Ukrayna 2025'te kime güvenebilir?
Brüksel'de düzenlenen AB zirvesi çerçevesinde, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve kimi Avrupalı hükümet liderleri çarşamba akşamı Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile bir araya geldi. Rutte, buluşmada Kiev'in nasıl "güçlü bir konuma" getirilebileceğinin görüşüldüğünü belirtirken, yorumcular AB'nin bunu nasıl başaracağını merak ediyor.
Zaman tükeniyor
Süddeutsche Zeitung, AB durumun ciddiyetini hâlâ kavramadı, diyor:
“Putin’in AB’nin temellerine el bombaları attığı ve Trump’ın yıkım işine katkıda bulunmak niyetiyle matkabını hazır tuttuğu şu günlerde, pek çok Avrupa hükümeti hâlâ rahatsız edici bir şekilde 'bekleyelim ve görelim' tutumunu sürdürüyor. Perşembe günkü zirvede, öğle yemeği esnasında görüşülmek üzere bir 'stratejik tartışma' planlandı. Ancak, AB sonsuz bir zamana sahipmiş gibi hiçbir karar alamadı. Oysa böyle bir zamanı yok.”
Avrupa bir ikilemle karşı karşıya
NRC, AB'li karar alıcıların bir rota çizmeye çalıştığını söylüyor:
“Trump seçim kampanyası esnasında sorunu çözme sözü vermiş ve Ukrayna Devlet Başkanı da dobra dobra 2025'in diplomatik barış yılı olacağını söylemişti. ... Avrupalı siyasetçiler karar vermek zorundalar ama bir ikilemle de karşı karşıyalar. Trump'ın girişimlerine yanıt verebilmek için gelecek senaryolarına hazırlanmaları gerekiyor. Ancak bunları kamuoyu önünde konuşamıyorlar. Zira bunun Putin'in ekmeğine yağ sürüp Ukrayna'yı destekleme iradesine zarar vereceğini düşünüyorlar.”
Tam destek Avrupa'nın da menfaatine
Avrupa artık sorumluluk almalı, diyor La Stampa:
“Tek gerçek gündem maddesi, Trump’ın ABD’yi Ukrayna’dan (ve başka yerlerden) çekme ihtimali karşısında Avrupa’nın Kiev’in savunmasına nasıl daha fazla destek sunabileceği. Hem Trump ve Vladimir Putin’in (istikrarsız da olsa) ateşkeste uzlaştığı hem de daha uzun süreler savaşıldığı senaryoda kilit mesele bu. Her iki durumda da on binlerce askere, mühimmata, füzelere, hava savunma sistemlerine ve Avrupa’nın gerçek güvenlik garantilerine ihtiyaç var. … Ukrayna var gücüyle kendini savunmayı sürdürecek. Bunu bizim tam desteğimizle yapması yalnızca doğru değil, aynı zamanda bizim de menfaatimizedir.”
Söz sahibi olmak isteyen katkı sunmak zorunda
Trouw köşe yazarı Stevo Akkerman, AB'nin olası barış görüşmelerinde nasıl bir rol oynayabileceğini irdeliyor:
“AB'nin bir askeri kolu yok, o halde hangi ülkelerden söz ediyoruz? Macaristan veya Slovakya gibi Rusya dostu ülkelerden bahsetmediğimizi varsayıyorum. ... Eğer masaya oturmayı planlıyorsanız, yeni kurulacak bir Avrupa barış gücüne katılmaya hazır olmanız gerekir; aksi takdirde sunacak bir katkınız bulunmaz. Ancak böyle bir güç mevcut değil. ... Peki, bu durumda Trump ne yapacak? Avrupa, ABD olmadan askeri bir rol üstlenmeye hazır mı? Şahsi gözlemim, yaşlı kıtanın şu anda sendelemekte olduğu yönünde.”
AB'nin yeni rolüne alışması gerek
Litvanya Askeri Akademisi analisti Gintautas Razma, LRT'de şu yorumu yapıyor:
“Askeri terimlerle ifade etmek gerekirse, NATO bir örgüt olarak 'kuvvet kullanıcısı' (İngilizce: force user), üye devletler ise 'kuvvet sağlayıcısı' (İngilizce: force provider) konumunda. NATO'nun kendi silahlı kuvvetlerine sahip olmadığını, yalnızca sağlananları kullandığını anlamak hayli önem teşkil ediyor. Er ya da geç AB'nin de 'kuvvet oluşturucu' (İngilizce: force builder) rolünü üstlenmek zorunda kalacağı söylenebilir. Bu ne kadar ivedi kabul edilirse, AB askeri kabiliyetlerini geliştirmek için kaynaklarını o kadar erken harekete geçirebilir.”
Tehdit seviyesi hayli yüksek
Jyllands Posten, Danimarka askeri istihbarat servisi FE'nin geleneksel olarak her yıl sonu yayınladığı rapordaki tehdit değerlendirmesinden endişe duyuyor:
“Çin ve Rus gemileri sularımızda dolaşıyor ve garip davranışlar sergiliyor. FE, sabotaj tehdidinin başkalarına karşı bir tür savaş yürütmek için etkili bir silah olduğuna ve bu tehdidin arttığına işaret ediyor. Yalnızca sabotaj tehdidinin yarattığı korku dahi etkili bir silah. ... Batı'nın Almanya ve Fransa'daki siyasi krizlerle, ABD'nin NATO'daki rolüne ilişkin belirsizliklerle mücadele ettiği bir dönemde, Rusya, Çin ve Kuzey Kore zorlu bir düşman üçlüsü olarak öne çıkıyor. Hal böyleyken yalnızca savunmaya dair güzel sözler duymak değil, somut eylemler de görmek gerekiyor.”
ABD'de planlar çoktan hazır
Radio Europa Liberă’ya göre, halihazırda Ukrayna’nın en büyük silah tedarikçisi olan Washington’ın nasıl bir pozisyon alacağını şimdiden tahmin etmek mümkün:
“Trump, ilk döneminde başkan yardımcısının danışmanlığını yapan ABD’li emekli korgeneral Keith Kellogg’a güveniyor. Kellogg, kasımdaki ABD seçimlerinden önce eş yazarlarından olduğu ve sıklıkla atıfta bulunulan siyasi bir belgede, Kiev ve Moskova’yı müzakereye zorlamak için cephelerin dondurulmasını, bu uğurda da hem teşvik hem de baskı yoluna gidilmesini önermişti. Kiev, ABD’nin silah tedarikini durdurmasıyla baskı altına alınabilir. Moskova da fiyatları düşürmek ve böylece Moskova’nın gelirini kısmak için dünya piyasalarına daha fazla petrol sunularak müzakereye zorlanabilir.”
Trump bir çığır açabilir
Trud, Washington'da iktidarın devredilmesinin ardından bir değişiklik yaşanacağını umuyor:
“ABD seçimlerini takip eden haftalarda ilk kez ciddi bir ateşkes ve müzakere ihtimalinin gündeme gelmesi başlı başına bir başarıdır. ... Sonu gelmeyen bir savaşın her iki taraf için de sürdürülebilir bir seçenek olmadığı git gide daha da netleşiyor. Ukrayna dış yardımlar olmadan varlığını sürdüremezken, Rusya uluslararası arenada giderek daha fazla yalnızlaşıyor ve bu durum ülkeye kaçınılmaz şekilde olumsuz yansıyor. Trump’ın iktidara gelişi, savaşı sona erdirmek için doğru zaman gibi görünüyor.”