ABD'nin Suriye politikası değişiyor mu?
ABD başkanı Trump, Suriye'nin İdlib vilayetinde salı günü zehirli gazla yapıldığı tahmin edilen saldırının ardından Suriye politikasında değişim sinyali verdi. Washington henüz birkaç gün önce ilk önceliğinin Esad'ın devrilmesi olmadığını söylemişti. Trump şimdi Esad ve Suriye'ye yaklaşımının değiştiğini söylüyor. Köşe yazarları bu sözlere kuşkuyla yaklaşırken, geriye dönüp Obama'nın Suriye politikasını da hatırlıyorlar.
ABD başkanı da suçlu
Beyaz Saray'ın Suriye'deki gelişmeler konusunda hala harekete geçmemesi Tages-Anzeiger gazetesini öfkelendirmiş:
“Trump saldırıyı -dikkat!- 'kınamak' için müttefiklerinin yanında olduğunu ... söyledi. Esad'ın buradan çıkaracağı ders: Trump'tan çekinmene gerek yok; istediğin gibi bombala, işkence yap, gazla. Dünyanın çıkaracağı ders: Eskiden Amerika'da kırmızı çizgilerini dile getiren, ama sonra onların arkasında durmayan bir başkan vardı. Bugün iktidarda olan başkanın ise kırmızı çizgileri bile yok, en azından uluslararası hukuku ve kalan son damla insanlığı Esad ve onun Moskova ve Tahran'daki suç ortakları gibi canilerden koruyan çizgileri yok. Bunun bedelini Salı günü onlarca sivil Suriyeli ödedi.”
Obama Ortadoğu'da tehlikeli bir boşluk bıraktı
Donald Trump zehirli gaz kullanılmasını selefinin güçsüzlüğüyle açıklamakta haklı, diyor Lidové noviny:
“Trump'ın muhalifleri için şu kesin: 'Esad'ın cezalandırılmayacağı duygusuyla sivillere kimyasal silahla saldırımasının nedeni, Esad'ın devrilmesi Washington'un önceliği değildir, diyen Trump'tır.' Trump ise bu saldırının sorumlusu olarak Obama'nın güçsüzlüğünü öne sürüyor. Obama 2012 yılında, kimyasal silah kullanılması ABD'nin hoş göremeyeceği kırmızı bir çizginin aşılmasıdır, demişti. Ama 21 Ağustos 2013'de Şam'a yapılan kimyasal saldırıda 1700 sivil öldüğünde Obama hiç bir şey yapmadı. ... Trump haklı: Suriye Obama'nın mirasını yiyor. Ortadoğu'dan askeri birlikleri çeken Obama hükümetiydi. Buradaki boşluğu doğal olarak Moskova doldurdu. Obama sekiz yıl önce teşvik amaçlı Nobel Barış Ödülü'nü aldı.”
Trump Putin'e yüz çevirecek
Gość Niedzielny gazetesi Washington-Moskova yakınlaşmasının kimyasal silah saldırısıyla sona erdiğini söylüyor:
“Esad rejiminin askerlerinin, hatta belki Rusya'nın da sorumlu tutulduğu Suriye'deki kimyasal saldırının Amerikan-Rus ilişkileri açışından iyi olmadığı kesin. Rusların bu ilişkinin değişeceği yönündeki umutları boşunaydı anlaşılan. Günümüzde eski dünya düzeninin temsilcilerine düşüncelerimizde nah hareketi çekmek ve Putin'e sempatimizi göstermek kolay belki. Ama söz konusu hükümet etmek olduğunda, ulusal çıkarlar ağır basıyor. ... Şimdi ABD basını Trump'ı, adamlarını Rus devlet temsilcileriyle ilişkide olmakla suçluyor. Buradan da anlıyoruz ki, okyanusun öbür yakasında belli demokratik ilkeler hala etkili.”
En azından mültecilere yardım etmeli
Spiegel Online Batı'nın durumunu, Esad'ın cinayetlerine göz yummak olmaz, ama müdahale etmek de olmaz, sözleriyle açıklıyor:
“Bu korkunç ve dayanılmaz bir ikilem. Ama korkunç Esad'la, Esad'a karşı yürütülen korkunç savaş arasında karar veremeyenler, Suriye'deki korkunç savaşa katlanmak, ölü çocuk fotoğraflarına katlanmaya devam etmek zorunda. Ve bu cehennemden kaçmayı başaran her Suriyeliyi kollarını açarak karşılamak, onlara yardım ve koruma sağlamak zorunda. Suriye'deki savaşı bitirmemiz mümkün değil belki. Ama Suriyeli mültecilere yardım etmemiz mümkün. En azından bunu yapabiliriz. Belki de yapabileceğimiz tek şey bu zaten.”
