ABD-Ukrayna hammadde anlaşmasından ne beklenebilir?

Ukrayna ve ABD, Volodimir Zelenskiy’nin Washington’ı ziyaret etmesinin beklendiği bu cuma hammadde çıkarımına ilişkin bir çerçeve anlaşma imzalayabilir. Gelen haberlere göre anlaşma, Ukrayna'nın petrol, doğalgaz, uranyum, kömür ve nadir toprak elementleri gibi doğal kaynaklarının ortaklaşa çıkarılarak ihraç edilmesini öngörüyor. Volodimir Zelenskiy'ye göre ise anlaşma ABD'nin vereceği herhangi bir güvenlik garantisi içermiyor. Medya, anlaşmanın artı ve eksilerinin yanı sıra her iki tarafın motivasyonlarını irdeliyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Sydsvenskan (SE) /

Şimdilik her iki ortağın da yararına

Sydsvenskan anlaşmanın her iki tarafa da yarayacağını düşünüyor:

“Özetle Ukrayna’nın gelecekteki güvenliğinin, ülkedeki barış ve istikrarın ABD’nin işine geldiği gerçeği sayesinde sağlanabileceği anlamına geliyor. Hoş değil belki, ahlaki de değil, ama muhtemelen işlevsel. Çünkü herkesin bildiği üzere kişisel çıkarlar yalan söylemez. Üstelik hem Trump hem de Zelenskiy ‘kazandı’ - en azından şimdilik. Trump, Amerikan halkına savaşa harcadıkları milyarlar karşılığında bir şeyler de alınabileceğini göstererek, Zelenskiy ise ABD’nin Ukrayna’nın hammaddeleri, varlıkları ve altyapısı üzerinde kontrol sağlayacağı anlamına gelen ilk anlaşmayı reddederek.”

Večer (SI) /

Küresel savaşın bir parçası

Buna karşın Večer, Ukrayna’nın ABD’nin Çin’den daha büyük bir hammadde gücü olma hırsına kurban gittiğini düşünüyor:

“Önemli hammaddelerin kontrolü uğruna büyük güçler arasında kopan jeostratejik mega savaşın startı verildi. Donald Trump’ın Grönland ve Kanada’yı hedef tahtasına koymasının nedeni de bu. ... Bu alanda en büyük rezervler Çin’in elindeyken, Rusya, Grönland ve Kanada da önemli rezervlere sahip ve bunlardan Ukrayna’da da oldukça fazla var. ... Agresif müzakereler, toprak taleplerine ilişkin sert açıklamalar ve askeri güçten müteşekkil yaklaşımıyla, Trump ABD’nin dünya üzerindeki hâkimiyetini güçlendirmeye çalışıyor.”

NV (UA) /

Çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak bizim elimizde

Diplomat Lana Serkal, NV tarafından alıntılanan bir Facebook gönderisinde anlaşmayı bir fırsat olarak değerlendiriyor:

“Anlaşmanın şantaj olmadığı ve doğal kaynaklarımızı ABD’ye devretmediğimiz zaten ortada. Aynı şekilde, her iki taraf için de bir halkla ilişkiler kampanyası niteliği taşıdığı da açık. Ancak asıl mesele, bunun bizim için gerçek bir kalkınma ve dönüşüm hamlesine -bir tür Marshall Planı’na- dönüşüp dönüşmeyeceği. Bu da büyük ölçüde bize bağlı. ABD’nin teknolojisi, sermayesi ve uzmanlığının desteğiyle neyi geliştirmek istediğimizi net bir şekilde belirlemek zorundayız. Asıl önemlisi, önerilen çerçevenin öncelikle kendi çıkarlarımız doğrultusunda nasıl kullanılacağına dair sağlam bir strateji oluşturmak. Ve evet, Amerikalılar her zamanki gibi olası başarımızdan nemalanacaklardır.”

