyazlar garantilendi
Dilema Veche, Avrupalı çiftçilerin bu yıl da kimi başarılar elde edebileceği kanaatinde:
“Çiftçilerin protestoları siyasetçileri de yeniden düşünmeye sevk etti. Bu da çevre reformlarının ertelenmesine hatta dondurulmasına yol açtı. Yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, eğilimi ne olursa olsun siyasetçilerin hepsi çiftçilerin oylarını toplamak istiyor. Bunları kimin alacağı henüz belli değilse de kesin olan bir şey var: Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonucuna bağlı olarak, Avrupa tarım reformunun ne kadar hızlı ilerleyeceğini ve çiftçilerin tatmin olabilmeleri için devletten ne kadar para almaları gerektiğini göreceğiz.”
Tam da popülistlerin işi
La Repubblica, protestoları hangi çevrelerin körüklediğini değerlendiriyor:
“Çiftçi protestoları bir güvenlik meselesine döndü. ... Göstericiler her yeri karıştırdığı için değil -gelen haberlere göre halihazırda iki ölü ve onlarca yaralı var- analistler bunun nasıl ‘yayıldığını’ görmezden gelemediği için: [Hoşnutsuzluğun] temelinde somut ve etkisi derinden hissedilen meseleler var. ... Fakat asıl endişelendiren, protestoların zamanlaması ve başvurulan yöntemlerin ne denli çoğaldığı. Hepsinden de önemlisi, protesto çağrılarını kimlerin yükselttiği: Avrupa ve çevre koruma karşıtlığı müşterek paydasında buluşan, kızıl-kahverengi tondaki aşırı sağcıların bir kesimi.”
Şehir sakinleriyle çiftçiler arasındaki uçurum
LRT, traktörlerin Vilnius'ta da sokaklara inmesine rağmen şehir sakinlerinin çiftçilerle duygudaşlık kurmadığını söylüyor:
“Gediminas Caddesi'nde yaşayan öfkeli bir şehir sakini, 'aldığınız destek, teşvik ve sübvansiyonlar her girişimciyi kıskandırır, öğretmen ya da doktorları saymıyorum bile' diyor. Traktörlü çiftçi buna 'ben sizi besliyorum' diye yanıt veriyor. Protestocu çiftçiler yalnızca Vilnius'u değil, istemeden de olsa Litvanya'nın tamamını böldüler. ... Şehir halkı, bardaklarına Polonya'dan gelen sütü doldurup Fas'tan gelen patatesi kızartırken, çiftçilerin aslında neye karşı mücadele verdiğini merak ediyor.”
Fransız ikiyüzlülüğü
L'Opinion, Fransa'nın tarım politikasının çelişkilerle dolu olduğunu yazıyor:
“'Made in France' kalitesinde gıda talep ettiğimizde, 'hepimiz çiftçiyiz' evet. Ancak büyük perakende zincirlerinin teşvik ettiği düşük fiyat kültürü kâr marjlarını iflas noktasına kadar erittiğinde, hayır. Yerel ürünler istediğimizde, evet; 'arka bahçemde olmaz' ilkesi kimi uygulamaları tehlikeye attığında, hayır. ... Ulusal egemenliğin anahtarı olan tarım gücümüzle gururlandığımızda, evet. Tüm sektörleri yok eden aşırı düzenlemelere, maliyetlere, yasaklara ve kontrollere karşı kayıtsızlık gösterdiğimizde, hayır. ... Bu tutarsızlıkların bir bedeli var: çiftçiler için yüksek, ülke geneli içinse daha da yüksek.”
Çiftçi çok, tarım arazileri yetersiz
Romanya'da çiftçiler ve nakliyeciler, protesto amacıyla Ukrayna'ya açılan sınır kapılarını ve Köstence'deki Karadeniz limanını bloke etmiş durumda. Protestocular, Ukrayna tahılının Romanya pazarına girmesine karşı çıkıyor ve geciken sübvansiyon ödemelerinin yapılmasını talep ediyor. Jurnalul National protestoların arka planına ışık tutuyor:
“Romanya'da 3,5 milyon çiftçi var ve bu da AB'deki en yüksek sayı. Ancak çiftliklerin yüzde 90'ı, beş hektardan daha az bir alanda tarım gerçekleştiriyor. ... Yetersiz finansman, sulama ve mekanizasyona erişim eksikliği gibi sorunlar, büyük komşu Ukrayna karşısında rekabet gücünün giderek yitirilmesine neden oluyor. ... Yalnızca şeker pancarı üretimine bir göz atmak yeter: 2023/2024 yıllarında Ukrayna, AB'ye yaklaşık 650 bin ton şeker pancarı tedarik edecek - bu da 2022'den önceki tutarın 30 katına tekabül ediyor.”
Sorunun kökeni aynı
Romanya'daki Macar azınlığın kısmen Macaristan tarafından finanse edilen medya organı Krónika'ya göre Ukrayna’dan tahıl ithal edilmesi AB’deki çiftçilerde hoşnutsuzluk doğuruyor:
“Alman, Rumen ve Polonyalı çiftçilerin taleplerinde ortak noktalar var. ... Sorun da Ukrayna’ya yardım edeceğiz diye AB normlarına dahi uymayan Ukrayna menşeli ucuz tarım ürünlerinin AB ülkelerinin pazarlarına gümrüksüz girmesine izin veren Brüksel’deki siyasetçilerin amatörlüğünde gizli. Yüzme bilmeyen biri boğulmakta olan bir insanı kurtarmaya çalışırken ikisinin de boğulması gibi bir şey bu.”
Avrupalı gibi davranıp pozitif düşünmeli
Ouest-France bunun AB için bir meydan okuma anlamına geldiğini söylüyor:
“[Protesto dalgası] ulusal tercihleri Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en gözde malzemelerine çevirmeye hevesli tüm Avrupa şüphecisi hareketlerin ekmeğine yağ sürüyor. ... Ancak Brexit sonrası ciddi sıkıntılarla boğuşan Büyük Britanya'da tarımın hâli, bu taleplere şüpheyle yaklaşılmasına neden oluyor. Gerçek çözümlerin adresi Brüksel. ... Acilen ihtiyaç duyulan nesil değişimi ancak güvenin yeniden tesis edilmesiyle sağlanabilir. Bunun için de çiftçi örgütlerinin, bilhassa da Avrupa'nın en önemli çiftçi örgütlerini bir araya getiren COPA'nın yeni bir söylem geliştirmesi şart. Genç nesillere umut ve perspektif sunabilmeliler.”