Yakında sadece elektrikli otolar mı olacak?
Volvo yeni bir yönü belirliyor: 2019 yılından itibaren İsveç-Çin ortaklığı otomotiv üreticisinin tüm yeni modelleri hibrit ya da elektrikli tahrik sistemine sahip olacak. Avrupalı yorumcular, gerçekten de geleceğin elektrikli otolar mı olduğunu tartışıyor.
Bir devrimin başlangıcı
Volvo'nun hayata geçirdiği fırsatı Polonya olarak kaçırmamalıyız, diyor Rzeczpospolita:
“Bugün yaşanan, içten yanmalı motorun yarattığı atılımdan sonra ulaşımdaki en büyük devrim. ... Ancak elektrikli ulaşım ilginç bir alternatiften günlük hayatın bir parçasına dönüşmeden önce çözülmesi gereken teknik, siyasi ve altyapısal birçok sorun var hala. Elektrikli otomobillerin kullanımı, içten yanmalı motorun getirdiği konfor kadar rahat ve aynı zamanda daha tutumlu hale geldiğinde devrim kendiliğinden gerçekleşecektir. Kesin olan bir şey var, o da Polonya'nın bu treni kaçırma lüksünün olmadığı.”
Neden biyogaz olmasın?
Helsingin Sanomat'a göre geleceğin yakıtı elektrik değil biyogaz:
“Finlandiya'da bir milyondan fazla elektrikli otomobil olduğunu varsayalım -bu kadar araç için elektrik nasıl üretilecek? Fosil yakıtlardan üretilmesi söz konusu bile olamaz. Nükleer enerjiyle üretilmek istense, nükleer santrallerin kapatılması mümkün olmaz. ... İthal elektrik hem bir güvenlik riski oluşturur hem de ahlaki açmaza yola açar. ... Trafikte biyogaz kullanımının avantajı, başka bir enerji türüne dönüştürme sırasında herhangi bir kayıp yaşanmaması. Bölgesel kullanımda ya da gaz hatlarıyla taşınması sırasında kayıplar olmuyor. Üstelik üretim süreci öylesine basit ki, herhangi bir hareketli parçaya bile gereksinim yok. İsveç'te biyogaz ağır nakliyat alanında yakıt olarak kullanılmaya başlandı bile. ... Geleceğin inovasyonu biyogazdan geçiyor.”
Volvo örnek alınmalı
Salzburger Nachrichten'e göre diğer otomobil markaları da en kısa zamanda Volvo örneğini izlemeli:
“[Volvo'dan gelen açıklamalar] son derece iddialı ifadeler. Buna karşın otomotiv sektörünün devlerinden benzeri bir şey duymadık. Temiz tahrikleme sistemi olan bir ürün gamı için cansiperane bir uğraş verdiklerine kuşku yok, ancak fosil yakıt çağının sona erdiğini iddia etmek de mümkün değil. Aksine, iklim düşmanı yakıt sektörünün daha uzun süre hayatımızda olacağına ilişkin öngörüler daha fazla. Bu tehlikeli bir durum. Bıçak kemiğe dayandı. Bildiğimiz şekliyle dünyaya sahip çıkmak istiyorsak, en geç yüzyılın ortasına, yani 2050'ye kadar fosil yakıtları tamamen terk etmiş olmamız gerekiyor.”
Elektrik üretimi temiz olmalı
Elektrikli otomobillere geçiş sürecinde düşük salımlı elektrik üretilmesi de gerekiyor, diyor Keskisuomalainen:
“Volvo'nun kararı, otomotiv sanayii ve trafikte görülen dönüşümü yansıtıyor. Özellikle Avrupa'da mobilitenin elektrikli hale getirilmesiyle otomobillerin gaz salımı düşürülmeye çalışılıyor. ... Mevcut içten yanmalı motorlar önümüzdeki on yıl boyunca da sokaklara hakim olmayı sürdürecek. Her ne kadar bunlara elektrikli ve hibrit otomobiller eklense de bu dönüşümün zamana gereksinimi var. ... Elektrikli otomobillerin sayısındaki artışla beraber elektrik üretiminin neden olacağı salımlara dikkat edilmeli. Otomobillerin kullanacağı elektrik düşük salımlı güneş enerjisi ya da nükleer enerjiden mi gelecek yoksa kirli kömürden mi?”
Devlet bu işe karışmamalı
Volvo'nun kararı İsveçli siyasetçilerce memnuniyetle karşılansa da, Sydsvenskan'a göre siyasetin bu gelişmelerin dışında kalması gerekiyor:
“Yeşil teknoloji kısa sürede hızla gelişti ve sadece otomotiv sektörüyle kısıtlı olmamakla beraber ekonomik olduğunu gösterdi. ... Giderek daha çok sayıda şirket, iklim koruma meselesini hesaba katıyor, çünkü aksini yapacak lüksleri yok. Dolayısıyla serbest piyasanın iklim koruma konusundaki başarı olasılığı, sera gazı salımları için getirilecek siyasi düzenlemelerden daha yüksek. ... Devlet, Ekim 2015'ten bu yana elektrikli otomobiller için 6 bin şarj istasyonu kurulumunu destekledi. Bu yanlış bir tutum olmayabilir ama daha önemlisi yeni teknolojilere açık olmak. Belki de yakıt hücrelerinin şarj sıklığı daha düşük olacak ya da başka bir teknoloji bulunacak. Piyasalar iklimle dost bir yönde ilerliyorsa, devletin ek müdahalesine gerek yok demektir.”