Salzburger Nachrichten (AT) /

Çaresizlikten faydalanılıyor

Salzburger Nachrichten’e göre Ukrayna’nın kötü de olsa böyle bir teklifi kabul etmekten başka çaresi yok:

“Alaycı bir anlaşma bu. Donald Trump’ın tek yaptığı ABD’ye fayda sağlamaya ya da Çin’e zarar vermeye, tercihen ikisini birden yapmaya çalışmak. ... Ukrayna açısından bu anlaşma çaresizlikten ibaret. Başka seçenekleri yok. ABD’nin desteği olmazsa Ukrayna’nın işi biter. Anlaşma taslağı Zelenskiy’nin istediği güvenlik garantilerini içermiyor ve Kiev’e yeniden inşa için ihtiyacını duyduğu kaynakları sağlamıyor. Salt Amerikalıları oyunda tutma ihtimali sunuyor - ki bu bile yalnızca bir umut.”

Ilta-Sanomat (FI) /

Sömürgeciliğe dönüş

Ilta-Sanomat'a göre Trump Ukrayna'yı yalnızca borçlu olarak görüyor:

“ABD, savaşın sürdüğü üç yıl boyunca Ukrayna'nın en büyük destekçisi olmuş, ancak Kongre'deki destek daha Joe Biden döneminde azalmaya başlamıştı. Yine de tazminat konusu gündeme gelmemişti. Trump için ise Ukrayna, Batı'nın özgürlüğünün savunucusu değil sadece bir borçlu. Trump’ın bu tutumu, sömürgecilik devrine dönüş gibi görünüyor. O zamanlar büyük devletler, küçük ülkeleri yalnızca bir hammadde kaynağı olarak değerlendiriyordu. Bu geçmişe dönüş, Finlandiya’nın da çıkarına değil.”

Rzeczpospolita (PL) /

Elde başka seçenek yok

Rzeczpospolita ise anlaşmanın Ukrayna’ya yönelik güvenlik garantisi bakımından eldeki en iyi seçenek olduğu görüşünde:

“ABD’nin, Amerikan vergi mükelleflerinin milyarlarca dolarını yutacak (zira Ukrayna’daki yatakların hâlâ nicelik ve nitelik bakımından araştırılması ve akabinde de madenlerin çıkarılması gerekiyor) bir tehdit durumunda, hiç savaşmadan ülkedeki yatırımlarından vazgeçmesi düşünülemez. Müstakbel herhangi bir ABD başkanı da bu yatırımları savunacaktır. Ukrayna’nın bundan başka bir güvenlik garantisi yok ve NATO kapısı önümüzdeki yıllarda da kapalı kalacak gözüküyor.”

Echo (RU) /

Bomboş bir anlaşma

Enerji hammaddesi uzmanı Mikhail Krutikhin, Echo tarafından alıntılanan bir Telegram gönderisinde anlaşmayı ekonomik bakımdan manasız buluyor:

“Kimse bu selenyum, praseodim ve lityumu çıkarmak için ciddi paralar yatırmaz. Bunun nedeni de çok. Hem Kiev hem Moskova, bu gürültücü davul zurna oyununa imzalarını atarak Trump’a hizmette bulunabileceklerini (karşılığında da başka bir hizmet beklentisiyle) anladılar. Başkanlığının daha ilk ayında, Trump’ın önceki tüm dış politika girişimleri buhar olup gitti. ... İnsanlara henüz elle tutulur hiçbir şey sunulmadı - bu yapılmak istense dahi. Hiçbir ticari manası olmayan nadir toprak elementi anlaşmasının bütün içeriği işte yalnızca burada gizli.”

De Volkskrant (NL) /

Kötü bir barışa zorlanıyor

Yazar ve Volkskrant yorumcusu Tommy Wieringa, hammadde anlaşmasını günümüz iktidar sahiplerinin çıldırmışlığının kanıtı olarak görüyor:

“Vaktiyle Marshall Planı’nı uygulayan ABD ile bugünkü hammadde hırsızı ABD arasındaki fark, ülkenin karakterinde yaşanan erozyonu görmemizi sağlıyor. Ukrayna, en elzem güvenlik garantileri dahi sunulmadan kötü bir barış için baskı altına alınıyor. Riyad’da otoriterizm özgür dünyanın kaderini belirliyor. Bu yozlaşmış oluşumda iyi hiçbir şey yok, her şey soygun ve ahlaki çürümeden ibaret. Kimi zaman cehennemde bu tür insanların ilelebet ve mümkünse kendi petrol ve doğalgaz rezervlerinin kısık ateşinde yakıldığı özel bir yer olmasını diliyorum.”