Atina Avro kurtarma şemsiyesini terkediyor

Avro İstikrar Mekanizması ESM'nin Yunanistan kredi programı bu hafta itibariyle sona erdi. Böylece Yunanistan sekiz yılın ardından piyasalarda ilk kez kendi finansmanını sağlamak zorunda. Ekonomik göstergeler son zamanda iyileşme gösterse de, ülkede hala beş kişiden biri işsiz, kamu borçlarıysa yüzde 180 düzeyinde. Ülke kendi imkanlarıyla ayağa kalkabilecek mi?

Tüm alıntıları göster/kapat
Kathimerini (GR) /

Yurtdışındaki Yunanlar ülkeye dönmeli

Yapılan tahminlere göre ekonomik kriz sırasında çoğunluğu yüksek tahsil yapmış 400 bin kalifiye Yunanlı yurtdışında iş aramak üzere ülkeyi terk etmişti. Kathimerini'ye göre bu insanları tekrar geri getirmek büyük bir kazanç olacaktır:

“Yunan diasporası, yani geçtiğimiz yıllarda ve finans krizinden kısa bir süre önce yurtdışına gidenler ülkenin ayağa kalkması umutlarının motoru olabilir. Bu insanların eğitimli ve gelişmiş toplumlarda hayat deneyimi kazanmış olmaları yeni bir Yunanistan kurulmasına hizmet etmelerini sağlayacaktır. Yunanistan'ın -devletin, politikacıların ve sistemin- değiştiğine ikna olurlarsa, mutlaka çoğu bu sürece katkı sağlamak isteyecektir.”

Le Monde (FR) /

Krizin nedenleri ortadan kaldırılabilmiş değil

Le Monde'a göre Yunanistan'daki finans felaketine neden olan sorunlar çözülmüş değil:

“Ülke hala yolsuzluğun pençesinden ve borç batağından kurtulamadı. Yunanistan'a özgü bir ekonomi modeli hala bulunamadı. Siyasi tablo da hiç iç açıcı değil: Avrupa Çipras'ın pragmatizmini övmekten geri durmuyor gerçi, ama kendisi Atina yakınlarındaki orman yangınından kötü kriz yönetimiyle güçsüzleşerek çıktı. ... Kurtarma şemsiyesinin sonlanması henüz sembolik bir eylemden ibaret, zira Yunanistan daha uzun süre ciddi şekilde denetlenecek. Yunanistan'ın girdiği yeni evre AB için bir vicdan muhasebesi yapmaya vesile olmalı. Çünkü Yunanistan henüz tamamlanmamış Para Birliği'nin neden olduğu hataların bedelini ödemek zorunda kaldı.”

Novi list (HR) /

Yeni mali depremler mümkün

Yunanistan'ın kredi programının sonlanmasının ardından Novi list Avrupa'da olası yeni krizleri mercek altına almış:

“Giderek kabaran yeni bir öfke su yüzüne çıkarsa, AB'yi baştan aşağı değiştirecek korkunç bir finansal ve ekonomik deprem yaşanabilir. Birincisi, Standard and Poors'un geçen hafta bir kez daha notunu düşürdüğü Türkiye'de kapıda bekleyen kriz. ... Buna paralel olarak Brexit sorunu da giderek çetrefilleşiyor. Bir tehdit de İtalya'dan: Roma'daki yeni hükümet AB'nin bütçe kurallarına uymaya hazır olmadığını ifade ediyor. ... Dördüncü bir nokta olarak, ABD ile AB arasındaki şu anda ateşkes ilan edilen ticaret savaşını unutmamak gerekiyor.”

Tages-Anzeiger (CH) /

Krize dayanıklı Avro gerek

Yunanistan'dakine benzer yeni bir krizi engellemek için para birliğinin kısa sürede reforme edilmesi gerekir, diyor Tages-Anzeiger:

“Bunun için kullanılabilecek üç enstrüman var; Avro Bölgesi bütçesi, ortak bir işsizlik sigortası ve Avrupa para fonu. Avrupa, tıpkı savunmasında olduğu gibi, mali ve ekonomi politikalarında da daha fazla özsorumluluk üstlenmeli ve biraz daha bağımsızlaşmalı. İttifak ortaklarına güvenemediğiniz bir dünyada bunlar kaçınılmaz hale geldi. Avrupa'nın, sırf kendini korumak için bile olsa bir para birliğine ihtiyacı var. Umalım da Avrupa Yunanistan örneğinden ders çıkarmış olsun ve harekete geçmek için yine bıçağın kemiğe dayanmasını beklemesin.”

