Barış gücü askerleri: Avrupalılar ne üzerine mutabakata varabilirdi?

Pazartesi günü Paris'te düzenlenen Ukrayna zirvesinde, yedi AB ülkesi ve Büyük Britanya'nın yanı sıra AB ve NATO liderleri, Riyad'daki Rus ve Amerikan dışişleri bakanları buluşmasından önce Ukrayna savaşında bir barış çözümü üzerinde Avrupa'nın tutumunu belirlemeyi hedefliyordu. Avrupa'nın barış gücü askerleri göndermesi konusu o günden beri tartışmaların merkezindeki yerini koruyor. Yorumcular, münferit ülkeler ile bir bütün olarak Avrupa'nın tutumunu irdeliyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
De Volkskrant (NL) /

Para, silah ve asker ağırlık kazandırır

De Volkskrant, Avrupa’nın müzakere masasına ancak büyük oynayarak oturabileceğini yazıyor:

“Donald Trump’ın ahlaki pusulası yok, uluslararası hukuk düzeni de onun umurunda değil. ... ABD, Trump yönetiminde hızla bir müttefik olmaktan çıkıp Putin gibi ‘güçlü’ liderlere hayranlık duyan ve ‘zayıf’ Avrupa demokrasilerini hiçe sayan bir rakibe, hatta belki de düşmana dönüşüyor. ... Risk büyük, Avrupa’nın güvenliği tehlikede. Dolayısıyla, Avrupa kesinlikle masaya oturmalı ve müzakereleri etkilemeye çalışmalı - Ukrayna’ya para, silah ve gerekirse ilkesel olarak asker göndermeye de hazır olarak.”

Club Z (BG) /

Yurtdışı misyonları kendi ordumuzu güçlendirir

Club Z, Bulgaristan hükümetinin Ukrayna'ya barış gücü askerleri konuşlandırılması önerisine karşı çıkmasının hata olduğunu yazıyor:

“Yurtdışı misyonlarına katılım, NATO ülkelerinden veya üçüncü ülkelerden diğer silahlı kuvvetlerle işbirliği açısından da birliklerin eğitimi için gereklidir. Ukrayna örneğinde söz konusu olan sıcak savaş değil, olası bir barış koruma misyonu. Dahası, Bulgar askerleri bu tür görevlere gönüllü olarak katılıyor. Pek çoğu yüksek maaş, profesyonel deneyim ve diğer ülkelerden askeri personelle işbirliği nedeniyle motive oluyor. Yabancı misyonlara katılım, Bulgaristan'ın uluslararası itibarını da artırıyor.”

Público (PT) /

Batı'da yeni bir şey yok

Público hayal kırıklığına uğramış gözüküyor:

“Avrupalı devlet ve hükümet liderlerinin Paris’teki zirvede en azından iki ya da üç acil önlemi taahhüt etmesi beklenebilirdi: Savunma harcamalarının hızla artırılması. ... Ukrayna’ya verilen desteğin gelecekteki müzakerelerde daha güçlü bir konum sağlamak amacıyla genişletilmesi ve muhtemel bir barış anlaşması durumunda Ukrayna’ya güvenlik garantisi sunmak için askeri güç konuşlandırma taahhüdü. ... Avrupa, zamana ve geçmişin yanılsamalarına karşı yarışıyor. Peki yeterince birlik içinde mi? Görünüşe göre pek değil. Paris’te kayda değer yeni bir adım yok. ”

La Stampa (IT) /

Nasıl yapılmayacağına dair hızlı bir gösteri

La Stampa, görüş ayrılıklarını bir de aceleyle düzenlenen zirveyle gözler önüne sermek yanlış taktikti, diyor:

“ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Avrupa'nın taktik ve değerler felaketi yaşadığı yönündeki iddiaları, Fransa Cumhurbaşkanı tarafından bir uzlaşı kriziyle yanıtlandı. … Zirveye birbirinden hayli farklı görüşleri benimseyen ülkeler katıldı (üstelik bunlardan biri artık AB üyesi bile değil). Dahası, açıklamaları en fazla bir hafta daha geçerliliğini koruyacak gidici bir Alman şansölyesi de oradaydı. … Fikir çeşitliliği önemlidir, gerektiğinde hızla çatışma çözümleri üretmek de değerlidir, ancak Paris'te sona eren zirve uygunsuz ve bağlamından kopuktu. ”

