Trump'tan ne bekleyebiliriz?

Trump görev başındaki ilk haftasında ticaret anlaşması TTP'yi feshetti ve Obamacare'in kaldırılması işlemlerini başlattı. Yeni ABD başkanı, yemin töreni konuşmasında ABD yurttaşlarını yeni bir ulusal gurur hissetmeye çağırdı. Kimi gazeteciler Trump'ın seçim kampanyası taahhütlerine uyduğu için inandırıcı bulurken diğerleri demokrasi ve insan hakları konusundaki eksikleri eleştiriyor.

Tüm alıntıları göster/kapat
Dimokratia (GR) /

Nihayet inandırıcı bir başkan

Trump'ın seçim kampanyasında taahhüt ettiklerini gerçekten uygulaması, Dimokratia'ya göre hoş bir değişiklik:

“Aklındakini söyleyen, taahhüt ettiklerini ise hayata geçiren karizmatik şahsiyetlerin siyaset sahnesine çıkması onlarca yılda bir olur. ... Trump da bunlardan biri. Beyaz Saray'daki ilk günleri de bunun göstergesi mahiyetinde. Trump gerçek, sağlıklı, güçlü Amerika'nın yüreğine seslenirken siyasi doğruculuğun ve sahte nezaketin gereksiz laf kalabalığına hiç girmedi. Giderleri azaltma, ABD'nin borçlarını gemleme, vergileri ciddi oranda düşürme, ülkesini karlı olmayan ticaret ilişkilerinden çıkarma ve Almanya'nın liderliğindeki AB'den ayrılmaya hazırlanan Büyük Britanya ile özel, ayrıcalıklı ilişkiler kurma sözü verdi.”

Hürriyet Daily News (TR) /

İnsan hakları Trump'ın umurunda değil

Hürriyet Daily News, yemin konuşmasında dış politika bağlamında sadece İslamcı terörle savaşa değinen Trump için demokrasi konu edilmeye değer bir mesele değil, ki otoriter yöneticiler buna mutlaka çok sevinmiştir, diyor:

“Trump'ın konuya yaklaşımı, terörün köklerine -yani özellikle dünyanın daha az gelişmiş bölgelerindeki sosyal ve ekonomik koşullara ve demokrasi eksikliğine- inmeyeceği izlenimini veriyor. Zira konuşmasında sadece 'radikal İslamcı terörle' mücadeleye değindi. Trump konuşmasında Cumhuriyetçiler de dahil olmak üzere bütün seleflerinin aksine demokrasi, insan hakları ve temel özgürlükler gibi evrensel değerlere değinmekten kaçındı ve bu değerlerin ABD dış politikasında yeri olmadığı izlenimini yarattı. ... Yeni Trump hükümetinin demokrasiye öncelik vermekteki isteksizliği, Trump'ın demokrasi olmayan ülkelerle birebir ilişkiye girmesini kolaylaştırabilir.”

Aamulehti (FI) /

İlk resmi kararlar endişelendiriyor

Trump'ın seçim kampanyasındaki popülist çizgisine değinen Aamulehti gazetesi, yeni başkanın bu çizgide devam etme olasılığından endişeli:

“Yaptığı konuşmanın en şaşırtıcı yanı, artık iktidarın halka geri verileceğini söylediği giriş bölümüydü. Eşitsizliğin bir sorun olduğu ve son yıllardaki ekonomik büyümenin Amerika'daki yoksulların sırtından zenginlerin cebini doldurduğu doğru. Bir milyarderin başkente gelip iktidarı ele geçirmesi ve eski siyasi iktidarın bütün kötülüklerin anası olduğunu söylemesi doğrusu çok saçma. ... Kimileri hala üslubunun değişeceğini umuyor. ... Öte yandan yeni başkanın aldığı kararlardan iki tanesi, konuşmanın kendisinden daha endişe verici. Trump Barack Obama'nın kazanımı olan sağlık sisteminin kaldırılması talimatını verdi ve Beyaz Sarayın İnternet sayfasında iklim değişikliğini ele alan bölümleri sildirdi.”

