Putin'in Rusyası anlaşılmıyor mu?
Devlet başkanlığı seçiminde yaklaşık yüzde 77 Vladimir Putin'e oy vermekle kalmadı. Putin bu seçimle aynı zamanda şimdiye kadarki en büyük başarısını elde etti ve oyların mutlak çoğunluğunu aldı. Yurtsever-milliyetçi cephenin adayları toplamda oyların yüzde 95'ini kazandı, liberallereyse sadece yüzde 5 kaldı. Köşe yazarları, bu duruma şaşıranların hiçbir şey anlamamış olduğunu vurguluyor.
Başkanı güçlü kılan Batı oldu
Yurtdışına yayın yapan devlet televizyonu Russia Today'in sorumlu yazı işleri müdürü Margarita Simonjan, RIA Novosti'deki yazısında seçim sonuçlarını biraz da Batı'nın kibrine bağlıyor:
“Artık sizler gibi yaşamak istemiyoruz. 50 yıl boyunca, gerek gizlice gerekse açık açık böyle yaşamak istedik. Artık istemiyoruz. Artık size saygı duymuyoruz. ... Bu yüzden [liberallere] yüzde beş oy çıktı. Bunun suçlusu kendinizsiniz: Batılı siyasetçiler ve analistler, gazeteciler ve casuslar. Halkımız birçok şeyi affedecek durumda. Ama bize tepeden bakmayı affetmeyiz. ... Böyle yaparak bizi düşmanınızın tarafına ittiniz. Onu düşman kabul etmenizle, bizler onun yanında yer aldık. Eskiden sadece başkanımızdı ve yerine başkası getirilebilirdi. Şimdiyse liderimiz oldu. ... Yurtseverliği liberalizmin karşısına yerleştirdiniz. Oysa bu iki kavram birbirinin zıttı olmamalı.”
Rusya farklı
Rusya'yı Batılı standartlara göre ölçmek mümkün değil, diyor Rusya uzmanı Hélène Carrère d'Encausse, Le Figaro'da:
“Demokrasiden bahsediyorsak bunu, bir buçuk yüzyıllık bir demokrasi deneyimine sahip Fransız bakış açısıyla yapıyoruz. ... Rusya ise demokrasiye ancak 1991 yılında geçti! Bin yıllık bir tarih içinde hepi topu 25 yıl pek de uzun bir zaman dilimi sayılmaz! ... Bu gerçekle yüzleştiğimiz anda tartışmanın başka bir boyut kazandığını görüyoruz: Buradaki mesele, kurumların işler halde olması ve yönetim kadrosunun demokrasi hakkında nasıl bir fikrinin olduğu. Rusya'daki durum son derece kendine özgü. Ülkenin geniş bir alana yayılmış toprakları (17 milyon kilometrekare) yüzünden Rus iktidar sahiplerinin birincil kaygısı, heterojen etnik grup ve kültürlerin yaşadığı bu geniş topraklarda iktidarlarını muhafaza etmek.”
Putin'in dönüşümü, otoriter yönetiminin bir parçası
Voxpublica blog portalında yazan gazeteci Costi Rogozeanu'ya göre Putin'in bir diğer sorunu da, kavranması bu kadar zor bir lider olması:
“Bir yanda Rusya'yı korkunç geçiş döneminden kurtarmak isteyen bir Putin vardı, diğer yandaysa korkunç Rus oligarşisiyle imzalanan 'anlaşmayı' değiştiren bir Putin. Putin ve Çeçenler vardı, Putin ve Beslan, 2000'li yılların aşırı lüks tüketimi dönemindeki Putin vardı, Putin ve Ukrayna vardı, vs. ... Putin'in dönüşümü, otoriterliğinin de bir parçası. Putin, -ABD'den İsrail'e diğer tüm siyasi aktörlerin yanı sıra- 'halkın babası' ile isterik kapitalizmin bir karışımı olan ve ilerici yurttaşlara baskı uygulayan ünlü 'ultra muhafazakâr uyanışın' en önemli destekçilerinden biri. ... Putin de Avrupa ve Amerika siyasetinin aşırı muhafazakârlığa kaymasının sebebinden çok sonucu aslında.”
