2008 Gürcistan savaşından çıkarılacak dersler
2008 Ağustosunda Gürcistan ile Rusya arasında Güney Osetya nedeniyle çıkan savaşın kimin suçu olduğu bugün hala tartışmalı. Bölge uzun yıllar özerklik mücadelesi vermişti. Moskova, Gürcistan'ın AB ve NATO'yla yakınlaşmasından hoşlanmamıştı. Beş gün süren bu savaştan bu yana ihtilaflar dondurulmuş görünüyor. Gazeteciler hem Batı'nın hem de Rusya'nın bu savaştan ders çıkarması gerektiğini söylüyor.
Avrupa ders çıkarsın
Upsala Nya Tidning, Rusya ile Gürcistan arasındaki savaşın Batı'ya önemli bir ders olduğunu düşünüyor:
“Gürcistan savaşı sırasında Rusya devlet başkanı olan Medvedev, NATO'nun Gürcistan'a üyelik önermesini sorumsuzluk olarak nitelendiriyor. Gürcistan'ın kendi güvenlik politikalarına kendisinin karar vermesi, Rusya için kabul edilebilir değil. Kremlin Rusya yanlısı siyasetçileri ve STK'ları destekleyerek, siber saldırılar ve diğer faaliyetlerle Gürcistan'daki toplumsal havaya etki etmeye çalışıyor. ... Rusya aynı şeyi Avrupa'nın başka bölgelerinde de yapıyor. Soğuk Savaş'tan sonra çoğu insan Avrupa barışının güvence altında olduğunu düşünüyordu. 8 Ağustos 2008'de bu görüşümüzü değiştirmek zorunda kaldık. Demokratik ülkelerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı doğal kabul edilmemeli, bu hakkı sürekli savunmalıyız.”
Batı bu savaşı görmek istemedi
Rzeczpospolita'ya göre Batı 2008 yılında Rusya'yı daha küçümsüyordu:
“Rusya, Gürcistan örneğinde Batı'ya bundan on yıl önce neo-emperyal politikalarını gerçekleştirmek için savaşı meşru bir araç olarak kullanacağını göstermişti. Ama Batı bunu anlamak istemedi ve Kremlin'in bu küçük Kafkas devletine girmek için kullandığı savaştan hiçbir ders çıkarmadı. Nitekim 2014 yılına gelindiğinde Rusların bu kez Ukrayna'ya, yani AB ve NATO üyesi ülkelerle sınırı olan, çok daha büyük bir ülkeye saldırmasını şaşkınlıkla izledi. Sonunda bu savaşı kabul etmek zorunda kaldı.”
İki rejimin savaşı
Süddeutsche Zeitung'a göre, o dönemde Güney Osetya'nın müzmin bir çatışmaya dönüşmüş olması tesadüf değildi:
“Beş yıl öncesinde yaşanan Gül Devrimi, demokratikleşme süreçleri ve [Gürcistan'ın] yüzünü açıkça Batı'ya ve NATO'ya çevirmesiyle Moskova, kuşatılmaktan ve özellikle demokrasinin bulaşıcılığından korkmaya başladı. ... Rusya'nın komşu ülkelerindeki 'donmuş ihtilaflar', siyasi liderlerin iradesiyle çözülecek şeyler değil. Asıl gerekli olan, Rusya'nın kuşatılma korkusunu gidermek; ancak bu korku, bu soğuk iktidar politikasının ardındaki asıl dürtüyü de gizlemeye yarıyor. Ne de olsa Rusya'nın sınırları, aynı zamanda iki rakip siyasi rejimin sınırlarını oluşturuyor. Putin'in 'güç hiyerarşisi' ve AB'deki anlamıyla güç dengesi fikri birbirleriyle uyuşmuyor.”
Moskova siyasi çıkmazda
Vedomosti'nin analizine göre, Rusya'nın askeri zafer kazandığı Beş Gün Savaşı, siyasi bir kazanç sağlamadı:
“Savaşın en önemli sonucu, Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün yeniden kurulmasının imkansız hale gelmesi, Güney Osetya ve Abhazya'nın özel statülerinin güçlenmesi oldu. 26 Ağustos 2008'de bu iki cumhuriyetin bağımsızlığını tanıyan Moskova bu hamleyle kendini de zor duruma soktu. O gün bugündür Gürcistan ile eskiden ona bağlı özerk bölgeler arasındaki çatışmalarda çözüm bulabileceğine dair güveni yitirmiş bulunuyor. ... Bağımsızlıkları tanıması Rusya'ya pek fazla puan kazandırmadı, çünkü sadece bir avuç devlet Rusya'nın örneğini izledi. ... Hatta en yakın müttefikleri Belarus ve Kazakistan bile [Güney Osetya ve Abhazya'yı] tanımaktan imtina etmeyi seçti.”