Sumi saldırısı: Ukrayna anlaşması hâlâ gerçekçi mi?
Pazar günü Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Sumi kentine düzenlenen Rus füze saldırısında 30’dan fazla kişinin hayatını kaybetmesinin ardından, ABD Başkanı Trump olay için "korkunç bir şey" ifadesini kullandı. Rusya ile ABD arasındaki müzakereler bu hafta da sürecek, ancak yalnızca Karadeniz’de ateşkes konusuyla sınırlı olacak. Medya, Trump’ın barış girişiminin başarıya ulaşıp ulaşamayacağını ve Avrupa’nın bu durumda nasıl bir rol üstlenebileceğini irdeliyor.
Müşterek sorumluluğun inkârı
La Stampa, ABD’nin Sumi saldırısını kınayan G7 bildirisini imzalamaktan imtina etmesini eleştiriyor:
“Washington, Moskova ile ‘müzakere kapısını’ açık tutmak istiyor. Ama şiddet yokmuş gibi yaparak müzakereleri hayatta tutamazsınız. Müttefiklerle dayanışmazsanız, pozisyonunuzu daha da zayıflatırsınız. Trump Putin’i kızdırmayarak uzlaşmayı kolaylaştırdığını sanıyorsa, otokratların kafasının nasıl çalıştığını anlamamış demektir. ... En az bunun kadar ciddi başka bir üstü kapalı mesaj daha var: Trump’ın büyük ya da küçük olsun, çok taraflı formatlara ilgisi giderek azalıyor. Önemli bir meselede müşterek beyanda bulunmayı reddetmek, sorumluluk paylaşımı ilkesinin de inkârı anlamına geliyor.”
Trump küçük düşmekten kaçınmak zorunda
Askeri analist Oleksiy Kopytko, Unian'da şu yorumu yapıyor:
“Trump, iki hafta içinde görevdeki 100. gününü doldurmuş olacak. Ancak bu sembolik güne, muhtemelen düşünülebilecek en kötü durumda giriyor; zira ABD'nin güney sınırının güvenliğini sağlamak dışında, kendisi için önemli tüm alanlarda fiilen geri adım atmış durumda. Eğer o tarihe kadar somut bir başarı elde edemez ve Putin buna karşılık 9 Mayıs'ta (Zafer Günü) gösterişli bir kutlama yaparsa, Trump kendini küçük düşürmüş olacak. En güçlü yönü -agresif blöfleri- bir anda etkisiz kalacak. ... Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Putin'e, mayıs başına değin sembolik bir gerilimi azaltma yönünde baskı yapılmasına ilişkin (muhtemelen kamuoyuna açık olmayan) bir girişimde bulunulması ihtimalini dışlamamak gerek.”
Anlaşma şu an Rusya'nın işine gelmiyor
Neatkarīgā, Moskova'nın neden artık müzakere etmeye ilgi duymadığını şöyle açıklıyor:
“Kremlin, durum Ukrayna açısından en elverişsiz noktaya gelene kadar (bir yandan da ABD silah sevkıyatını durdururken) süreci 'dondurmak' istiyordu. Amaç, Rus ordusunun toparlanması ve ateşkes sona erdiğinde büyük bir saldırıya hazırlanabilmesiydi. Ancak ABD'nin istihbarat ve askeri desteğini sürdürdüğü, Avrupa ülkelerinin çabalarını artırdığı ve Japonya'nın da koalisyona giderek daha fazla dahil olduğu anlaşılınca, Kremlin ateşkes söyleminden geri adım atmaya başladı. Zira Ukrayna'nın bu süre zarfında zayıflamaması durumunda, bir aylık bir ateşkes dahi Putin’in planları açısından pek de anlam taşımayacak.”
Washington Putin'in içini göremiyor
Gazeta Wyborcza, ABD'nın savaş suçlusu Putin'e yumuşak bir şekilde yaklaşmasına öfkeli:
“Putin, bir ofise dalıp insanları rehin alan ve taleplerini dünyaya duyuran bir teröriste benziyor. Şartları yerine getirilmedikçe, elindeki rehineleri birer birer öldürüyor. Onun rehineleri, gündüz vakti üzerlerine füze yağdırdığı Ukrayna halkı. Nürnberg Mahkemesi, benzer savaş suçları nedeniyle Nazi liderlerini idama mahkûm etmişti. Ancak Putin’in böyle bir sonla karşılaşmaktan korkmasına gerek yok gibi görünüyor; zira Amerikalılar onun içini göremedikçe ve etrafında dönmeyi bırakmadıkça o da öldürmeyi sürdürecek.”