El País (ES) /

Göz korkutmak için tasarruf politikası

Troyka tarafından dayatılan tasarruf politikası akılcı bir mali politikanın bir parçası olarak görülemez, diyor El País:

“Para birliği yeterli miktarda güvenlik, risk ve finans dengesi araçlarına sahip olmalı ki, Yunanistan'ın ve daha düşük oranda olmakla beraber periferideki diğer AB üyelerinin mecbur kaldığı çözümler engellenebilsin. Gaddar olarak nitelendirilebilecek tasarruf paketleri mali politikanın etkili bir donanımından ziyade, son derece olumsuz siyasi sonuçlar doğuran akıldışı bir göz korkutma önlemini andırıyordu. Bu süreçte anlaşılan bir başka konuysa, borç aktarma süreçlerini yüklenmesi gerekenin, yurttaşların büyük kısmını oluşturan vergi mükelleflerinin değil, alacaklıkların üstlenmesi gerektiği.”

Ta Nea (GR) /

Hedefsiz sürüş devam ediyor

Başbakan Çipras, Yunanistan'ın izlediği çılgın parkurun sonuna gelindiğini açıkladı. Ancak Ta Nea bu görüşe katılmıyor:

“Gerçek, ülkenin 20 Ağustostan sonra, hükümetin alacaklılara verdiği yükümlülüklere bağlı kalacağı. Kurtarma operasyonları tamamlanan diğer ülkelerden farklı olarak, Yunanistan katı bir denetime tabi tutulacak ve bir tür manda altında olacaktır. Bir diğer gerçek ise bir dizi konu hakkında son sözün alacaklılarda olması. Mutabakatlardan en ufak bir sapma bile durumu karmaşık hale gelecektir. Uzun lafın kısası, tasarruf memorandumundan sonra Yunanistan'da hayat, kurtarma mekanizması altındakinden pek de farklı olmayacak.”

Trud (BG) /

Ekonomik enkaz

Trud'a göre Yunanistan'ın geleceği konusunda iyimser olmayı gerektirecek bir durum yok:

“2018 yılının Yunanistan'ının 2010'dakiyle uzaktan yakından alakası yok. Yunanistan bugün yoksul, tükenmiş ve kötümser bir ülke. Ekonomisi yüzde 25 küçüldü ve büyüyeceğine dair de en küçük bir işaret yok. Bugün ancak 20 yaşındaki Yunanlar ilerde güzel günler görmeyi umabilir. Yunanistan resmi olarak iflas etmemiş olsa da AB denetimi olmadan yoluna devam edemeyecek kadar borçlu bir ülke. ... 2019'a kadar emekli maaşlarında milyonlar tutarında kesinti yapılacak. Bu önlemler daha çok orta sınıfı etkileyecek. Yunanistan'ın 2022'ye kadar GSYİH'sinin yüzde 3.5'i oranında faiz dışı fazla elde etmesi hiç gerçekçi değil.”

Mérce (HU) /

AB hiç ders almadı

Sol eğilimli haber portalı Mérce krizden sonra, krizden öncedir tespitinde bulunuyor:

“AB ve Avro Bölgesi krizden yeterince ders çıkaramadı: Şart koşulan sert finans politikaları hala daha ihracat odaklı Alman ekonomisine hizmet ederken, sanayileri güçsüz olan Güney Avrupa ülkelerinin gelişmesini engelliyor. Dayanışma ruhu Avrupa'nın DNA'larına işleyemediği için Yunanistan'dakine benzer bir kriz, her an başka bir AB ülkesinde de patlak verebilir. Mesela İtalyan devletinin arşı alaya çıkan borçları, birçok analisti endişelendiriyor. Aynı kişiler Avrupa'nın, Yunanistan krizinden kısa bir süre sonra bir de İtalya kriziyle boğuşmak zorunda kalmasından korkuyorlar.”

La Vanguardia (ES) /

Kim kârlı çıktı?

Yunanların daha yıllarca altında ezilecekleri gaddar önlemler öncelikle Almanya'ya fayda sağlayacaktır, diyor Vanguardia:

“Bugüne kadarki örnekler bize, kriz yaşanan ülkelere sağlanan kurtarma programlarının, aslında alacaklı bankalara yönelik kurtarma programları olduğunu gösterdi. Yunanistan vakasında bunlar özellikle Alman bankaları oldu. Yunanistan'ın kurtarılmasından, bankalarının devasa borca batmasını önleyerek Almanların ne kadar kâr sağladıklarını hesaplamak güç. Ama kurtarma harekatının etkilerinden biri ironik olarak, Almanya'nın ECB aracılığıyla satın aldığı Yunan kamu borçlarından 2,9 milyar Avro kazanmış olması. Faizlerin bir kısmı, kârını devlet hazinesine katan Federal Merkez Bankası'na gidecek.”