Seçim mi yapıldı?
Putin seçimleri açık ara farkla kazandı, fakat yurttaşlar için gerçek bir alternatifi de yoktu, diyor Vedomosti'ye yazan ekonomi profesörü Konstantin Sonin:
“Yolsuzluğa, uluslararası sahnede saldırgan politikalara, orduya ve güvenlik sektörüne yapılan sınırsız harcamalara, korumacılık ve izolasyonizm politikalarına ve ilkel devlet yönetim biçimlerine karşı çıkanların oy vereceği bir aday yoktu. Gerçek bir alternatif oluşturabilecek adaylara geçit verilmedi. [Muhalefetten ve STK'lardan] Seçim gözlemcilerine gelince: Seçimin organizasyon biçimi, resmi olarak izin verilmiş olsa bile seçim gözlemcilerinin katılımını gereksiz hale getirildi. Aslında yapılan seçim değildi.”
Tehlikeli bir sözcük: Birlik
Seçimde elde ettiği başarıya karşın, Die Presse'ye göre Putin kendini çok güvende hissetmemeli:
“Rus toplumu bölünmüş durumda. Kamusal hayata katılanlar ile seçimi hiçbir şekilde inandırıcı bulmayan, ellerini eteklerini siyasi hayattan çekenlerden oluşan iki gruba ayrılmış. İkinci gruptakilerle herhangi bir iletişim kurulmuyor artık, en iyimser ihtimalle göz ardı ediliyorlar. Elbette şunu ileri sürebiliriz: Böylesi yetkililer için çok daha iyi, çünkü bu şekilde çok daha kolay hükümet edebiliyorlar. Kısa vadeli olarak bakıldığında bu yargı doğru elbette. Ancak bu tavırla Kremlin, uzun vadede toplumun eğitimli, kentli ve mobil kesimini yabancılaştırma riskini alıyor. Putin tarafından dile getirilen toplumun birliği ve beraberliği söylemi sadece boş laf olmakla kalmıyor, aynı zamanda tehlike de içeriyor.”
Batı istikrardan bir şey anlamıyor
Standart, Batı'nın Rusya'daki seçimlere getirdiği eleştiriyi yersiz buluyor:
“Batı dünyası Rusya siyasetinde olan biten her şeyi eleştirel bir ön yargıyla değerlendiriyor. Bunun sebebi, Batılı demokrasilerde devletin yüzlerce yıllık temel değerlerini ve siyasi süreçleri kesintisiz sorgulayan, kurumsal ve siyasal olarak güçlü dinamik süreçlerin geçerli olması. Bu nedenle Batı'da giderek daha çok çöküş ve güvensizlik görülürken, Rusya, devlet istikrarının bir simgesi olmayı sürdürüyor. ... Ruslar Putin'i, Rusya'yı tekrar korkup saygı duyulacak bir dünya devine dönüştürmeyi başardığı için destekliyor. Bu başarısını kimse ondan alamaz.”
Rus çarları Lenin, Stalin ve Putin
Hafta sonu Moskova'ya hakim olan atmosferi Eesti Päevaleht için özetleyen iletişim uzmanı Janek Mäggi, burada yaşayanların başkentteki gelişmelerden memnun olduğunu söylüyor:
“Siyasete bulaşmayan ve ilgisiz kalanların bile büyük memleketlerinde mutlu şekilde yaşadıkları görülüyor. Vestiyer görevlileri, tren kondüktörleri, garsonlar, kasiyerler -hepsi kuzeydeki her şeyden hem uzak olan hem de imparatorluğun kalbinin attığı, Avrupa'nın en büyük kentinde yaşıyor. Moskova izlenimlerime göre çariçe ve çarların yanı sıra Lenin, Stalin ve Putin de saygın devlet liderleri arasında yer alıyor. Son yüzyılın en önemli çarları bunlar. Brejnev ve Gorbaçov tarihin sayfalarından silindi.”