Pazarlık masasına cesetleri koyuyor
ABC, Sumi saldırısının Putin’in ABD ve Avrupa’ya yönelik bilinçli bir provokasyonu olduğunu düşünüyor:
“Vladimir Putin Sumi’de sivilleri katlediyor belki, ama asıl gayesi Washington’a meydan okumak, ABD’ye diklenmek ve Trump’ın dayattığı barış planını sorgulamaktan başka bir şey değil. Paskalya arifesinde gerçekleştirilen bu katliam, ABD’ye ve özellikle de Beyaz Saray’da planlanan askeri geri çekilme karşısında olası bir ‘silahlanmanın’ detaylarını tartışan Avrupa’ya uyarı niteliğinde. … Putin olgulardan yanadır ve masaya da ölüleri yatırır.”
Trump sopasını göstermeli
Kleine Zeitung’a göre Putin şimdiye değin ABD Başkanı’nı aptal yerine koydu:
“Ukrayna mart ayında 30 günlük ateşkesi kabul etmişti, şimdi bu süre bile doldu ama Kremlin yine de ikna olmadı. ... Tek başına havuçla Rusya Devlet Başkanı üzerinde pek bir etki yaratılamadı. ... Putin’in iyice yoldan çıkmaması için artık Cumhuriyetçi Parti içinde dahi Trump üzerindeki baskı giderek büyüyor. Trump da bir ay içinde ateşkes sağlanamazsa, Rus petrolüne yüzde 25 ila 50 gümrük vergisi uygulamayı düşünüyor. ... Askeri uzmanlar, eğer sabrı tükenirse Trump’ın Ukrayna’yı daha az değil, çok daha fazla silahlandırmasının mümkün olacağı görüşünde.”
Geçici tırmanış Rusya'nın işine geliyor
Kremlin'e yakın Radio Kommersant FM, Kiev'in değilse de Kremlin'in işine yarayacak muhtemel bir çözümü şöyle özetliyor:
“Barışa dair hiçbir somut işaret görünmüyor. Aksine, taraflar arasındaki gerilimi artıran bir tırmanış söz konusu. … Bu durum genel anlamda Rusya'nın çıkarına hizmet ediyor. Donbas’ın tamamını ele geçirme hedefi doğrultusunda askeri zaferlere bel bağladığı açıkça görülüyor. … Sonrasında ise mesele kendi seyrinde çözülecek ve Donald Trump’ın desteğiyle bir ateşkes anlaşması yapılabilecek. Eğer bu süreç görece hızlı gelişirse, Trump bunu büyük bir diplomatik zafer şeklinde lanse edebilir; zira bu durumda barışın bir şekilde sağlandığı izlenimi doğacaktır.”
Avrupa bir şeyler yapabilir ve yapmalı da
Corriere della Sera’nın eski genel yayın yönetmeni Paolo Mieli, Avrupa’nın kararlılıkla harekete geçmesi için hâlâ çok geç olmadığı kanısında:
“Zelenskiy, kendi iyiliği için ‘gayriadil barışı’ kabul etmesini önerenleri umursamıyor. O kendisi için, halkı için savaşıyor. Ama aynı zamanda, Putin’in yeni öngörülemez hamlelerine yanıt verebilmeleri bakımından yeterince hazırlanmaları için Avrupa’ya vakit tanımaya da çalışıyor. ... Bizler, Büyük Britanya ile nihayet yeniden birleşen Avrupa’nın üzerine düşen vazifeyi yerine getireceğine ve doğru karşı tedbirleri derhal alacağına inanıyoruz. Batı cephesinde ABD’nin güvenilmezliğinin (ya da daha kötülerinin) süreceğini biliyoruz. Ama Trump’ın tüm çılgınlıklarına rağmen bu cephenin ayakta kalacağına da eminiz.”
Sözleri eylemler takip etmeli
Friedrich Merz, şansölye olduktan sonra da Ukrayna'ya Alman Taurus seyir füzelerinin teslim edilmesinden yana olduğunu açıkladı. Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yorumu şöyle:
“Tek bir silah sistemi -ne kadar etkili olursa olsun- Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin işgalcilere karşı direnişini sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu her şeyin kesintisiz biçimde sağlanmasından daha önemli değil. Vladimir Putin rejimiyle bir barış olasılığı halihazırda hayli zayıf. Ancak Kremlin üzerindeki baskı artarsa, onu anlamlı müzakerelere yönlendirme şansı doğabilir. Öte yandan, Merz’in açıklamasının ardından hiçbir adım atılmaması son derece tehlikeli olur. Putin bunu cesaretlenmeye vesile yapabilir.”