Münih'teki saldırının ardından: Almanya'yı neler bekliyor?
Perşembe günü Münih'te Birleşik Hizmet Çalışanları Sendikası ver.di tarafından düzenlenen bir gösteride, bir sürücünün aracını kalabalığın üzerine sürmesi sonucu en az 30 kişi yaralandı. Şüpheli fail tutuklanırken, kendisinin 24 yaşında, oturma ve çalışma iznine sahip bir Afgan olduğu açıklandı. Seçimler yaklaşırken Almanya'daki durumu endişeyle değerlendiren yorumcular, saldırının arka planını irdeliyor.
Kanlı saldırılar olağan hale geldi
Neue Zürcher Zeitung, Alman hükümetlerinin düzensiz göç konusundaki yetersizliğini eleştiriyor:
“Almanlar terörü kanıksamaya başladı. Ülkeye baştan sona bulaşan kan izlerine ve tekrar eden ritüellere artık şaşırmıyorlar: Siyasetçiler dehşet ifadeleriyle tepki veriyor, ardından toplumsal bölünme konusunda uyarılarda bulunuyor. Daha sert önlemler gündeme geliyor, hararetli tartışmalar yaşanıyor ve sonunda sol kanat, 'sağa kayma' tehlikesine dikkat çekiyor. Başka bir ifadeyle: Münih’tekine benzer kanlı saldırılar bu ülkede artık gündelik yaşamın bir parçası. Alman hükümetlerinin 2015’ten bu yana düzensiz göçü engellemedeki başarısızlığını hiçbir şey bu gerçek kadar net şekilde gözler önüne seremezdi.”
Boş vaatleri bırakın!
Welt gazetesinin editörü Ulf Poschardt, öfkeyle bu saldırının Almanya'nın sorumsuz göç politikasının bir başka sonucu olduğunu söylüyor:
“Bu böyle devam edemez. Ne kadar açık olursa olsun, hiçbir toplum bunu uzun süre kaldırmaz. Artık mesele yasadışı göçün kesin olarak durdurulması, kapsamlı sınır dışı işlemlerinin uygulanması ve sınırsız göçe kapı aralayan bireysel iltica hakkının yeniden değerlendirilmesidir. ... Boş vaatler değil, seçim öncesi birkaç sembolik sınır dışı değil, ‘sağa karşı’ kibirli gösteriler düzenlemekse hiç değil. Böyle yaparak sanki bizimle alay ediyorlar. Yoksa Şansölye göç politikasının soytarısı mı olmak istiyor?”
Basit bir yanıtı yok
Bu olay ırkçı araçsallaştırmalara vesile olmamalı, diyor taz:
“Mağdurların bir son dakika haberinden fazla ilgiyi hak ettiği doğru. Onlarla birlikte yas tutmak ve faili adalet önüne çıkarmak gerektiği doğru. Saldırı tehlikesi büyürken güvenliğin nasıl sağlanabileceği üzerine düşünmek doğru. Ama göç ve güvenlik tartışmalarının ırkçı bir yaklaşımla iç içe geçirilmesine prim vermemek ve hassas olunmasını istemek de doğru. Çünkü her ne kadar aksi söylense de: Bu yaşananların basit bir yanıtı yok.”
Muhalefet liderinin işine gelebilir
The Spectator’a göre Münih saldırısı CDU/CSU’nun şansölye adayı Merz’e yarayabilir:
“Birbiri ardına gerçekleşen terör saldırıları, ülkenin krizde olduğu hissini iyice pekiştiriyor. ... Merz’in sığınmacılar üzerindeki baskıyı artırma planları, son olay karşısında halktan teyit görmüş gibi görünüyor. Mevcut hükümet temsilcilerinin sistemi reforme edeceklerine dair verdikleri yeminler, yönetim kendilerindeyken bu tür saldırıların devam etmesi halinde boşa çıkacak. Seçmenin ekseriyeti, iltica başvurusu reddedilen (ve daha sonra saldırılar gerçekleştiren) insanların Almanya’da kalmasına müsaade eden sistemin artık savunulamayacağına ikna olmuş durumda.”
Artık bütün yükü Berlin taşıyamaz
Seznam Zprávy, Avrupa’nın mevcut sığınmacı politikasının işlevsiz olduğunu belirtiyor:
“Almanya’da cinayet işleyen mültecilerin büyük bir kesimi menşe ülkelere değil, başka Avrupa ülkelerine [ilk varış noktaları olan AB ülkelerine] gönderilmeliydi. İltica işlemleri buralarda Avrupa’da geçerli kurallara göre görülmeliydi. Ancak bu ülkeler şimdi pişkince Almanları hakir görüyor. ... Artık bizi bir domino etkisi bekliyor, sınırlar peşi sıra kapatılıyor. ... Ama kıta için, en güçlü devletinin yurttaşlarının iyileştirilememiş hayal kırıklığından daha yıkıcı bir şey yok. Şimdiden rekor sayıda Alman’ı aşırılıkçı haydutların kollarına iten bir hayal kırıklığı bu.”