tagesschau.de (DE) /

Yunanistan için sevinme vakti

tagesschau.de Yunanistan konusunda yeniden iyimser olmak için çok neden var, diyor:

“Artık daha çok vergi ödeniyor ve bu konu ciddi şekilde denetleniyor. Az da olsa bir ekonomik büyüme var. Halk yüksek kesintiler ve yeni vergi arttırımları karşısında dişini sıkabildiğini kanıtladı. Yunanistan kriz sırasında bir kez daha bir tatil ülkesi olarak tercih edilmeye başlandı. Yatırımcılar da geldi ve artık uzun ve meşakkatli bürokratik işlemlerden yakınmadıkları gibi yatırım yaparak risk aldıkları için ödüllendiriliyorlar da. ... Avrupa'daki daha zengin ülkeler olarak bizler Yunanistan'ı olduğu gibi ve gelecekte olacağı gibi, yani Güneydoğu Avrupa'da önemli bir partner, sevecen insanlarıyla güzel bir tatil ülkesi olarak görmek durumundayız.”

Frankfurter Rundschau (DE) /

Alacaklılar kendi kendilerine yardım etti

Frankfurter Rundschau temkinli bir bilanço çıkarmış:

“Yunanların çoğu ülkelerinin bir kez daha 'rekabet edebilir' hale gelmesi için ağır bir bedel ödedi. Burada 'rekabet edebilirlik' ile kastedilen, Alman hükümetlerinin yıllardır tarif ettiği türden bir anlayış, yani devletin bir şirket gibi davranması gerekliliği. 'Piyasaların' güven duymadığı dönemlerde devletin giderlerini düşürmesinin bedelini en savunmasız kesim üstleniyor. Bu açıdan bakıldığında kurtarma programları gerçekten de yardım etmiş, kurtarıcı olmuştur. Borçlarını ödemesinde Yunanistan devletine yardım etti; ama burada alacaklılar herkesten önce aslında kendi işlerini kolaylaştırdı. Ama asıl kurtardıkları, bütçelerini orta ve alt sınıftan çıkarmayı başarmadıkları takdirde devletleri mali piyasaların tutsağı haline getiren bir sistem oldu.”

MacroPolis (GR) /

Kriz sonrası soluklanma

Ekonomi yazarı Nick Malkoutzis, çevrimiçi Macropolis portalında, vakit kutlama vakti değil, diyor:

“Krizi yaşayanların gözünde son sekiz yıl zorluk dışında bir şey getirmedi. İş yerleri kapatıldı, kariyerler buharlaşıp uçtu, ev sahipleri evlerini kaybetti, kepenkler kapandı, maaş ve emeklilik ikramiyeleri kesildi, kamu hizmetleri asgari seviyeye düşürüldü ve herkesin inancı yitip gitti. Üçüncü ve son tasarruf programının sonunda havalı laflar savurmak yerine krizin bu kadar çok sayıda insanın hayatı üzerindeki etkileri üzerinde düşünmeli ve benzer ekonomik felaketlerin gelecekte nasıl engellenebileceği sorusuna odaklanmalıyız. ... Bütün bu gürültü patırtının ardından bir süre soluklanıp kafamızı dinlesek hiç fena olmaz.”

NRC Handelsblad (NL) /

Avro Bölgesi'nin aşil topuğu

Avrupa'nın gerçek anlamda bir birlik olamaması, bir kez daha Avro'yu hasta adam haline getiriyor, diyor NRC Handelsblad'ın Avrupa muhabiri Caroline de Gruyter:

“Yıllar süren Avro krizinden çıkarılacak derslerin ne olduğunu en son Avrupa'nın en küçük ekonomilerinden birinin örneğinde gördük: Siyasi bir birliğin olmadığı yerde, para birliği ancak en zayıf halkası kadar güçlü olabiliyor! ... Ulusal vergi gelirlerinin kontrolünü teslim etmek, tüm demokratik ilkelere aykırıdır. Ama bunun aksini, yani yetişkin bir Avrupa demokrasisinin inşasını da çok fazla ülke istemiyor. ... Avrupa ülkeleri, kâr ettikleri Avroyu kurtarmak istiyor. Nitekim kurtarma fonları ya da Avro bölgesi banka sektöründe bazı ulusal yetki ve görevlerin Avrupa Birliği kurumlarına aktarılmasıyla bunu açıkça gösterdiler. Ama demokratik açmazlar nedeniyle bunu hep ikili ilişkilerde ve asgari düzeyde yaptılar.”