AB zor dönemi geride mi bıraktı?
"Sorunun değil, çözümün parçası." Konsey Başkanı Donald Tusk'a göre AB yeniden böyle algılanıyor. Üye ülkeler Brüksel'deki AB yaz zirvesinde birliğin mesajı olarak terörle mücadelede ve savunmada daha yakın bir işbirliği kararlaştırdılar. Köşe yazarları, bu kararın elle tutulur bir yanı olup olmadığı konusunda kuşkulu.
Büyük laflar netlik sağlayamıyor
Le Soir gazetesi bu kadar güçlü bir askeri işbirliğinin sonunun nereye varağını soruyor:
“Konu, sorunların çözülmesi mi, yoksa (Avrupa'nın) tartışmalı silah endüstrisini desteklemek mi? Sıcak çatışmalara katılmak mı, yoksa krizleri engellemek mi? Ve nerede? Avrupa birlikleri operasyonlara mı katılmalı, yoksa dost orduları mı eğitmeli? Düşman kim? Eski Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın dediği gibi Beşar Esad mı, yoksa yeni cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un işaret ettiği gibi Esad değil mi? Vesaire, vesaire. Bu iş henüz sona ermedi. Soru insanlık tarihi kadar eski: Barış için savaşılır mı? Bu tartışma henüz inşa aşamasında olan yapının çökmesine, yeni hamlelerin yerle bir olmasına neden olabilir. Tıpkı 1954'te başarısızlığa uğrayan Avrupa Savunma Birliği gibi.”
Brüksel Macron rüzgarından karlı çıktı
La Stampa gazetesi, 'Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un birliğe katılmış olması AB'ye iyi gelecek', diyor:
“Hızlı, net ve derli toplu. Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi'nin dünkü zirvesinde, AB uzun zamandır özlediğimiz özellliklerini ortaya koydu. Birlik bunu Macron rüzgarına borçlu herhalde, çünkü göreve başlamasını kutlayan yeni Fransız başkanı dünkü devlet ve hükümet başkanları zirvesinin starıydı. Gerçekten de bu yaz zirveden terörizmle mücadele ve savunma konularında somut sonuçlar çıktı. Hem de sık sık çığrından çıkan ve büyük sorunlar yaratan geleneksel görüş farklılıkları ve bilinen gecikmeler olmadan. Hatta dünkü toplantı planlanandan bir saat önce bitti.”
Beklenen Mesih geldi mi?
De Volksgrant gazetesi, yeni Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron verilen avansı hak etti mi, diye soruyor:
“Fransa Cumhurbaşkanı sakin ve güvenli adımlarla kırmızı halıda ilerliyor. Ne istediğini bilen bir adam, hem Fransa, hem de Avrupa için. Beklenen Mesih geldi, bu çok açık. ... Öte yandan Macron'un Avrupa'da başarılı olup olmayacağı, Fransa'da yapacaklarına bağlı. ... Almanya'nın beklentisi, Macron'un ülkesindeki felç halini kırması, istihdam piyasasında reform yapması ve devlet borçlarını azaltması. Bunu başaramazsa Angela Merkel onu kucaklamak yerine boğazına sarılacak ve Avrupa'da esen olumlu rüzgar tersine dönecektir.”
Avrupa artık korkmuyor
Rusça yayın yapan internet portalı Tvnet, Avrupa Birliği'nin Brexit'ten bir yıl sonra bugün sakinleştiğini söylüyor:
“AB kurulduğu günden bu yana, geçen yılki gibi bir panik yaşamamıştı. Brexit referandumuyla başlayan panik aydan aya büyüdü ve Donald Trump'ın ABD başkanı seçilmesiyle zirveye ulaştı. Ama şimdi, bir buçuk aylık bir aradan sonra bu panik hali sönümlenmiş görülüyor. AB kaybettiklerini geri mi aldı? ... Yaşananlar, birkaç ayda düzelen bir ruh hali miydi sadece? ... Muhtemeldir ki, genel eğilimin değişmesinden ziyade, Avrupalıların duruma yaklaşımı değişti. Korkmayan insanın zafer kazanmasının daha kolay olduğu bir sır değil sonuçta. Avrupa artık korkmuyor.”
AB hala dev bir şantiye
Die Presse gazetesi, Brüksel'de son günlerde esen umutlu havayı abartılı buluyor:
“Bir trafik kazasından hafif sıyrıklarla kurtulan her insan Brüksel'in şu andaki duygularını anlayabilir. Tepeden tırnağa rahat bir nefes alma duygusu bu. Ama tezat, AB'nin bir kazaya değil, daha ziyade devasa bir şantiyeye benzemesinden kaynaklanıyor. Göç, terörle mücadele, avro krizi, ticaret politikaları, bütçe disiplini, AB'nin doğusunda hukuk devleti ilkelerine uyulması, mültecilerin paylaşılması. Bunların hepsi için hummalı bir çalışma başlatılmak zorunda. ... Avrupa şu anda istek kipinde yaşıyor, şöyle olsa, böyle olur, diyor. Brexit'in, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un seçim zaferinin ve yeniden seçilmesi olası görülen Angela Merkel'in yaratacağı olanakların sarhoşluğu içinde. Bu fırsatların değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ise ayrı bir mesele.”