The Independent (GB) /

Trump seçmenlerini hayal kırıklığına uğratacak

The Independent gazetesine göre, yeni ABD başkanının verdiği sözleri hayata geçirmesi imkansız:

“300 milyon nüfuslu bir ülkeyi yönetmek çok zor ve karmaşık bir iş. Anlamlı değişiklikler ancak yıllarca süren uğraşlar sonunda gerçekleştirilebilir. Trump'ı destekleyenlerin çoğu bunun farkında ve bu yüzden bir süre beklemeye hazırlar. Fakat Trump onları mutlaka hayat kırıklığına uğratacak, özellikle savunduğu korumacılık kötü bir ekonomi politikası olduğu için. Öte yandan Trump'ın da şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla müttefike ihtiyacı olduğunu anlaması gerekiyor. Zafer anında gösterilebilen cömertlik sadece iyi bir davranış değil, aynı zamanda doğru bir siyasetin önemli bir bölümüdür.”

Club Z (BG) /

Doğru reformlar için cesaret

Amerikan siyasetinde Trump'ın başlatacağı rota değişikliğini konu alan haber portalı Club Z, bu değişikliklerin muhalifleri de memnun etmesi gerektiğini düşünüyor:

“ABD köklü sosyal ve ekonomik değişimin eşiğinde. Amerikalıların çoğunluğu da bunu destekliyor. Hatta demokratların -seçimde sosyalist Bernie Sanders'i destekleyen- sol kanadı Trump'ın başkan olmasına gizli gizli seviniyordur mutlaka. Zira Trump'ın programında pek çok ilerici adım var. Trump yeni şeyler inşa etmek, istihdam yaratmak, umudunu kaybedenlerin yeniden iş piyasasına girmesini sağlamak istiyor. Yabancı yorumcular Donald Trump'ın politikasını izolasyonist olarak tanımlıyor. ... Yeni başkan ABD'nin ortaklarını yarı yolda bırakmayacağını gösterdi. Sadece artık yurtdışına demokrasi ihraç etmekten vazgeçecek. ... Trump, ABD'nin gereğinden uzun bir süre ağabey rolünü üstlendiğini söylerken çok haklı.”

Forum.tm (HR) /

Aslında solcular Trump'a sevinmeli

Forum.tm, Trump'ın göreve başlarken yaptığı konuşmada yer alan sağ popülist söylemleri değil, liberal ve sol mesajları ele almış:

“Trump başkanlık yemini sonrası yaptığı konuşmada, ABD'nin hiç kimseyi 'Amerikan türü bir yaşama' ('American way of life') zorlamayacağını, aksine, herkes için (tabii eğer isterlerse) takip edebilecekleri 'parlak bir örnek' olacağını vurguladı. Sonra (yanlış bir algıyla Trump'ı kendilerinden biri olarak gören) Avrupalı sağcıların ve neo-faşistlerin asla kavrayamayacakları bir şey daha söyledi: 'Gönlünüzü vatan sevgisine açarsanız, önyargılara yer kalmaz'. ... Donald Trump'ın bu sözlerinin altına dünyadaki bütün liberal solcuların imza atmaları gerekir. ”

Público (PT) /

Avrupa şimdi böyle tepki vermeli

Trump'ın yemin töreni konuşmasının ardından artık Avrupa Birliği'nin kendi varlığını koruyacak önlemler almasının zamanı geldi, diyor Público:

“Trump'a karşı koyabilmek için AB'nin birliğini koruması şart. ... Trump ve Avrupa'daki aşırı sağcı müttefiklerince tehdit edilen ortak değerlerini savunmak için AB'nin yurttaşlarını yoğun bir şekilde harekete geçirmesi lazım. ... Kuşkusuz en zor görev Putin'le ilişkiler ve kendisinin saldırgan politikaları olacak. ... Rusya'ya dürüst, ama aynı zamanda eleştirel bir yaklaşım, kolay olmamakla beraber çok önemli. Son olarak, Avrupa'nın ortak güvenlik ve savunma politikalarının bir Alman-Fransız ortak girişimiyle gerçekleştirilmesi ve Türkiye karşısında daha açık bir perspektifi kapması gerekiyor. Bunun için Britanya'nın askeri ve diplomatik kapasitesine ihtiyaç var ve Brexit müzakerelerinde bu konu mutlaka dikkate alınmalı.”