El Mundo (ES) /

Kontrolü artık elinize alın

El Mundo da daha fazla birlik ve kuvvet temennisinde bulunuyor:

“Zirveden, ülkesini orman kanunlarına göre yöneten Trump karşısında Avrupa’yı zayıflatan gönülsüz bir birlik görüntüsü çıktı. Bu en çok da Ukrayna’ya barış gücü askerleri gönderilmesi meselesinde anlaşıldı: Büyük Britanya Başbakanı Keir Starmer buna hazır olduklarını ifade ederken, Almanya, Polonya ve İspanya tereddütteydi. Avrupa, Paris’te kendi güvenliğinin kontrolünü ellerine alması gerektiğini anladı. ... AB acilen savunma yatırımlarını hızlandırmalı ve Fransa ile Almanya’da yaşanan krizler dolayısıyla zayıflayan siyasi birliğini güçlendirmeli. Bunun anahtarı ise Berlin’de güçlü bir hükümetin kurulması olacak.”

The Independent (GB) /

Vaatler büyük, kapasite küçük

The Independent, Büyük Britanya Başbakanı’nın Ukrayna’ya asker göndermeye hazır gözükerek boyundan büyük bir işe kalkıştığını belirtiyor:

“Starmer’ın umudu, Büyük Britanya’yı barış misyonu ittifakının merkezine yerleştirmek. ... Ama mesele şu ki, silahlı kuvvetlerimiz ateşkes hattı boyunca görev yapacak bir barış gücüne yetecek kadar büyük ve donanımlı mı, belli değil. ... Silahlı kuvvetlerimiz Ukrayna’ya küçük bir birlikten fazlasını gönderemeyecekse ve bir şeyler ters gittiğinde hiçbir destek göremeyecekse, Büyük Britanya’nın liderlik rolü üzerine büyük laflar etmesinin sonu felaket olabilir. Barışı sağlama, etkili bir politikanın sonuncunda gelmelidir, onun ikamesi olmamalıdır.”

15min (LT) /

Geriye değil önümüze bakalım

Siyaset bilimci Ramūnas Vilpišauskas, 15min’de cesurca adımlar atılmasını istiyor:

“Her şeyin çoktan yapılmış olması gerektiğini söyleyip durmanın bir anlamı yok. Artık koordineli tedbirler almak şart. Bütün AB devletleri bir anlaşmaya varamazsa, Almanya, Fransa ve Polonya ile İskandinav ve Baltık devletlerinden oluşan bir grup ülke buna öncülük edebilir. Yaşanan jeopolitik kriz, AB’nin ekonomi politikasında reforma gitmesine, iç pazarın önündeki engelleri kaldırmasına ve savunmaya daha fazla kaynak aktarmasına da vesile olabilir. ... Önemli bir yıl bizi bekliyor.”

Helsingin Sanomat (FI) /

Kendi savunmamızı unutmayalım

Helsingin Sanomat, kimi Avrupa ülkelerinin Ukrayna’ya Avrupalı askerlerin gönderilmesiyle ilgili bekle ve gör tutumu sergilemesine hak veriyor:

“Askerler meselesi yakında Finlandiya’da da tartışılmaya başlayacak. Şimdiden bazı fikirler ortaya atılsa da bir karara varmak henüz zor. ... ABD Avrupa’nın silahlı kuvvetlerini kendi kaderine terk ederse, bu kuvvetler Ruslar için tatbikat hedefine ya da siyasi piyona dönebilir. Ukrayna’nın kendi savunma kapasitesi pahasına korunması gerekip gerekmediğini düşünmek zorunda kalan tek ülke Finlandiya değil.”