Esad IŞİD teröristlerinden beter
Zehirli gaz saldırısı, Esad'ın IŞİD teröristlerinden çok daha korkunç olduğunu bir kez daha gösterdi, diyor Dagens Nyheter:
“IŞİD'in tüm vahşetine karşın, cellatların büyüğü Esad'ın ta kendisi. Esad rejimi çok daha fazla insan öldürdü, bu sırada her yolu mübah gördü. Siviller fark gözetilmeksizin katledilirken meskun mahaller bombalandı ve yardım konvoyları bile güvenle geçemedi buralardan. Silah arkadaşı Vladimir Putin askeri kuvvet gönderip BM Güvenlik Konseyi'ndeki tüm kararları engelledi. Askeri müdahalelerin yegane başarısı, ölümleri daha da arttırmak oldu ve tüm barış görüşmeleri daha başlamadan bitti. ... Beşar Esad'a göre insanlar onun rejimi ile İslamcı teröristler arasında seçim yapmak zorunda. Bu söylediği doğru bile olsa, hangi seçeneğin Suriye için daha kötü olacağını kestirmek zor.”
ABD'nin tavır değişikliği, Esad'a açık çek
Suriye'ye insani yardım için 70 ülkenin temsilcileri salı gününden bu yana görüşürken yapılan zehirli gaz saldırısının zamanlamasını kötü niyetli bulan Frankfurter Rundschau, Esad'ın zafere yürüdüğü görüşünde:
“ABD'nin, Esad'ın devrilmesini stratejik Ortadoğu planından çıkarmasıyla beraber, Beşar Esad artık kimsenin kendine dokunamayacağının farkında. Nitekim Suriye'de iktidardaki klik, ABD Başkanı Trump'ın emriyle hayata geçirilen bu politika değişikliğini, Suriye topraklarında kalan nüfusu da keyfine göre katledebilmek için bir açık çek olarak yorumlamakta gecikmedi. Ne Esad ne de rejimi, uluslararası baskı altında kalacaklarına dair bir endişe hissetmiyor. Durum böyle olunca Esad'ın barış seçeneğine uzak durmasına şaşırmamak gerek. Ülkesindeki iktidar savaşında Esad vahşi bir uzmanlık kazanırken, olan bitenin acısına katlanmak zorunda olanlar yine kadın, erkek ve çocuklardan oluşan sıradan insanlar.”
Arkasında Esad'ın olduğuna inanmak güç
La Stampa gazetesi ise Suriye'nin 2014'te kimyasal silah konvansiyonunu imzaladığını hatırlatıp saldırının ardında Esad rejiminin olmadığına inandığını yazıyor:
“Bu olay beklenmedik olduğu kadar absürd de. Beklenmedik olmasının sebebi, [2014 tarihli] bu anlaşma, yürürlüğe girdiğinden bu yana kimse tarafından ihlal edilmedi; üstelik Ortadoğu'nun bu kesiminde artık sinir gazının kalmamış olması gerekir. Absürd olmasının sebebiyse, Esad rejiminin böylesine vahşi, infial yaratacak ve kanunlara aykırı bir eyleme tam da şimdi, nasıl biteceği yıllardır kestirilemeyen savaşın yavaş ama kararlı şekilde Şam'ın lehine dönmeye başladığı bir zamanda kalkışmış olmasının mantıksızlığı. ... Suriye askeri kuvvetlerinin, Suriye'de kimyasal silahları yasaklayan anlaşmanın garantörü ve itici gücü olan Rus müttefiklerini önceden haberdar etmeden böyle bir bombardımana kalkışabileceğine inanan var mı gerçekten de? Gerçekten inanılır gibi değil.”
Bu savaşta hepimizin elleri kirli
Suriye konferansının başında De Standaard, ülkedeki bitmek bilmez şiddetin sorumlularından birinin Batı olduğu, bu nedenle de elini taşın altına koyması gerektiği görüşünde:
“Topraklarımızda yapılacak saldırı riskine karşı cesur olmamız, aynı zamanda bölgede hüküm süren savaşın etkilerini, elimizdeki tüm araçlarla hafifletmeye çalışmalıyız. ... Bu dönemde, geçici de olsa kuşkulu ortaklarla, hatta Beşar Esad tarzı savaş suçlularıyla işbirliği kurmamız gerekmesi, ağzımızda kötü bir tat bırakıyor. ... Karmaşık, çok katmanlı bu savaşta kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Yaptığınız ya da yapmadığınız her şey, tüm iyi niyetinize rağmen ahlaki olarak tartışmalı olabilir. ... Ancak insani bir trajediyi hafifletme yükümlülüğü bakidir. Hiçbir şey için değilse, zehirli gaz kullanmaktan çekinmeyen canilerin karanlık tutumunu, bir o kadar karanlık bir yaklaşımla meşrulaştırmamak için.”