Almanya'da Ditib imamlarına operasyon
Alman polisi Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği'nin (Ditib) dört imamına baskın düzenledi. İmamlar Gülen Hareketi üyeleri hakkında muhbirlik yapmak ve elde ettikleri bilgileri Türk konsolosluğuna bildirmekle suçlanıyor. Yorumcular, Avrupa'nın Türkiye'de demokrasinin ortadan kalkmasına seyirci kalınmamasını ve Ankara'nın yönetimindeki birliğe karşı daha sert önlemler alınmasını istiyor.
Sığınmacılar korkusu Berlin'i sindirdi
Almanya'daki kurumlar, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı İslam derneği Ditib'e karşı yumuşak davranıyor, diye eleştiriyor Frankfurter Rundschau son gelişmeleri:
“İslam birliği teşkilatının iplerinin Türkiye'nin elinde olduğundan kimsenin kuşkusu yok. ... Ditib'e karşı isteksizce yürütülen işlemler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun iktidarını genişletme çabası karşısında federal hükümetin elinin kolunun sığınmacılar anlaşması nedeniyle bağlı olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Ditib ülkemizde yerleşik üç milyon Türkiye asıllı insanın toplumla entegrasyonu konusunda önemli bir sorumluluk taşıyor. Öte yandan aynı kurum, demokratik hakların geniş imkanlar sunduğunu ancak yasalara ihlale göz yummadığını bilmelidir.”
Türk seçim propagandasının AB'de yeri yok
AB Türkiye'de demokrasinin ortadan kaldırılması karşısında artık harekete geçmeli, talebinde bulunuyor Wiener Zeitung, bilhassa bu yöndeki çalışmalar AB topraklarında yapılıyorsa:
“Almanya'daki Türk-İslam derneği Ditib ve bunun Avrusturya'daki muadili Atib'de yapılan aramaların da gözler önüne serdiği üzere, hoşgörünün yaygınlaştırılması söylemi altında yürütülen çalışmalar sonucu, liberal ve laik toplumlara ters düşen paralel ve gölge toplumlar oluşturulmuş durumda. ... Bunun ardından Avrupa Konseyi de Türkiye'de demokrasi alanındaki gelişmeler hakkında son derece olumsuz bulgular yayınladı. Avrupalı siyasetçiler bu önemli konu hakkında neden sessiz? Avrupa Konseyi böyle bir açıklama yaptıktan sonra Türkiyeli herhangi bir siyasetçi ya da kurumun AB ülkelerinde seçim kampanyası yürütmesinin yasaklanması gerekmez mi? Yoksa AB ülkelerinde, katılım adayı olan bir ülkede demokrasinin ortadan kaldırılmasının propagandasını yürütülmesinde bir beis görülmüyor mu?”