Libération (FR) /

Avrupalıların elinde hâlâ birkaç koz var

Libération'a göre Avrupa halen etkisini gösterebilir:

“Geç kalmış olsalar da Avrupalıların tepki göstermeleri, birbirlerine yaklaşmaları ve nihayetinde bir Avrupa savunması inşa etmeleri için hâlâ zaman bulunuyor. Büyük Britanyalı Keir Starmer, Avrupa'nın kalbine dönmeye hazır görünüyor; Emmanuel Macron'un pek çok hatası olsa da tutkulu bir Avrupa savunucusu; müstakbel Almanya Şansölyesi ise Olaf Scholz'dan daha gevşek olamaz (umarız aşırı sağ pazar günü sürpriz bir atılım yapmaz) ve Donald Tusk'un Polonya'sı hem askeri hem de ekonomik olarak direniyor. Dahası, ABD ile Rusya arasındaki yakınlaşmaya şüpheyle yaklaşan Çin de hiç şüphesiz öylece durmayacaktır. Dolayısıyla, Avrupa'nın elinde hâlâ birkaç kozun olduğu söylenebilir. Ancak bu kozlar hızla kullanılmalı.”

NRC Handelsblad (NL) /

Silahlanmazsak savunmasız kalırız

NRC, Avrupalıların hayatta kalma refleksi göstermesini istiyor:

“Avrupa, bu yeni dünya düzenine geç uyanmasının bedelini ödemek zorunda. ... Son yaşananlardan sonra beliren net sonuç şu ki, ABD artık Avrupalı müttefikleri için güvenlik garantisi sağlamayacak. ... Avrupa ülkeleri, dünya tarihinden silinmemek için Avrupa’nın savunmasına ve savunma sanayiine çok daha büyük yatırımlar yapmalı. Salt Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak varlığını güvenceye almakla kalmayıp, Avrupa’yı yeni oluşan dünya düzeninde daha az savunmasız kılmalılar.”

Český rozhlas (CZ) /

Tarihin tekerrür etmesine izin verilmemeli

Český rozhlas, Ukrayna hakkında Ukrayna olmadan karar alınmaması uyarısında bulunuyor:

“Çekler olarak kendi tarihimizden böyle olayların iyi sonuçlanmadığına vâkıfız. 29 Eylül 1938'de Prag delegasyonu Münih'te bir yan odada beklerken, İtalya, Fransa ve Büyük Britanya, Hitler ile Çekoslovakya'nın Sudetenland'ı teslim etmesi ve böylece barışın sağlanması konusunda anlaşmıştı. Ancak altı aydan kısa bir süre sonra, Hitler Prag’a girmiş ve akabinde İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmıştı. Tarihin tekerrür etmesini önlemek için AB, Rusya’nın sınırları keyfekeder değiştirmesine izin vermemeli. Bunu da ancak güçlerini birleştirerek başarabilir. ... Aksi takdirde yalnızca boyun eğip itaat etmek zorunda kalınır.”

centrulpolitic.ro (RO) /

Asıl mesele güvenlik garantileri

Siyasi analist Valentin Naumescu, centrulpolitic.ro’da müstakbel bir barışın kilidinin Ukrayna’nın topraklarından feragat etmesiyle çözülemeyeceğini belirtiyor:

“Bu savaşta bir saldırgan (Rusya) ve bir mağdur (Ukrayna) var, barış anlaşmaları da işgaldeki bu sorumluluk dengesini yansıtmalı. ... Pek çoklarının sandığı üzere en önemli mesele toprak değil, güvenlik garantileri. Ukrayna’nın geleceği mevzubahis olduğundan, bu mesele topraklardan çok daha önemli. ... Başkan Trump da ‘kalıcı barış’ sözünü ederken bunu kast ediyor. Merkel-Hollande döneminde (2014 ve 2015) Fransa ve Almanya ile müzakere edilen Minsk anlaşmalarının başarısızlığa uğramasının nedeninin tam da Ukrayna’ya hiçbir güvenlik garantisi sunulmaması olduğunu unutmayalım.”

Večernji list (HR) /

Hayat memat meselesi

Večernji list bir yol ayrımında olunduğunu yazıyor:

“Trump, ABD tarafından yaratılan 'özgür dünya' ve demokrasinin kutsallığı gibi kavramların artık geçerli olmadığına inanıyorsa, o zaman Avrupa ile kesinlikle yollarını ayırmış demektir. Tüm eksikliklerine rağmen AB, sınırların dokunulmazlığı ve saldırganların ödüllendirilmesi gibi konularda taviz veremez; çünkü bu bir hayat memat meselesidir.”